Son dönem kalp yetersizliğinde olan ve uygun tedaviyi almasına rağmen durumu düzelmeyen, girişimsel kardiyoloji veya kalp cerrahisi (koroner revaskülarizasyon, kapak tamiri gibi) adayı olmayan düşük ejeksiyon fraksiyonlu (EF) tüm hastalar kalp nakli adayıdır. Bu hastaların yanında, EF düşük olmasa dahi herhangi bir girişimle veya medikasyonla düzeltilemeyen şiddetli anginası veya hayatı tehdit eden aritmisi olan hastalar da nakil adayıdır.
Kalp nakli yapılamayacak durum ise geri dönüşsüz pulmoner hipertansiyondur. Verici kalbi düşük pulmoner vasküler yatak basıncına alışkın olduğu için, pulmoner basıncı sabit yüksek bir hastaya takıldığında, antrenmansız bir sporcu gibi zorlanmakta, kısa süre içinde şiddetli sağ yetmezliği gelişmekte ve hasta hızla kaybedilmektedir. Bu nedenle kalp nakil adaylarında pulmoner vasküler rezistansın hesaplanması ve bunun sabit (fixed) veya geri dönüşlü (reversible) olduğunun ortaya konması çok önemlidir. Pulmoner vasküler rezistansı 5 Wood ünitesinin üstünde olan ve vazoreaktivite testlerinde (oksijen, prostaglandin, nitrik oksit, vb verilerek) düşme saptanmayan hastalar kalp nakil adayı olamazlar. Transpulmoner gradiyentin (ortalama pulmoner arter basıncından ortalama pulmoner kapiller kama basıncının çıkartılması ile elde edilen değerin) 15mmHg veya üstü olması da pulmoner vasküler rezistansın yüksek ve geri dönüşsüz olduğunun bir göstergesidir.
Bunun dışındaki kısıtlayıcı durumlar ise yaşam süresini kısıtlayan kronik hastalıklar (son organ tutulumu olan diyabet, morbid obezite, kür kabul edilmemiş kanserler, yaygın ateroskleroz, osteoporoz, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ( KOAH ), psikiyatrik hastalıklar, madde bağımlılığı, HIV ve HCV pozitifliği, kalbi tutan amiloidoz, sarkoidoz ve depo hastalıkları, ileri yaş, vb), aktif enfeksiyonlar, akut pulmoner emboliler ve psikososyal uyumsuzluk ve aile desteğinden yoksunluk olarak sıralanabilir.