Diyabetik Kalp ve Damar Hastalarında Beslenme ve Egzersiz
Diyabetik kalp ve damar hastaları için beslenme ve egzersiz, hem kan şekeri kontrolü hem de kardiyovasküler sağlığın korunmasında kritik rol oynar. Bu yazıda, diyabetle birlikte kalp-damar hastalığı olan bireylerin beslenme alışkanlıklarını düzenleme, egzersiz planı oluşturma ve komplikasyon riskini azaltma yöntemleri detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.
Beslenme Önerileri
Diyabetik kalp hastalarının beslenmesinde düşük glisemik indeksli gıdalar, sağlıklı yağlar ve lifli besinler ön planda olmalıdır. İşte dikkat edilmesi gerekenler:
- Kompleks Karbonhidratlar: Tam buğday, yulaf, kinoa gibi lif kaynakları tercih edin.
- Omega-3 Kaynakları: Somon, ceviz, keten tohumu ile kalp sağlığını destekleyin.
- Tuz ve Şeker Kısıtlaması: Günlük tuz tüketimi 5 gramı, şeker ise 25 gramı geçmemeli.
- Porsiyon Kontrolü: Kan şekeri dalgalanmalarını önlemek için az ve sık öğünler.
Egzersiz Planlaması
Düzenli fiziksel aktivite, insülin direncini azaltır ve damar esnekliğini artırır. Ancak egzersiz programı kişiye özel olmalıdır:
- Aerobik Egzersizler: Haftada 150 dakika tempolu yürüyüş veya yüzme.
- Direnç Antrenmanı: Haftada 2 gün hafif ağırlıklarla kas güçlendirme.
- Esneklik ve Denge: Yoga veya pilates ile dengeyi artırın.
⚠️ Dikkat Edilmesi Gerekenler
- Kan Şekeri Takibi: Egzersiz öncesi ve sonrası şeker ölçümü yapın.
- Hipoglisemi Riski: Egzersiz sırasında yanınızda glikoz tableti bulundurun.
- Kardiyak Semptomlar: Göğüs ağrısı veya nefes darlığı durumunda egzersizi durdurun.
Beslenme ve Egzersizin Etkileşimi
Araştırmalar, diyabetik kalp hastalarında düzenli egzersiz ve dengeli beslenme kombinasyonunun HbA1c değerlerini %1-2 düşürdüğünü gösteriyor. Örneğin, 2023 Türkiye Diyabet Vakfı verilerine göre, haftada 3 kez yürüyüş yapan hastaların LDL kolesterol seviyeleri %15 azalıyor.
Örnek Bir Günlük Menü
Öğün | Yiyecekler |
---|---|
Kahvaltı | Haşlanmış yumurta, tam buğday ekmeği, domates-salatalık |
Ara Öğün | 10 adet çiğ badem + yeşil çay |
Öğle Yemeği | Izgara tavuk, bulgur pilavı, yoğurt |
Akşam Yemeği | Fırın somon, buharda brokoli, avokado salatası |
Diyabetli bireylerin tedavisinde tıbbi beslenme tedavisi ve egzersiz yaşam tarzı değişikliklerinin temelini oluşturmaktadır. Fiziksel aktivite, enerji kullanımını arttıran tüm hareketleri içeren genel bir terimdir ve diyabet yönetim planının önemli bir parçası oluşturmaktadır. Egzersiz, fiziksel uygunluğu artırmak için yapılandırılmış ve tasarlanmış daha spesifik bir fiziksel aktivite şeklidir. Diyabet için hem fiziksel aktivite hem de egzersiz önemlidir. Egzersizin kan şekeri kontrolünü iyileştirdiği, kardiyovasküler risk faktörlerini azalttığı, kilo kaybına katkıda bulunduğu ve kişilerin daha iyi hissetmesini sağladığı gösterilmiştir. Ancak diyabetli bireylerde egzersiz sırasında oluşabilecek istenmeyen sonuçların önlenmesinde beslenme düzeninin çok önemli bir yeri vardır.
Şeker Hastalarında Fiziksel aktivite ve egzersiz
Diyabetli kişiler tarafından yapılan çeşitli egzersiz türlerine metabolik ve nöroendokrin tepkilerinin anlaşılması, uygun beslenme ve insülin yönetimi stratejilerinin belirlenmesi için gereklidir. Egzersiz genellikle, aktivite sırasında dominant olarak kullanılan enerji sistemlerine bağlı olarak aerobik (kaslardaki oksijen kullanılarak) veya anaerobik (oksijen kullanılmadan) olarak sınıflandırılmaktadır, ancak çoğu egzersizde bu enerji sistemleri kombinasyon olarak kullanılmaktadır. Aerobik egzersiz, büyük kas grubunun tekrar tekrar ve sürekli hareketini içerir. Yürüyüş, bisiklete binme, koşu ve yüzme gibi aktiviteler temel olarak aerobik enerji üreten sistemlerin kullanıldığı egzersizlerdir. Anaerobik enerji üreten sistemlere dayanan direnç (kuvvet) egzersizleri ise serbest ağırlık, ağırlık makineleri, vücut ağırlığı veya elastik direnç bantları gibi çeşitli egzersizleri içermektedir.
Yukarıdaki gazete haberinin tamamını okumak için aşağıdaki renklendirilmiş yazıyı okuyun veya TIKLAYIN.
"Diyabetin damarları bozan bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ahmet Akgül hangi durumlarda by-pass, hangi durumlarda stent ve balon tedavisinin seçilmesi gerektiğini anlattı…
Diyabet hastalığının kalbi besleyen damarları bozduğunu söyleyen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dekanı ve Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül, acil durumlar dışında diyabetli hastalarda stent yerine by-passın tercih edilmesi gerektiğini bildirdi.
Diyabetli hastalarda kalp ve damar hastalıklarının 2-3 kat daha yüksek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akgül, kan şekeri kontrol altında olmayan diyabetlilerde damar tıkanıklıklarının da yüksek olduğunu belirterek, “En fazla şeker hastalarına stent konuyor. Ancak belirli bir hasta grubu dışında özellikle diyabetli hastalarda stent koyup göndermek yerine by-pass yapılmalıdır. Damara balon yapmak, stent koymak gibi işlemler kısa bir süreli açıklık sağlıyor. Diyabet damar içinin iltihaplanmasına sebep olan bir hastalık olduğu için diyabetlilerde stent çok hızlı tıkanıyor. Uzun vadede bütün damar içinde bir iltihaplanma süreci başlıyor. Damarda yeni bir tıkanıklık olduğunda ya da stentin önünde veya arkasında bir tıkanıklık oluştuğunda hastaya by-pass yapmak zorunda kalıyoruz. Ancak iltihap ve önceki stentler sebebiyle elimizde by-pass yapabileceğimiz sağlam bir damar kalmamış oluyor. Çoğu zaman iç yüzeyi şişmiş damara gömülen stentleri çıkarmakta zorlanıyoruz” dedi.
BY-PASS İKİNCİ DEĞİL İLK TERCİH OLMALI
Stent konulabilecek diyabetli hasta grubunun sınırlı olduğunu anlatan Prof. Dr. Akgül, “Tek damarı tıkalı olan diyabetlilerle, açık ameliyat edilemeyen veya kalp krizi geçiren diyabetliye acil olarak stent takılabilir. Hasta rahatladıktan sonra by-pass’a alınır. Kendi tecrübemde, hasta şeker hastasıysa, kritik damar lezyonları varsa, açık ameliyat öneriyorum. Çünkü ameliyat sonucunda damarların açık kalma oranları ve hastanın hayat kalitesi daha yüksek oluyor. Bu arada stent konulan hastalara verilen bazı tip kan sulandırıcıların beyin kanaması, göz kanaması ve mide kanamasına yol açma riski yüksek olduğundan hastanın hayat kalitesi düşüyor ve endişe düzeyi yükseliyor” dedi.
Diyabetli hastalarda yara iyileşme süresinin uzun olması sebebiyle ameliyattan çekinildiğini de söyleyen Prof. Dr. Akgül, “Yeni ameliyat teknikleri ve malzemelerle bu risk de ortadan kalkıyor” dedi."
Aerobik Egzersizlerin Faydaları
Aerobik egzersiz, mitokondriyal yoğunluğu, insülin duyarlılığını, oksidatif enzimleri, kan damarlarının uyumunu ve reaktivitesini, akciğer fonksiyonunu, bağışıklık fonksiyonunu ve kardiyak kapesiteyi arttırır. Orta - yüksek hacimlerde aerobik aktivitenin, hem tip 1 hem de tip 2 diyabette önemli ölçüde kalp ve damar hastalığı riskini azaltmaktadır.
Tip 1 diyabetli bireylerde aerobik antrenmanın kalp ve akciğerde kapasiteyi arttırdığı, insülin direncini azalttığı, lipid seviyelerini ve endotel fonksiyonunu iyi yönde geliştirdiği gösterilmiştir. Tip 2 diyabetli bireylerde, düzenli aerobik egzersizin HgA1C'yi, trigliseritleri, kan basıncını ve insülin direncini düşürdüğü saptanmıştır. Alternatif olarak, yüksek yoğunluklu aralık egzersizin, tip 2 diyabetli erişkinlerde iskelet kası oksidatif kapasitesini, insülin duyarlılığını ve glisemik kontrolün gelişmesini desteklediği belirtilmektedir.
Anaerobik Egzersizlerin Faydaları
Diyabet, kas kuvvetinde azalmaya ve kasların fonksiyonlarında bozulmaya yol açan bir hastalıktır.
Tüm yetişkinler için direnç egzersizinin sağlığa faydaları arasında kas kütlesi, vücut kompozisyonu, güç, fiziksel işlev, zihinsel sağlık, kemik mineral yoğunluğu, insülin duyarlılığı, kan basıncı, lipid profilleri ve kardiyovasküler sağlıkta gelişmeler vardır. Direnç egzersizinin tip 1 diyabette glisemik kontrol üzerine etkisi net değildir. Bununla birlikte, direnç egzersizin tip 1 diyabette egzersize bağlı hipoglisemi riskini en aza indirmeye yardımcı olabileceği düşünülmektedir. Direnç ve aerobik egzersiz yapılacağı bir egzersiz seansında, önce direnç egzersizi yapılmasının, önce aerobik egzersizin yapılmasına göre hipoglisemi riskini azaltacağı belirtilmektedir. Tip 2 diyabetli bireyler için direnç egzersizi yapılmasının, glisemik kontrolü ve yağsız vücut kütlesini geliştireceği; insülin direnci, yağ kütlesi ve kan basıncını düşürerek fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
Hipoglisemi, insülin alan kişilerde egzersiz ile ilişkili potansiyel bir problemdir. Hipoglisemi, egzersiz sırasında, egzersizden hemen sonra veya birkaç saat sonra ortaya çıkabilir. Hipogliseminin özellikle uzun süreli yorucu egzersizden sonra egzersiz sırasında olduğundan daha yaygın olduğu bildirilmiştir. Bunun nedeninin, egzersiz sonrası artan insülin duyarlılığı ve 24 -30 saate kadar sürebilen karaciğer ve kas glikojenini doldurma gereksinimi olabileceği belirtilmektedir.
Egzersiz sırasında kanda oluşan şeker değişiklikleri
Tip 1 diyabette, egzersize verilen glisemik cevaplar, insülin iletiminin yeri, dolaşımdaki insülin miktarı, egzersiz öncesi kan glukoz konsantrasyonu, son öğün veya atıştırmanın bileşimi ve yoğunluğu ve faaliyetin süresi ile ilişkilidir. Aerobik egzersiz sırasında tip 1 diyabetli kişilerin çoğunda kan glikoz konsantrasyonları karbonhidratları tüketmediği sürece düşer, çünkü insülin konsantrasyonları, aktivitenin başlangıcında yeterince hızlı bir şekilde azaltılamamaktadır. Egzersiz sırasındaki dolaşımdaki artan insülin konsantrasyonları, hepatik glukoz üretimine göre artan glikoz atılımını teşvik eder ve lipolizi geciktirebilir; bu, kasların bir yakıt olarak glikoza bağımlılığını arttırmaktadır. Hipoglisemi çoğu hastada aerobik egzersize başlamadıktan yaklaşık 45 dakika içerisinde gelişmektedir. Antrenmanlı hastaların kan glikoz seviyelerindeki azalmalar düşük fiziksel uygunluğa sahip olan hastalara göre daha düzenlidir. Tip 1 diyabetli hem antrenmanlı hem de antrenmansız bireylerin, aerobik egzersize başlamadan önce karbonhidrat alımını attırmaları veya insülin dozunu azaltmaları veya her ikisini de uygulamaları gerekmektedir. Ancak insülin uygulamasındaki agresif azalmalar veya atlanan bir insülin dozu nedeniyle düşük insülin konsantrasyonları, aerobik egzersiz öncesi ve sırasında hiperglisemiye neden olabilir. Direnç egzersizinin, sürekli orta şiddette aerobik egzersize göre daha iyi glukoz stabilitesi ile ilişkili olduğu, ancak bazı kişilerde glikoz seviyelerinin ılımlı yükselmesine neden olabileceği belirtilmektedir.
Egzersiz sonrasında kanda oluşan şeker düzeyindeki değişiklikler
Aerobik egzersizden hemen sonra kastaki glikoz alımı azalır, ancak glikojen depolarını yenilemeye yardımcı olmak için egzersizden sonraki toparlanma sürecinde genel glukoz atılımı birkaç saat yüksektir. Egzersiz sonrası toparlanma sürecinde 24 saat hipoglisemi riski yüksektir, öğleden sonra yapılan egzersizlerden sonra özellikle gece hipoglisemi riski artar. Egzersizden sonra yapılan insülin düzeltmesinde dikkatli olunmalı, insülinde yapılan aşırı düzeltmede ciddi gece hipoglisemisi görülebilir.
Beslenme
Diyabetli birçok birey için, tedavi planının en zor olan kısmı ne yiyeceğini belirlemek ve bir yemek planını takip etmektir. Diyabetli bireyler için herkese uygulanan standart bir yemek yeme düzeni yoktur ve diyet planlamasının kişiselleştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Beslenme tedavisinin genel diyabet yönetiminde ayrılmaz bir rolü vardır ve diyabetli her birey, kişiselleştirilmiş bir beslenme planının işbirliğine dayalı gelişimi de dahil olmak üzere sağlık ekibiyle birlikte eğitim, özyönetim ve tedavi planlaması ile aktif olarak ilgilenmelidir.
Diyabette beslenme tedavisinin amaçları;
• Genel olarak sağlığı iyileştirmek için, uygun porsiyon boyutlarında çeşitli besleyici gıda maddelerini vurgulayarak sağlıklı beslenme düzenlerini teşvik etmek ve desteklemek.
o Vücut ağırlığı hedeflerine ulaşmak ve sürdürmek
o Bireyselleştirilmiş glisemik, kan basıncı ve lipit hedeflerine ulaşmak
o Diyabet komplikasyonlarını geciktirmek veya önlemek
• Kişisel ve kültürel tercihler, sağlık okuryazarlığı, sağlıklı gıdalara erişim, istekli ve davranışsal değişiklik yapma yeteneği ve değişimin önündeki engelleri temel alan bireysel beslenme ihtiyaçlarını ele almak.
• Yemek seçimleri hakkında yargılayıcı olmayan mesajlar vererek yeme zevkinin sürdürülmesini sağlamak
• Diyabetli bir bireye, bireysel makrobesinler, mikro besleyiciler veya tek tek gıdalara odaklanmak yerine, sağlıklı beslenme düzenleri geliştirmek için pratik araçlar sağlamak.
Diyabetli bireylerde egzersiz öncesi, sırası ve sonrasında oluşabilecek komplikasyonların önlenmesinde beslenme oldukça önemlidir. Bireyselleştirilmiş bir beslenme yaklaşımı, performansın ve glisemik sonuçların iyileştirilmesinde gereklidir. Günlük karbonhidrat alımı, egzersiz programına göre ayarlanmalı ve hipogliseminin önlenmesini hedeflenmelidir. İnsülin kullanan diyabetli bireylerde egzersiz sırasında insülin dozunun karbonhidrat alımına dengelenmesi esastır. Özellikle egzersiz sırasında alınan karbonhidratın kişisel toleransı, önerilerin uyarlanmasında kilit bir faktör olarak düşünülmektedir. Makronutrient alımının gün içindeki dağılımı, egzersizin zamanlamasını dikkate alınarak ayarlanmalı, böylece karaciğer ve kas glikojen depolarının egzersizden önce maksimuma çıkarılması hedeflenmelidir.
Fiziksel aktiviteye verilen değişken glisemik cevaplar, gıda alımının ve insülin dozunun yönetimi için tek tip önerileri zorlaştırmaktadır. Uzun süre ağırlıklı olarak aerobik egzersizde (30 dakika) hipoglisemiyi önlemek için, tipik olarak ek karbonhidrat alımı ve / veya insülin dozunun azaltılması gerekmektedir. Dolaşımdaki insülin seviyeleri düşük olduğu durumlarda 30-60 dakika süren düşük ila orta şiddette aerobik aktiviteler için, 10-15 g karbonhidrat tüketimi hipoglisemiyi önleyebilmektedir. Bağıl hiperinsülinemi (bolus insülininden sonra) ile gerçekleştirilen aktiviteler için, diyabetli bireylerde performansı optimize etmek için egzersiz yapılacak sürede 30-60 g/saat karbonhidrat önerilmektedir.
Kalp Hastalıkları ve Tedavileri için ayrıntılı bilgiye ulaşmak için lütfen tıklayınız
Kalp hastalığı ve "tedavisi yok, bu hastalıkla yaşamaya alış" denilen hastaların tedavi sonrası yorumlarını okumak için lütfen tıklayınız
Prof. Dr. Ahmet AKGÜL'ün özgeçmişine ulaşmak için lütfen tıklayınız
İletişim ve Randevu için lütfen tıklayınız