ANİ BAŞLAYAN GÖĞÜS AĞRISI: KORONER DAMAR SPAZMI VE KALP KRİZİ
Kalp Krizi Nedir?
Kalbin kendisini besleyen damarların -koroner arter (atardamar)-, aniden tıkanması ile kalp kasının kanlanamaması ve sonuçta kalp kasında ölü doku oluşması durumudur. Erken tanı ve hızlı müdahale hayati önem taşır. Kalp kasının yeniden kanlandırılması ne kadar çabuk sağlanırsa, oluşabilecek hasar da o kadar az olur. Göğüste şiddetli ağrı ile birlikte; nefes darlığı, bulantı, kusma, terleme ve bazen de bayılma ile bilinç kaybı ortaya çıkar. Genel kural olarak göğüs bölgesinden başlayıp, kollara, omuzlara, boyuna, çeneye ya da üst karın bölgesine yayılan sıkıştırıcı, baskı yapıcı, çoğu zaman sanki göğüs duvarına biri oturmuş hissi veren tarzda ağrı olması durumunda ilk planda kalp krizinden şüphenilmelidir. Bununla beraber, hastaların %15-20'sinde hiçbir belirti olmaz -‘sessiz kalp krizi'. Bu sorun genellikle şeker hastalarında, aşırı şişman bireylerde, kronik akciğer hastalığı olanlarda ve kadınlarda daha sık görülmektedir.
"Kalp krizi 'geliyorum' der
Ünlü cerrah Prof. Dr. Ahmet Akgül, kalp krizinin kendini birçok şekilde gösterebildiğini söyledi
Akgül, kalp ameliyatı sonrası spor yapılıp yapılmaması, kalp ameliyatı sonrası kontrollerin ne kadar sıklıkla yapılması gerektiği, obezite ameliyatlarının kalbe zarar verip vermediği, kalp ameliyatı geçirmiş bir kişinin mide küçültme ameliyatı olup olamayacağı, hızlı kilo vermenin kalp krizini tetikleyip tetiklemediği konularında açıklamalarda bulundu.
Akgül, "En klasik ve yaygın olanı göğüs ön kısmında ani başlayan sıkıştırma tarzında yaygın, çeneye ve sol kola vuran ağrı şeklindedir. Ağrı, yanma veya baskı şeklindedir. Sol kola, bazen de sağ kola yayılabilir. Sırta da yayılabilir. Kalbe bağlı ağrı, eforla yani hareketle kötüleşir. Ağrıya çoğu zaman mide bulantısı, kusma ve soğuk soğuk terleme eşlik eder. Bu tablo özellikle efor sırasında ve/veya stresli ortamda ortaya çıkar. Bazı hastalarda ise ani ölüm veya ani bayılma gözlenebilir. Hastaların büyük çoğunluğunda bu şikayetlerin yanında ölüm korkusu ve yoğun kaygı hisseder" dedi.
"Bazı kişilerde çok müphem göğüs ağrısı olabilirken özellikle kadınlar, yaşlılar, şeker hastaları ve obezite hastalarında bu tip şikayetler bulunmayabilir hatta bu kişiler hiç şikayeti olmadan da kalp krizi geçirebilir" diyen Prof. Dr. Ahmet Akgül, "Kalp krizi çoğu zaman "geliyorum" der. Kişide bir hava açlığı olur, sıkıntı artar. O anda yaptığı işten kendini alır, yüzünde kaygı dolu, endişeli bir hal oluşur. Rengi solmaya başlar. Gömleğinin yakasını gevşetir, ceketin düğmelerini açar, en yakın pencereye veya hava alacağı bir alana meyil eder. Daha önce kalp hastası ise ve yanında ilaçları varsa onları almak için ceplerine bakmaya başlar. Kendimiz kalp krizi geçiriyorsak farklı, bulunduğumuz ortamda biri geçiriyorsa öncelikler farklıdır. Nihai sonuç hastanın en yakın zamanda teçhizatlı bir sağlık ekibine ulaştırılmasıdır. Bu bir ambulans da olabilir, veya bir sağlık kurumu da olabilir. Nedeni bu hastaların çok hızla monitörize edilmesi yani kalp ritmi ve atımının görüntülenmesi ve her duruma müdahale edilmesi gerekir. Bu sırada hasta veya yakınlarında dilaltı hapları, nitrat spreyleri, aspirinler varsa kullanılmalıdır. En hızlı emilim yeri dilin altındaki bölgedir, o nedenle ilaçlar bu bölgeden uygulanır. Hap olanlar içilebilir ama içilen ilaçların emilim süresi ve kana karışma süresi uzun olduğundan öncelikle dil altı ilaçlar tercih edilmelidir" diye konuştu.
Kriz sırasında hemen yardım isteyin
Kriz sırasında tek başına olunması halinde "Krizi hisseder hissetmez en kolay arayacağınız kişiyi arayın ve durumu bildirin" diyen Prof. Dr. Ahmet Akgül, daha sonra şunları söyledi: "Bulunduğunuz yerin kapısını aralayın ve açık bırakın, boğazınızı veya göğsünüzü sıkacak tüm giysilerden kurtulun, pencereyi açın ve temiz hava alın, dil altınızı alın, 1-2 tane aspirin için, kesinlikle yemek yemeyin, ayakta durmayın, bulantı kusma da olabileceği için yarı yatar pozisyonda yan dönün, olduğunuz yere yan yatarak kusun tuvalete gitmeyin, burnunuzu kapatarak birkaç defa kuvvetle öksürün, efor yapmayın, sıcak veya soğuk duş almayın, derin derin nefes alıp öksürmeye devam edin.
Eğer yanınızda olan biri kalp krizi geçirip, bilincini kaybetti ise hasta yere yatırılır, ayakları hafif yukarıda duracak şekilde ayaklarının altına yastık veya benzeri cisim konur, çenesi yukarı kaldırılır, dili boğazını tıkamasın diye kontrol edilir, nabzı kontrol edilir, göğüse tam ortasına yumruk vurulur, nabız yoksa kalp masajı ve suni solunum yaptırılır. Bu işleri yaparken ambulans çağırmak için etrafınızdaki birini kullanın, hastayı bir an olsun yalnız bırakmayın, en önemli hata bu işleri bırakıp ambulans için telefonla uğraşmaktır. En kritik saniyeler kalp durduktan hemen sonraki 120 saniyedir. Bu nedenle her vatandaş ilk yardım temel eğitimlerini almalı, nabızların nasıl bulunabileceğini bilmeli, telefonlarında acil aranabilecek numaraları kaydedilip tek tuşla aranır hale getirmelidir.
Unutmayın, hastanın kalbinin durduğunda, daha önce öğrendiğiniz şeyleri uygulamanız, "hastaya zarar veririm" düşüncesiyle panik yapıp veya endişeye kapılıp uygulamamaktan çok daha yararlı olacaktır. Korkmayın, panik yapmayın, kararlı olun ve sağlık ekibi gelip hastayı devir alana kadar hastanın yanından ayrılmayın ve işlemleri uygulayın. Tek kişi iseniz 2 kere suni teneffüs ile hastaya derin nefes verin, 15 kere kalp masajı yapın, iki kişi iseniz iş bölümü yapın 1 nefes verin 5 kalp masajı yapın. O sırada sizi izleyenler arasında çok çeşitli yorumlar olacaktır, siz kafanızı karıştırmayın, bildiğinizi kararlılıkla uygulayın. Etrafınızda sağlık mensubu varsa iş bölümü yapın ve sağlık mensubunun önerilerine uyun ama ambulans gelene kadar işleme devam edin. Bazen ambulans gelmesi dakikalar hatta saatler sürebilir, yorulabilirsiniz ama işbölümü yapın, masaj ve teneffüsü saniyelik de olsa bırakmayın.
Yukarıdaki gazete haberinin tamamını aşağıda okuyabilirsiniz veya orijinal haberi görmek için TIKLAYABİLİRSİNİZ.
"DÖRT çocuk annesi Hatice Kara ilk kalp krizini 1999’da geçirdi. Yaşadığı yer olan Sivas’ta ve Malatya ile İstanbul’da hastane hastane dolaşmaya başladı.
Anjiyo, balon, stent uygulamaları peşi sıra geldi.
Bir türlü göğsünde hissettiği ağrılar bitmedi. Kısa yürüyüşler bile zor geliyordu. Sırt üstü yatamıyor, ancak oturarak uyuyabiliyordu. Geçtiğimiz martta geçirdiği kalp krizinden sonra yoğun bakım ünitesine alındı. Orada iki kalp krizi daha geçirdi. Hastane dolaşmaktan, anjiyolardan bıktı. “Bütün sosyal hayatım bitmişti. Evden dışarı çıkamıyordum. Her sabah ‘ölecek miyim, kalacak mıyım?’ diye düşünerek uyanıyordum. Sanki göğsümde bir kamyon oturuyordu. Evde yalnız kalamıyordum. Her anjiyo, balon, stent sonrası aynı sıkıntıları yaşıyordum. Artık anjiyo olmak istemiyordum” diye anlatıyor o günleri.
Aldığı ilaçlara rağmen balonla açılan kalp damarlarına yerleştirilen stentler her seferinde yeniden tıkanıyordu. Nihayet televizyondaki bir sağlık programında Bakırköy Sadi Konuk Araştırma ve Eğitim Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi Doç. Dr. Ahmet Akgül’ü gördü. Divriği’den atlayıp İstanbul’a geldi. Doç. Dr. Akgül, Kara’yı muayene etti. Kalp damarlarındaki 10 stente rağmen ağrı ve yorgunluk şikayetleri devam ediyordu. Doç. Dr. Akgül, “Stentler konduktan sonra verilen kan sulandırıcılara karşı demek ki direnç geliştirmişti. Şeker hastalığının daetkisiyle yeniden tıkanıyordu. Ameliyata karar verdik” diyor.
LİTERATÜRDE ÖRNEĞİ YOK
Kara’nın iki bacağından alınan damarlarla, 4 kalp damarına by-pass yapıldı. Doç. Dr. Akgül, “Stentler damarlara öyle dizilmiş ki, ameliyat yapmak çok zor oldu. Kadın damarları daha ince. Buna şeker hastası olması da eklenince risk artıyordu. Stentlerden birini çıkardık çünkü damarı bağlayacak yer kalmamıştı. Diğerlerine dokunmadık, aralarında kalan boş yerlere yeni damar yollarını bağladık. Stentler böylece devre dışı kaldı. Hastamızın artık kutu kutu kan sulandırıcı ilaç içmesine gerek yok. Literatürü araştırdım, bu kadar çok anjiyo olan hastaya rastlamadım. Guinness Rekorlar Kitabı’na aday olur bence” diyor."
Kalp ameliyatı sonrası yapılan egzersiz
Kalp ameliyatı sonrası yapılan egzersiz ve spora gelince, bu hastaları 2 grupta inceleyebiliriz: Birinci grup genç yaşta kalp ameliyatı olanlar ve ikinci grup gerontolojik (65 yaş üstü) yaşta kalp ameliyatı olanlar. Çok ilginç gelecek ama genç yaşta kalp krizi geçiren ve baypas olanlarda ameliyat sonrası sporlar daha tehlikelidir. Özellikle adrenalin gerektiren ve aşırı kalori harcatan sporlarda kalp hasarı riski artar. Çünkü genç yaşta kalp krizi geçirenlerde kalpte ana damarlara yardımcı olan yandaş (kollateral) damarlar henüz oluşmamıştır. Yani kalp kası yalnızca ana yoldan gelen kan akımına bağlı çalışır. Uzun, yıpratıcı ve adrenalin dolu spor ve egzersizler kalpte aşırı oksijen tüketimine yol açar. Genç kişi baypaslı olmasına rağmen yandaş damarların eksik olmasından dolayı kalp damarlarında spazma ve tıkanmaya daha yatkın hale gelir. Yaşlılarda ise yandaş damar fazlalığı nedeniyle spora karşı daha korunaklıdır."
Kroner baypastan sonra spor ve egzersizin gerekli olduğu, fakat o kişinin yaş ve kalp ameliyatı öncesi damar durumunun iyi bilinmesi ve bir kalp uzmanı gözetiminde egzersiz programı yapılması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Ahmet Akgül, "Obezite ameliyatı kalbe zarar verir mi" sorusu çok gündemde olan bir soru. Benim de bu tip hastalarım oldu. Önce kalp ameliyatı olup sonra obezite ameliyatı olan. Hasta obezite ameliyatından sonra böbrek enzimleri kötüleşti ve hala onu tedavi ediyoruz. Böbrek enzimlerinin çokluğu da kalp kasını bozar.
Aslında obezite ameliyatları insan fizyolojisi ve biyoritmine uyan ameliyatlar değillerdir. Kişinin midesi artık eski fonksiyonunu görmez. Bu nedenle hasta hızla kilo kaybeder. Çok yaygın ve popüler olmasına rağmen daha yeni yeni 5 yıllık sonuçları yayınlanmakta ve orada da hala uzun dönem sonuçları beklenmekte. Bir işlemin kabul görebilmesi için en az 10 yıllık süredeki sonuçları bilinmelidir. Şu anki bilgilerimizle özellikle tip 2 diyabet ve ölümcül obez hastalarda ilaç tedavisine göre başarılı olduğudur fakat doğal zayıflamaya göre başarılı değildir. Özellikle aşırı kiloya alışan kalplerde ani kilo vermek kalp kaslarını zayıflatıp, ritm bozuklukları ve kalp krizlerine yol açabilir. Bunu özellikle obezite ameliyatları için söylemiyorum, çok hızlı kilo veren her işlem için söylüyorum. İdeal olan ayda 4-6 kilo vermek, obezite ameliyatı sonrası ilk aylarda bunun kaç katı verilmekte. Ani ve hızlı kilo verdiren işlemleri kalbinde sorun olan hiçbir hastama tavsiye etmiyorum" dedi."
Kalp Krizi Belirtileri Nelerdir?
En sık görülen belirtisi göğüs ağrısı olmakla beraber, nefes darlığı, kalbin düzensiz veya hızlı çarpması (çarpıntı), yoğun halsizlik, mide bulantısı ve kusma, baş dönmesi, sersemlik veya bayılma ve hatta ani ölüm görülebilir. Göğüs ağrısı, şiddetli ve künt vasıftadır ve genellikle 20-30 dakikadan fazla sürer.
Hem erkeklerde, hem de kadınlarda kalp krizi hafif belirtilerle ortaya çıkabileceğinden, şüphe anında mutlaka yardım istenmelidir, çünkü kalp krizinde dakikalar bile önem taşır.
Ne yapılmalıdır?
Kalp krizi acil bir durum olduğundan, şüphenilmesi halinde, ölümlerin yarısı kalp krizi başladıktan sonraki ilk saat içinde ölümcül ritim bozuklukları nedeniyle geliştiğinden, hemen 112 acil yardım aranmalıdır. Hastaneye yatışı ve hatta yoğun bakımda kalmayı gerektiren bu hastalıkta tedavinin amaçları kalp krizinin ilerlemesini durdurmak, kalp hasarını en az düzeyde tutmak ve oluşabilecek istenmeyen olayları önlemektir. Bu hedeflere ulaşabilmek için tıkanan damarın yeniden açılması gereklidir. Bunun için ya koroner anjiyografi ile perkütan koroner girişim (PKG) ya da koroner arterlerdeki pıhtıyı eritmek için ilaç tedavisi (fibrinolitik tedavi) uygulanır.
Eğer zamanında müdahale edilip sorumlu damar açılmazsa kalp dokusunun kaybı ile sonuçlanır. Bu kayıp yaygın olursa kalbin pompalama gücünü etkiler ve kalp yetersizliği ile sonuçlanır.
Kalp Krizi Risk Faktörleri nelerdir?
- Yaş (erkeklerde >45, kadınlarda >55)
- Ailede kalp hastalığı öyküsü (birinci derece akrabalarda -anne, baba veya kardeş- erkekte 55, kadında 65 yaşından önce koroner kalp hastalığı öyküsü veya ölüm olması
- Sigara (aktif veya pasif içicilik)
- Yüksek kan basıncı-Hipertansiyon
- Kan yağları seviyesinde bozukluk olması (total ve LDL-Kolesterol yüksekliği, HDL-kolesterolün düşük olması)
- Şeker hastalığı (Diabetes mellitus) ve öncesi dönem Prediyabet
- Fazla kilolu veya şişman olmak
- Stres
- Fiziksel aktivitenin az olması
- Sağlıksız beslenme
KALP KRİZİ DURUMUNDA YAPILAN KAN TESTİ: TROPONİN
Kalp krizi sırasında kanda yükselen bir enzimdir. Kalp krizi şüphesiyle acil servise gittiğinizde doktorlar kanınızı alır ve kanda Troponin denen enzime bakarlar. Bu enzim yüksek ise ve kalp elektrosu yani EKG si de kalp krizini gösteriyorsa ve de şiddetli göğüs ağrınız var ise işte kalp krizinin 3 önemli durumu sizde var demektir.
KALP AĞRISINDA EKOKARDİYOGRAFİ
Kalp krizi geçirince veya şüphesi olunca ilk yapılan tetkiklerden biri değildir ama kalp krizinin şiddetini ve kalp kaz
KALP AĞRISINDA SİNTİGRAFİ
Acil servise göğüs ağrısı ile başvuran hastaların yarısına yakınında kardiyak bir köken saptanmakta olup, akut miyokard infarktüsü tanısının hızlı ve güvenli bir şekilde konması, gereksiz girişimsel işlemlerin önlenmesi ve uygunsuz taburculukların önüne geçilmesi açısından ayırıcı tanı yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle şüpheli EKG bulguları olan düşük ve orta riskli hastaların değerlendirilmesinde, miyokard perfüzyon sintigrafisi tanısal açıdan oldukça faydalıdır.
KALP KRİZİNDE KORONER STENT VE BALON
Kalp krizi sonrası ilk 72 saat içinde hastaya uygulanan anjio, balon veya stent işlemi hayat kurtarıcıdır.
KALP KRİZİNDE YAPILAN ACİL KALP AMELİYATI
Acil durumda hastanın damarları anjio, balon veya stentle açılamıyorsa acil kalp ameliyatı ve baypas gereklidir. Bu özellikle anjio sırasında kalpte kötü giden bir durum olduğunda da acil kalp ameliyatı yapılmalıdır.
YANIMIZDA KALP KRİZİ GEÇİREN BİRİ VARSA, EN İYİ TEDAVİ OLARAK NE YAPABİLİRİZ?
Yukarıdaki gazete haberinin tamamı için aşağıdaki yazıyı okuyun veya tıklayın.
"Kalp krizi geliyorum der mi?
Kalp krizi ile ilgili bütün soruları Prof. Dr. Ahmet Akgül, cevapladı
Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden ünlü iş adamı Mustafa Koç, spor yaparken kalp krizi geçirmişti. Daha önce hem koroner baypas hem de obezite ameliyatı olmuş olması üzerine kamuoyunda birçok soru gündeme geldi. Prof. Dr. Ahmet Akgül, kalp krizi ile ilgili bu soruları yanıtladı.
Bu sorulardan öne çıkanları:
1- Kalp krizi hissedilebilir mi, “geliyorum” der mi?
2- Kalp krizi hissettiğimizde neler yapmalıyız?
3- Kalp krizi hissettiğimizde neler yapmamalıyız?
4- Kalp ameliyatı sonrası spor yapılmalı mı?
5- Kalp ameliyatı sonrası kontroller ne kadar sıklıkla yapılmalı?
6- Obezite ameliyatları kalbe zarar verir mi?
7- Kalp ameliyatı geçirmiş bir kişi mide küçültme ameliyatı olabilir mi?
8- Hızlı kilo vermek kalp krizini tetikler mi?
BELİRTİLERİ
Kalp krizi kendini birçok şekilde gösterebilir. En klasik ve yaygın olanı göğüs ön kısmında ani başlayan sıkıştırma tarzında yaygın, çeneye ve sol kola vuran ağrı şeklindedir. Ağrı, yanma veya baskı şeklindedir. Sol kola, bazen de sağ kola yayılabilir. Sırta da yayılabilir. Kalbe bağlı ağrı eforla yani hareketle kötüleşir. Ağrıya çoğu zaman mide bulantısı, kusma ve soğuk soğuk terleme eşlik eder. Bu tablo özellikle efor sırasında ve/veya stresli ortamda ortaya çıkar. Bazı hastalarda ise ani ölüm veya ani bayılma gözlenebilir. Hastaların büyük çoğunluğunda bu şikayetlerin yanında ölüm korkusu ve yoğun kaygı hisseder.
Bazı kişilerde çok müphem göğüs ağrısı olabilirken özellikle kadınlar, yaşlılar, şeker hastaları ve obezite hastalarında bu tip şikayetler bulunmayabilir hatta bu kişiler hiç şikayeti olmadan da kalp krizi geçirebilir.
Kalp krizi çoğu zaman “geliyorum” der. Kişide bir hava açlığı olur, sıkıntı artar. O anda yaptığı işten kendini alır, yüzünde kaygı dolu, endişeli bir hal oluşur. Rengi solmaya başlar. Gömleğinin yakasını gevşetir, ceketin düğmelerini açar, en yakın pencereye veya hava alacağı bir alana meyil eder. Daha önce kalp hastası ise ve yanında ilaçları varsa onları almak için ceplerine bakmaya başlar.
O SIRADA NE YAPMALI?
Kendimiz kalp krizi geçiriyorsak farklı, bulunduğumuz ortamda biri geçiriyorsa öncelikler farklıdır. Nihai sonuç hastanın en yakın zamanda teçhizatlı bir sağlık ekibine ulaştırılmasıdır. Bu bir ambulans da olabilir, veya bir sağlık kurumu da olabilir. Nedeni bu hastaların çok hızla monitörize edilmesi yani kalp ritmi ve atımının görüntülenmesi ve her duruma müdahale edilmesi gerekir. Bu sırada hasta veya yakınlarında dil atı hapları, nitrat spreyleri, aspirinler varsa kullanılmalıdır. En hızlı emilim yeri dilin altındaki bölgedir, o nedenle ilaçlar bu bölgeden uygulanır. Hap olanlar içilebilir ama içilen ilaçların emilim süresi ve kana karışma süresi uzun olduğundan öncelikle dil altı ilaçlar tercih edilmelidir.
O SIRADA EVDE TEK BAŞINIZA İSENİZ
Krizi hisseder hissetmez en kolay arayacağınız kişiyi arayın ve durumu bildirin. Bulunduğunuz yerin kapısını aralayın ve açık bırakın, boğazınızı veya göğsünüzü sıkacak tüm giysilerden kurtulun, pencereyi açın ve temiz hava alın, dil altınızı alın, 1-2 tane aspirin için, kesinlikle yemek yemeyin, ayakta durmayın, bulantı kusma da olabileceği için yarı yatar pozisyonda yan dönün, olduğunuz yere yan yatarak kusun tuvalete gitmeyin, burnunuzu kapatarak birkaç defa kuvvetle öksürün, efor yapmayın, sıcak veya soğuk duş almayın, derin derin nefes alıp öksürmeye devam edin.
EĞER YANINIZDA BİRİ KALP KRİZİ GEÇİRİYORSA
Hasta yere yatırılır, ayakları hafif yukarda duracak şekilde ayaklarının altına yastık veya benzeri cisim konur, çenesi yukarı kaldırılır, dili boğazını tıkamasın diye kontol edilir, nabzı kontrol edilir, göğüse tam ortasına yumruk vurulur, nabız yoksa kalp masajı ve suni solunum yaptırılır. Bu işleri yaparken ambulans çağırmak için etrafınızdaki birini kullanın, hastayı bir an olsun yalnız bırakmayın, en önemli hata bu işleri bırakıp ambulans için telefonla uğraşmaktır. En kritik saniyeler kalp durduktan hemen sonraki 120 saniyedir.
Bu nedenle her vatandaş ilk yardım temel eğitimlerini almalı, nabızların nasıl bulunabileceğini bilmeli, telefonlarında acil aranabilecek numaraları kaydedilip tek tuşla aranır hale getirmelidir.
Unutmayın, hastanın kalbinin durduğunda, daha önce öğrendiğiniz şeyleri uygulamanız, “hastaya zarar veririm” düşüncesiyle panik yapıp veya endişeye kapılıp uygulamamaktan çok daha yararlı olacaktır. Korkmayın, panik yapmayın, kararlı olun ve sağlık ekibi gelip hastayı devir alana kadar hastanın yanından ayrılmayın ve işlemleri uygulayın. Tek kişi iseniz 2 kere suni teneffüs ile hastaya derin nefes verin, 15 kere kalp masajı yapın, iki kişi iseniz iş bölümü yapın 1 nefes verin 5 kalp masajı yapın. O sırada sizi izleyenler arasında çok çeşitli yorumlar olacaktır, siz kafanızı karıştırmayın, bildiğinizi kararlılıkla uygulayın. Etrafınızda sağlık mensubu varsa iş bölümü yapın ve sağlık mensubunun önerilerine uyun ama ambulans gelene kadar işleme devam edin. Bazen ambulans gelmesi dakikalar hatta saatler sürebilir, yorulabilirsiniz ama iş bölümü yapın, masaj ve teneffüsü saniyelik de olsa bırakmayın.
Kalp ameliyatı sonrası yapılan egzersiz ve spora gelince, bu hastaları 2 grupta inceleyebiliriz: Birinci grup genç yaşta kalp ameliyatı olanlar ve ikinci grup gerontolojik (65 yaş üstü) yaşta kalp ameliyatı olanlar. Çok ilginç gelecek ama genç yaşta kalp krizi geçiren ve baypas olanlarda ameliyat sonrası sporlar daha tehlikelidir. Özellikle adrenalin gerektiren ve aşırı kalori harcatan sporlarda kalp hasarı riski artar. Çünkü genç yaşta kalp krizi geçirenlerde kalpte ana damarlara yardımcı olan yandaş (kollateral) damarlar henüz oluşmamıştır. Yani kalp kası yalnızca ana yoldan gelen kan akımına bağlı çalışır. Uzun, yıpratıcı ve adrenalin dolu spor ve egzersizler kalpte aşırı oksijen tüketimine yol açar. Genç kişi baypaslı olmasına rağmen yandaş damarların eksik olmasından dolayı kalp damarlarında spazma ve tıkanmaya daha yatkın hale gelir. Yaşlılarda ise yandaş damar fazlalığı nedeniyle spora karşı daha korunaklıdır.
Koroner baypastan sonra spor ve egzersiz gereklidir fakat o kişinin yaş ve kalp ameliyatı öncesi damar durumu iyi bilinmeli ve bir kalp uzmanı gözetiminde egzersiz programı yapılmalıdır.
“Obezite ameliyatı kalbe zarar verir mi” sorusu çok gündemde olan bir soru. Benim de bu tip hastalarım oldu. Önce kalp ameliyatı olup sonra obezite ameliyatı olan. Hasta obezite ameliyatından sonra böbrek enzimleri kötüleşti ve hala onu tedavi ediyoruz. Böbrek enzimlerinin çokluğu da kalp kasını bozar.
Aslında obezite ameliyatları insan fizyolojisi ve biyoritmine uyan ameliyatlar değillerdir. Kişinin midesi artık eski fonksiyonunu görmez. Bu nedenle hasta hızla kilo kaybeder. Çok yaygın ve popüler olmasına rağmen daha yeni yeni 5 yıllık sonuçları yayınlanmakta ve orada da hala uzun dönem sonuçları beklenmekte. Bir işlemin kabul görebilmesi için en az 10 yıllık süredeki sonuçları bilinmelidir. Şu anki bilgilerimizle özellikle tip 2 diyabet ve ölümcül obez hastalarda ilaç tedavisine göre başarılı olduğudur fakat doğal zayıflamaya göre başarılı değildir. Özellikle aşırı kiloya alışan kalplerde ani kilo vermek kalp kaslarını zayıflatıp, ritm bozuklukları ve kalp krizlerine yol açabilir. Bunu özellikle obezite ameliyatları için söylemiyorum, çok hızlı kilo veren her işlem için söylüyorum. İdeal olan ayda 4-6 kilo vermek iken, obezite ameliyatı sonrası ilk aylarda bunun kaç katı verilmekte. Ani ve hızlı kilo verdiren işlemleri kalbinde sorun olan hiçbir hastama tavsiye etmiyorum."
Yukarıdaki gazete haberinin tam metni için aşağıdaki yazıyı okuyunuz:
"Kalp cerrahisinde ilki başardı
Doç. Dr. Ahmet Akgül, kalp kiriz geçiren, kalp ana damarında yırtık olan ve tiroit hormonu çok yükselen hastayı, kanını hormondan temizleyerek ameliyat etti.
İSTANBUL - Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi Doç. Dr. Ahmet Akgül, kalp kiriz geçiren, kalp ana damarında yırtık olan ve guatr rahatsızlığı nedeniyle tiroit hormonu çok yükselen hastayı, kalp ameliyatlarında ilk kez uygulanan "plazmaferez" yöntemiyle kanındaki tiroit hormonunu temizleyerek ameliyat etti. Akgül, 65 yaşındaki kadın hastanın kendilerine yaklaşık bir ay önce kalp krizi şikayeti ile geldiğini söyledi.
Kalp krizi vakalarında ilk 6-8 saat geçtikten sonra, hastayı ameliyat etmeden belli bir süre beklettiklerini belirten Akgül, "Hastanın değerleri düzeldiği zaman ameliyata alırız. Bu hastamızın değerleri düzeldi ama guatr rahatsızlığı olduğu için kandaki tiroit değerleri yüksek kaldı. Biz endokrin ve dahiliye ile devamlı görüşmeler yaptık ama ilaçların dozlarını çok arttırmamıza rağmen kandaki tiroit seviyesini düşüremedik" diye konuştu. Akgül, bu arada hastanın kalbe giden ana damarında yırtık olduğunu ve kalp ameliyatının da acilen yapılması gerektiğini vurgulayarak, hastanın her an tekrar kalp krizi geçirip ölme riski bulunduğunu anlattı. Hastanın kanındaki yüksek tiroit hormonunu düşürmeden ameliyat yapılması halinde, ameliyat travması nedeniyle masada kalabilecek bir hasta olduğunu belirten Akgül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir karar vermemiz ve bu hormonu temizlememiz lazımdı kandan. Literatürde ciddi bir araştırma yaptık. Kalp ameliyatları hariç bazı basit ameliyatlarda 'plazmaferez' dediğimiz kan değişimi yapılmış. Biz de hastanın 2 ayrı gün 12'şer ünite, bir ayrı günde 8 ünite kan vererek plazmasını değiştirdik. Yani kan şekil elemanları hastada kalıyor, fakat hastanın kanının sıvısı devamlı değişiyor. Çünkü hormon o sıvıda. O hormonu alarak, yerine başka bir plazma vererek hastanın bütün hormonlarını kandan temizledik. Okuduk, her tarafta taradık. Bu yöntemin kalp ameliyatları için hiç yapılmadığını gördük. Tek bizde yapılmış oldu. Riskli bir iş. Ancak yapmasaydık hasta ölecekti. Başka yapılacak bir şey yoktu. Bütün kan sistemini değiştirdik hastanın." Akgül, bu yöntemden sonra da hastayı acil kalp ameliyatına aldıklarını dile getirerek, "Ameliyatı kalbi de durdurarak yapmadık. Çalışan kalpte ikili by-pass yapıp hastayı tedavi ettik. Hasta şu anda serviste yatıyor, tiroit hormonları normal seviyede gidiyor" diye konuştu.
Ameliyatın yaklaşık 4 saat sürdüğünü aktaran Akgül, hastaya minimal zarar vermek için ameliyatı kalbi hiç durdurmadan yaptıklarını anlattı. Akgül, bu yöntem sayesinde hastanın tiroidini de tedavi etmiş olduklarını ifade ederek, şu an hastanın tiroidi için düşük seviyede ilaç kullandıklarını söyledi. Hastanın ameliyattan sonra bir akşam yoğun bakımda yattığını belirten Akgül, bir aksilik çıkmazsa hastanın birkaç güne kadar taburcu edileceğini kaydetti. Akgül, "Bu hasta çok 'orijinal' bir hasta oldu bizim için. Kanını temizleyerek ameliyata girmek enteresan bir tarz, başka bir çaremiz yoktu" dedi.
"Yeniden doğmuş gibiyim"
Ameliyat edilen Havva Hoş da hastaneye gelmeden önce durumunun kötü olduğunu belirterek, "Önceden bir rahatsızlığım yoktu. Kalp krizi geçirdim. Guatr rahatsızlığım varmış, bilmiyorduk. Bu nedenle tiroit hormonlarım çok yükseldi. Buraya geldik, doktorum beni ameliyat etti. Şimdi çok iyiyim. Yeniden doğmuş gibiyim" şeklinde konuştu."
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ve MİKROPLAR KALP KRİZİNE YOL AÇAR MI?
Koroner arter hastalıkları tüm dünyada ölümlerin %20'sinden sorumluyken, gelişmiş ülkelerde bu oran %50'lere ulaşır. Ateroskleroz yani damar kireçlenmesi doğuştan gelen özellikler ve kazanılan risk faktörlerinden etkilenen bir hastalıktır. Ateroskleroz oluşumunu kolaylaştıran etkenler arasında kolesterol yüksekliği, yüksek tansiyon, diyabet ve sigara sayılabilir. Enfeksiyonun yani mikropların damar kireçlenmesi veya damar tıkanması üzerine etkisi ise halen araştırılan bir konudur. Mikroplar kalp damarındaki PLAKLARIN yırtılmasına sebep olması sonucunda kalp krizi ve ölüme neden olabileceği ileri sürülmektedir. C. pneumoniae, H. pylori, influenzae A, Hepatit C virüsü, CMV ve HIV gibi farklı virüs ve bakterilerin damarda aşırı İLTİHAP oluşturarak damarda YAŞLANMAYA ve KİREÇLENMEYE yani ateroskleroza sebep olduğu düşünülmektedir.
ANİ GELİŞEN GÖĞÜS AĞRISI KALP KRİZİNE Mİ YOKSA AKCİĞER EMBOLİSİNE Mİ BAĞLIDIR?
Pulmoner EMBOLİ yani AKCİĞER EMBOLİSİ, akciğere giden ve akciğeri besleyen damarın pıhtı ile tıkanmasıyla oluşur. Acil önlem alınmaz ise ölüm riski taşır. Hasta ölmese bile şoka girer ve sağ kalp yetmezliği gelişir. Tanıyı koymak zordur, esas tanı koyma yöntemi BU HASTALIKTAN ŞÜPHELENİLMESİDİR. Lütfen yandaki videoyu izleyiniz. Her ne kadar bu videoda Prof. Dr. Ahmet AKGÜL, doktorlara eğitim verse de konuyla ilgili olan hastalarımız bilgilenecektir. Akciğer embolisinde doktorun yapacağı muayenede bu hastalık için kesin bulgular yoktur. yani doktorun bu hastalığı teşhis edebilmesi için öncelikle bu hastalığı aklına getirmesi ve ŞÜPHELENMESİ gerekir. yoksa hastalığı atlar ve hastanın ölümüne yol açar.
ŞEKER HASTALARINDA GELİŞEN ANİ KALP KRİZİ
Diyabet tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen yıl sıklığı artan bir halk sağlığı sorunudur. Diyabetik hastalarda birçok metabolik, damar ve pıhtılaşma sorunları olur. Bu nedenle şeker hastalarında damar tıkanıklığı çok sık görülür. Zaten şeker hastalarının en önemli ölüm nedeni kalp ve damarlarda tıkanmalardır. İşin kötü yani şeker hastasında aynı zamanda sinir harabiyeti de olduğu için şeker hastası kalp krizi geçirdiğini anlamaz.
BÖBREK HASTALARINDA GELİŞEN KALP KRİZİ
Böbrek hastalarında da en önemli ölüm nedeni kalp ve damar hastalığıdır. Böbrek hastalarında damar tıkanıklığı riski hızlıca artar. Son dönem böbrek hastalarında kalp ve damar tıkanıklıklarına ilave olarak kalp ristm bozuklukları yani ARİTMİ de artar. Böbrek hastalarında kalp ameliyatı özel eğitim almış kalp cerrahlarınca yapılmalıdır. Lütfen yandaki gazete haberini dikkatle inceleyiniz.
Yukarıdaki gazete haberinin tam metni için aşağıdaki yazıyı okuyunuz veya TIKLAYINIZ.
"Böbrek hastasına özel teknikle kalp ameliyatı
Böbrek rahatsızlığının yanı sıra üç kalp damarı tıkalı olan hasta, özel teknikle yapılan kalp ameliyatıyla sağlığına kavuştu.
Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi Prof. Dr. Ahmet Akgül yaptığı yazılı açıklamada, koroner kalp hastası 48 yaşındaki Olcan Haktanır'ın böbreklerinde de fonksiyon bozukluğu olduğunu kaydetti.
Akgül, kalp ameliyatı olması gerektiği belirtilen hastanın, "böbreklerinizi kaybedebilirsiniz" uyarısı nedeniyle ameliyat olmaktan vazgeçtiğini aktardı.
Hastanın, kalp damarlarında tıkanıklık olduğu için tekrar kalp krizi riski oluşması üzerine hastanelerine başvurduğunu anlatan Akgül, hastanın ciddi böbrek rahatsızlığına rağmen diyaliz tedavisi görmediğini belirtti.
Akgül, böbrek fonksiyonlarında meydana gelebilecek en ufak bozulmanın Haktanır'ı diyaliz hastası yapacağını aktararak, bu durumu göz önünde bulundurduklarını ve kalp ameliyatını özel bir teknikle gerçekleştirdiklerini bildirdi.
Kalp ameliyatlarında sıklıkla hastanın kalbinin durdurulduğunu ve diğer tüm organların kanlanmasının özel bir cihazla sağlandığını anlatan Akgül, şu bilgileri verdi:
"Bu cihazda faklı bir uygulama yaparak ameliyatta böbreklerin kanlanmasını artırdık. Böylece kalp ameliyatı sırasında böbrekler tam olarak korundu. Ayrıca hastamıza ameliyat sırasında ve sonrasında da dışarıdan kan vermedik. Hastanın kan ihtiyacını kendi kanından karşıladık. Özel bir cihazla hastanın ameliyat sırasındaki kanı korundu ve hastaya tekrar verildi. Hastanın dışarıdan hiç kan almaması da böbrekleri korumuş oldu. Sorunsuz bir şekilde yoğun bakıma çıkan hastanın böbrek fonksiyonlarının korunduğu ve diyalize ihtiyacı olmadığı gözlendi. Yoğun bakımda da hastaya kan vermedik, birkaç gün içinde servise çıkan hasta sorunsuz bir şekilde taburcu oldu."
"Sağlığınızı asla ihmal etmeyin"
Olcan Haktanır, hayatı boyunca hiç alkol ve sigara kullanmadığını belirterek, ilk kalp krizini 2007 yılında geçirdiğini, bunun ardından böbrek hastalığının ortaya çıktığını kaydetti.
Haktanır, ikinci kalp krizinin ardından ameliyat olması gerektiğini ancak korkması nedeniyle bunun gerçekleşmediğini belirterek, "Sonuçta riskli bir ameliyattı ama olmak zorundaydım. Ameliyatım için doktor araştırırken Prof. Dr. Ahmet Akgül ve ekibi imdadıma yetişti. Ameliyatımı oldum. Şimdi gayet iyi durumdayım. Benim herkese tavsiyem sağlıklarını asla ihmal etmesinler ve hasta olan kişiler mutlaka tedavi olsunlar. Prof. Dr. Ahmet Akgül ve ekibine sonsuz teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı."
Yukarıdaki gazete haberin tamamını okumak için aşağıdaki yazıyı okuyun veya TIKLAYIN.
"Havada kriz geçirdi İstanbul'da kurtuldu
İranlı Sharadi Fararaz, İstanbul aktarmalı İran uçuşu sırasında kalp krizi geçirdi. İstanbul'da ameliyata alınan Fararaz, hayata döndü
Kanada'da yaşayan İranlı emekli mimar Sharadi Fararaz, yaklaşık bir hafta önce uçakta kalp krizi geçirdi. İstanbul aktarmalı olarak İran'a giderken birden bire fenalaşan 75 yaşındaki Fararaz, iki saat boyunca havada ölümle pençeleşti. Yolcular arasında bulunan üç doktor, Fararaz'a müdahale ederek hayatta kalması için zamanla yarıştı. Uçak Atatürk Havalimanı'na iner inmez Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan hasta, acilen anjiyoya alındı. Kalbindeki üç ana damarıyla, bir yan damarının tamamen tıkalı olduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine hemen ameliyata alındı.
4 SAATLİK OPERASYON...
Saatler süren riskli bir operasyonla 4 damarı değiştirilen Fararaz, hayata tutunmayı başardı. Şimdilerde taburcu edileceği günü bekliyor. Yaşadığı mutluluğu ise "İstanbul gibi muhteşem bir kentte ikinci kez dünyaya geldim. Çok şanslıyım" diye anlatıyor. Operasyonu yapan Kalp Damar Cerrahisi Klinik Şefi Doç. Dr. Ahmet Akgül, ameliyatın 4 saat sürdüğünü ve Fararaz'ın daha önce kalple ilgili hiçbir sorun yaşamadığını söyledi. Doç. Dr. Akgül şöyle konuştu: "Kanada'da en son 10 yıl önce check-up yaptırmış. O zaman rahatsızlığı yokmuş. Sonrasında ise hastalığı hiç belirti vermemiş. Çok büyük bir risk atlattığını söyleyebilirim. Hayatına sağlıklı bir şekilde devam edebilecek. Birkaç gün sonra taburcu etmeyi planlıyoruz." Kanada'da sağlıklı bir yaşam sürdüğünü, şimdiye kadar hiçbir hastalığının bulunmadığını söyleyen Fararaz da, "10 yıldır elime sigara almıyordum. Ama öncesinde 40 yıl boyunca aralıksız içtim. Üstelik günde 4 paketi bitiriyordum. Sanırım bu durum yaşadıklarımı açıklıyor. Buradaki hekimler, Kanadalı doktorlardan daha titiz ve iyiler. Taburcu olunca İstanbul'un tadını çıkaracağım. Ülkeme dönünce de gördüklerimi, yaşadıklarımı herkese anlatacağım" diye konuştu."