Diabetes Mellitus yani Şeker Hastalığı, insülin hormonu salınımında ve/veya etkisinde bozukluk ile ortaya çıkan, hiperglisemi yani kanda şeker yüksekliği ile karakterize kronik bir metabolik hastalıktır. Yapılan çalışmalar gerek dünyada ve gerekse ülkemizde diyabet sıklığının giderek arttığını göstermektedir. Diyabet tanısında açlık plazma glukozu, şeker yükleme testi sırasında 2. saat şeker değeri veya günün herhangi saatinde bakılan rastlantısal plazma glukoz değerleri kullanılmaktadır.
Diyabet eğitimi diyabet tedavisinin temel taşıdır. Diyabet öz-bakımı için gerekli bilgi, beceri ve yetenekleri kolaylaştırır. Diyabetli bireyin, amaçlarını ve yaşam deneyimlerini destekler. Diyabet eğitimi ve sürekli diyabet desteği hastaların karar alma, sorun çözme ve öz-bakım davranışlarını geliştirme, sağlık durumunu optimal düzeye getirme, klinik sonuçları iyileştirme, yaşam kalitesini arttırma ve bakım maliyetini düşürme gibi oldukça geniş yararları bulunmaktadır. Diyabet eğitimi kanıta dayalı standartlara göre yapılır. Bu bağlamda, diyabet eğitimi veren kurumlarda eğitimin yapı, süreç ve sonuç standartları tanımlanır. Bu yolla diyabet eğitim stratejileri, eğitimcinin rolü, eğitim yöntemleri, destek sistemleri ve eğitim sonuçlarının değerlendirilmesi konularında ortaklık ve eğitimde başarı sağlanır.
DİYABETİN ÖNLENMESİ
Ülkemizde diyabet sıklığı 1998 yılından 2010 yılına kadar büyük bir artış göstermiş, %7,7'den %13,7'ye çıkmıştır. Diyabet oluşumunu önleyici girişimler bu nedenle Aile Hekimliği açısından büyük önem taşımaktadır. Yaşam tarzı ile diyabetin önlenmesine yönelik ilk çalışmalar Malmö'de (İsveç), Çin'de (Da Qing çalışması), Finlandiya'da (Diyabet önleme çalışması) ve Amerika'da (Diyabet önleme programı) yapılmış, Türkiye'de ise 2007 yılından beri Diyabet önleme ve kontrol programı oluşturulmuştur. Bu çalışmalarda yoğun yaşam tarzı değişikliklerinin tip 2 diyabetin oluşmasını %58'lere varan oranlarda önleyebileceği saptanmıştır. Tip 2 Diyabetin önlenmesinde başlıca yeterli ve dengeli beslenme, boya uygun vücut ağırlığının korunması, vücut ağırlığının %7'sinin verilmesi ve haftada en az 150 dakika yürüyüş önerilmektedir. Bunların yanısıra VKİ> 35, 60 yaş altı kişilerde ve BGT, BAG veya HbAıC :5,7-6,4 arası olanlarda, gestasyonel diyabet öyküsü olan kadınlarda metformin tedavisi düşünülebilir.
Yukarıdaki gazete haberinin tamamını okumak için aşağıdaki renklendirilmiş yazıyı okuyun veya TIKLAYIN. "Diyabetin damarları bozan bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ahmet Akgül hangi durumlarda by-pass, hangi durumlarda stent ve balon tedavisinin seçilmesi gerektiğini anlattı… Diyabet hastalığının kalbi besleyen damarları bozduğunu söyleyen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dekanı ve Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül, acil durumlar dışında diyabetli hastalarda stent yerine by-passın tercih edilmesi gerektiğini bildirdi. Diyabetli hastalarda kalp ve damar hastalıklarının 2-3 kat daha yüksek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akgül, kan şekeri kontrol altında olmayan diyabetlilerde damar tıkanıklıklarının da yüksek olduğunu belirterek, “En fazla şeker hastalarına stent konuyor. Ancak belirli bir hasta grubu dışında özellikle diyabetli hastalarda stent koyup göndermek yerine by-pass yapılmalıdır. Damara balon yapmak, stent koymak gibi işlemler kısa bir süreli açıklık sağlıyor. Diyabet damar içinin iltihaplanmasına sebep olan bir hastalık olduğu için diyabetlilerde stent çok hızlı tıkanıyor. Uzun vadede bütün damar içinde bir iltihaplanma süreci başlıyor. Damarda yeni bir tıkanıklık olduğunda ya da stentin önünde veya arkasında bir tıkanıklık oluştuğunda hastaya by-pass yapmak zorunda kalıyoruz. Ancak iltihap ve önceki stentler sebebiyle elimizde by-pass yapabileceğimiz sağlam bir damar kalmamış oluyor. Çoğu zaman iç yüzeyi şişmiş damara gömülen stentleri çıkarmakta zorlanıyoruz” dedi.
BY-PASS İKİNCİ DEĞİL İLK TERCİH OLMALI
Stent konulabilecek diyabetli hasta grubunun sınırlı olduğunu anlatan Prof. Dr. Akgül, “Tek damarı tıkalı olan diyabetlilerle, açık ameliyat edilemeyen veya kalp krizi geçiren diyabetliye acil olarak stent takılabilir. Hasta rahatladıktan sonra by-pass’a alınır. Kendi tecrübemde, hasta şeker hastasıysa, kritik damar lezyonları varsa, açık ameliyat öneriyorum. Çünkü ameliyat sonucunda damarların açık kalma oranları ve hastanın hayat kalitesi daha yüksek oluyor. Bu arada stent konulan hastalara verilen bazı tip kan sulandırıcıların beyin kanaması, göz kanaması ve mide kanamasına yol açma riski yüksek olduğundan hastanın hayat kalitesi düşüyor ve endişe düzeyi yükseliyor” dedi. Diyabetli hastalarda yara iyileşme süresinin uzun olması sebebiyle ameliyattan çekinildiğini de söyleyen Prof. Dr. Akgül, “Yeni ameliyat teknikleri ve malzemelerle bu risk de ortadan kalkıyor” dedi."
DİYABET HASTALARINDA EGZERSİZ
Diabetes mellitus plazma glukoz düzeyi yüksekliği ile karakterize metabolik bir hastalıktır. Egzersizin diyabete etkilerini inceleyen çok sayıda çalışma vardır. Bu çerçevede, haftada 150 dakikalık fiziksel aktivitenin, birincil korunma, tedavisinde önemi gösterilmiştir. Ayrıca yüksek şiddetli egzersizlerle kuvvet antrenmanlarının da bu hastalıkta olumlu etkileri olabileceği bildirilmektedir. Fiziksel aktivitenin hastaya zarar vermemesi için, egzersizin yaratabileceği olası kan glukoz düzeyi değişiklikleri başta olmak üzere diğer fizyolojik değişiklikler konusunda hem sağlık çalışanlarında hem de hastalarda farkındalık yaratılması son derece önemlidir. Diyabet hastalarının egzersiz öncesi, sırası ve sonrasında alınması gereken önlemler hakkında eğitilmesi yaşamsal önem taşır. Bu bağlamda egzersiz programına başlanmadan önce kapsamlı bir değerlendirme ve hasta eğitimi yapılması sağlanmalıdır.
ŞEKER HASTALIĞINA BAĞLI SERTLEŞME SORUNU
Diyabet, hipertansiyon ve kardiyovasküler hastalıklardan sonra en sık kronik hastalıktır ve tüm dünyada sıklığı gittikçe artmaktadır. Cinsel işlev bozuklukları diyabetin üçüncü en sık komplikasyonudur ve sıklığı hem kadınlarda hem de erkeklerde diyabeti olmayanlara göre anlamlı derecede yüksektir. Bu komplikasyonlar arasında en iyi bilineni sertleşme bozukluğudur.
DİYABETE BAĞLI SİNİR HASARI
Diyabetik nöropati yani şeker hastalığına bağlı sinir hasarı, diyabetin sık görülen komplikasyonlarının başında gelir, hastaların %50-90'ında, tanı esnasında %20'sinde saptanır. En sık rastlanan formu distal simetrik nöropati olsa da tutulan sinir sistemi bölgesine göre farklı klinik tablolar sergileyebilir. İlişkili olduğu ayak yaraları, amputasyonlar ve düşmeler sonucunda yaşam kalitesini etkiler. Otonomik sinir sistemi tutulumunun ölüm riski ile direkt ilişkisi vardır. Yıllık kontrollerde şeker hastalarının sinir tutulumu açısından değerlendirilmesi önerilmektedir. Etkinliği kanıtlanmış olan tek müdahele olan glisemik kontrolün sağlanması dışında tedavi, en sık karşılaşılan sorun olan ağrının giderilmesine yöneliktir.
DİYABETE BAĞLI BÖBREK HASTALIĞI
Diyabetik nefropati yani şekere bağlı böbrek hastalığı, diyabetin tüm tiplerinde görülen önemli bir kılcal damar komplikasyonudur. Son dönem böbrek yetmezliği'nin en sık nedenidir. Tanı; diyabetik hastadan 3-6 aylık süre içerisinde alınan üç idrar örneğinden en az ikisinde mikroalbuminürik düzeyde kalıcı albuminüri veya aşikar proteinürinin saptanmasıyla konur. Diyabetik böbrek hastalığı taramasında ilk adım sabah ilk idrardaki albumin/kreatinin oranına bakmaktır. Tarama; Tip 1 diyabetli erişkin hastalarda diyabetin başlangıcından 5 yıl sonra başlamak üzere yılda bir kez ve Tip 2 diyabetli hastalarda tanıdan itibaren başlayarak yılda bir kez yapılmalıdır. Tedavi ve korunma ilkeleri kronik böbrek yetersizliği ile temelde aynıdır. Tüm Diyabetik böbrek hastalarındaki GFR düzeylerindeki azalma ve albuminürinin iyileşmesi, sıkı glisemik kontrol (hemoglobin A1c ≤7 g/dL), kan basıncı kontrolü (<130/80 mmHg), hiperlipidemi (LDL<100mg/dL) tedavisi ve sigara içme gibi diğer risk faktörlerinin azaltılması ile ilişkilidir. Albumin/kreatinin oranı persistan olarak yüksek hastalara hipertansiyonu olmasa bile anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörü veya anjiotensin reseptör blokeri verilmesi önerilir.
DİYABETE BAĞLI GÖZ HASTALIĞI
Diyabetik retinopati yani şeker hastalığına bağlı göz hastalığı, şeker hastalığına özgün önemli damar komplikasyonlardan biridir. Tüm dünyada 25-75 yaş arası diyabetik hastalarda gelişen görme bozukluğu ve görme kaybının en önemli nedenidir. Diyabete bağlı görme kaybı, retinopatinin herhangi bir evresinde oluşabilen makula ödemi, proliferatif retinopatide yeniden oluşan kan damarlarından kanama, retinal ayrılma veya neovasküler glokoma bağlı gelişebilmektedir. Şeker hastalığında göz hasarı nedenleri kronik hipergliseminin metabolik etkileridir. Şekerde göz hastalığı gelişmesi ile ilişkili risk faktörleri içinde en önemlisi diyabet süresi ve hiperglisemidir. Retinada oluşan anormal kan damarlarının varlığına göre ikiye ayrılır. Diayebetik göz hastalığının koruma ve tedavisinde en önemlisi sıkı glisemik A1C ≤ %7 ve kan basıncı kontrollerini sağlamaktır.
HİPOGLİSEMİ
Sağlıklı bireylerde kan şekeri yani plazma glukoz düzeyi açlık ve toklukta 65-140 mg/dL arasında sabit tutulur. Hipoglisemide insülin karşıtı hormonların uyarılması için eşik değer 67 mg/dL'dir. Hipoglisemi, Tip 1 ve Tip 2 diyabetli, insülin veya insülin salgılatıcı ilaçlar kullanan ve böbrek yetersizliği olan birçok hastada sık rastlanan bir durumdur. Hipoglisemi atakları önemli hastalık ve ölüm nedenidir ve ideal glisemik kontrolü sağlamayı engelleyen ana faktördür. Bozulmuş glukoz yani şeker dengesi ve hipogliseminin farkında olmama ciddi hipoglisemi için risk faktörleridir.
ŞEKER KOMASI
Diyabetik ketoasidoz (DKA) sıklıkla genç tip 1 diyabetli hastalarda görülse de, tip 2 diyabetli hastalarda da görülebilmektedir. DKA diyabetli hastalardaki stres durumlarında salınan kontrregülatör hormonların cevabı, insülin eksikliği ve artmış glukagonun metabolik sonuçlarını temsil eden spektrumun bir parçası olup ketoasidoz ve hiperglisemi ile karakterizedir. DKA tedavisi; hiperosmolalite, hipovolemi, metabolik asidoz ve hipopotasemiyi içeren sıvı ve elektrolit anormalliklerinin düzeltilmesi ve insülin uygulamasını içermektedir. Sıkı takip yapılmalı ve altta yatan neden bulunarak kısa sürede düzeltilmelidir.
TİP 2 DİYABET HASTALIĞINDA İNSÜLİN KULLANIMI
Diabetes mellitus uzun dönemde dejeneratif komplikasyonlara yol açabilen kronik bir hastalıktır. Glisemik kontrol komplikasyonların gelişimini engelleyebilir. Hipergliseminin erken dönemde kontrol altına alınmasının diyabet progresyonuna uzun dönemli faydaları olduğu saptanmıştır. Tedavide amaç, gün içerisinde glisemik kontrolün sağlanması, akut komplikasyon gelişme riskinin azaltılması, mikro ve makrovasküler komplikasyonların önlenmesi, eşlik eden diğer sorunların düzeltilmesi ve böylelikle diyabetlide yaşam kalitesinin düzeltilmesidir. İnsülin tedavisi diğer tedavilere göre hiperglisemiyi daha iyi kontrol altına almasına rağmen insülin başlanması ve yoğunlaştırılmasında gecikmeler yaşanmaktadır. Tip 2 DM'de insülin replasman tedavisi artık son çare olarak görülmemelidir. Tip 2 DM'li hastalarda diyet ve fiziksel aktivite ile birlikte kilo kontrolü tedavinin temel taşını oluşturur. Ancak uzun süre sonunda gelişen pankreas beta hücre disfonksiyonu nedeniyle birçok kişide eksojen insüline gerek duyulmaktadır.
Kalp Hastalıkları ve Tedavileriyle ile ilgili detaylı bilgi almak için lütfen tıklayınız
Robotik Kalp Ameliyatları ile ilgili detaylı bilgi almak için lütfen tıklayınız
Robotik kalp ameliyatı olan hastaların yorumlarını okumak için tıklayınız
Kalp Hastalıkları nedeniyle tedavi veya ameliyat olan hastaların yorumlarını okumak için tıklayınız
Prof. Dr. Ahmet AKGÜL'ün özgeçmişine ulaşmak için lütfen tıklayınız
İletişim kurmak veya Randevu almak için lütfen tıklayınız
Bu sitenin içeriği ziyaretçilerini bilgilendirmeye yönelik hazırlanmış olup sağlıkla ilgili konularda tıbbi teşhis, tedavi veya reçete bilgisi özelliği taşımaz. Site, sağlıkla ilgili tüm konularda en doğru bilginin hastayı muayene eden doktorundan öğrenilebileceğini savunur. Sitedeki bilgiler bu amaçla kullanılmamalıdır. Bu bilgilerin yanlış anlaşılması veya kullanılmasından doğabilecek mağduriyetlerden bu site sorumlu tutulamaz.Bu sitedeki bilgileri kopyalama, nakletme veya diğer kullanımlar kesinlikle yasaktır. Web sitesindeki bilgilerin kullanımı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine ve site sahibinin iznine bağlıdır. Tüm kullanıcılar yukarıda belirtilen yasal uyarıyı tamamen ve çekincesiz olarak kabul etmiş sayılırlar.