KIRIK KALP SENDROMU (TAKOTSUBO KARDİYOMİYOPATİSİ)
İsmini duyunca duygusal bir hastalık gibi duruyor. Doğru duygusal bir hastalık ama YAPISAL bozukluğa yol açarak ölüme kadar götürebiliyor. Yani hergün dediğimiz "senin sorunun psikolojik, bunlar aşk acısı zamanla geçer..." gibi değil. Zamanla geçmiyor hatta zamanla hayati risk yaratıyor.
Nedir peki bu "korku" saldığımız hastalık?
1990 yılında (yine bir Japon tabiki) Hiraru Sato, yoğun stres yaşayan daha çok yaşlı ve yalnız kadınlarda KALP YETMEZLİĞİ şikayetleri görmüş ve bu hastaları inceleyince kalp anjio ve kateteri yani kalpte görüntüleme filmleri çekmiş. Bakmış ki kalbin görüntüsü Japon balıkçılarının AHTAPOT YAKALAMAK için denize attığı VAZOYA benzediği için yerel dilde bu "vazo benzeri balık yakalama aracı" na verilen isim olan TAKOTSUBO demiş. Yani hastalığın BİLİMSEL İSMİ, Takotsubo Kardiyomiyopatisi yani "kalp kası bozukluğu" olmuş.
Bu kısa tarihsel giriş sonrası gelelim hastalığa bağlı oluşan şikayetlere:
Yoğun kaygı geçiren, yakınını kaybeden, istemeden boşanan, komşusuyla kavga eden, iflas eden, KORONA VİRÜS STRESİ, devamlı evde kalma, hastalık korkusu... gibi birçok sebebe bağlı ani ama yoğun ve uzun süren stres, kaygı sonucu özellikle kadın ve ileri yaşta olanlarda günün birinde şidetli bir GÖĞÜS AĞRISI başlar.
Ağrı çok şiddetlidir, oturup kalkma, yatma, bir bardak su içme, nefes alıp verme... ile değişmez. Tam bir KALP KRİZİ ağrısıdır. Bu durumda hızlı bir şekilde acil servise götürülür ve hemen KALP KRİZİ TESTLERİ yapılır.
KALP KRİZİ TESTLERİ NEDİR?
Şiddetli göğüs ağrısı ile acil servise gelen hastada önce kalp krizi düşünülür ve EKG (Kalp şeridi) çekilir ve aynı anda kan alınır. Alınan kan tahlile götürülür ve kanda TROPONİN değerine bakılır. Troponin, kalbi oluşturan hücrelerin harap olması sonucu, hücre içinden dışarıya çıkan ve bu sayede kanda düzeyi artan bir enzimdir.
Yani KALP KRİZİ VARSA, KANDA TROPONİN ARTMIŞTIR.
Tekrar hastamıza ve hastalığımıza dönecek olursak, hastaya yapılan EKG deki bulgular hastanın kalp krizi geçirdiğini göstermektedir ayrıca gelen troponin sonucu da yüksektir yani hasta hem şikayet, hem görüntü, hem EKG bulgusu hem de kan tetkikleri sonucu KALP KRİZİ geçiriyor tanısı konur.
Kalp krizi geçiren hastalara ilk olarak KAN SULANDIRICI ilaç başlanır ve acil olarak hasta ANJİOGRAFİ ODASINA alınır. Acilen kol veya kasıktaki damardan girilir ve kalp görüntüsü alınır.
Normal şartlarda kalp anjiosu yapılan kalp krizi geçiren hastalarda, kalp damarlarından biri veya ikisi tıkalı çıkar ama bu hastalarda tüm damarlar NORMAL çıkar.
Yani hasta bizim alışık olduğumuz gibi damar tıkanıklığına bağlı kalp krizi değil de KALP KORONER DAMARI SPAZMI yanı anlık KASILMASI ile kalp krizi geçirir ve sonra damar tekrar eski halini alır. Bu nedenle anjio sırasında damarlar normal görülür.
NASIL TEDAVİ EDELİM?
İşte normal kalp krizi tedavisi ile Kırık Kalp Sendromu tedavisi tam da burada farklılık gösterir. Normal da kalp krizi geçiren kişiye anjio sırasında damar açma, balon ve stent tedavisi yapılır ve yoğun kan sulandırıcı verilirken, kırık kalp sendromunda bunlar yapılmaz ve hastaya kalp yetmezliği tedavisi ve çok ciddi psikoterapi yapılır. Çünkü tedavi edilmez ise bu hastalar ciddi kalp ritm bozuklukları ve kalpte ANEVRİZMA yani BALONCUKLAR oluşur ve bu durum hastanın hayatını kaybetmesine yol açar. Ayrıca yaşama devam etse de kalpte oluşan baloncuk içinde bulunan PIHTI nın kopmasıyla FELÇ, ORGAN DAMAR TIKANIKLIKLARI, kol veya bacakta damar tıkanıklığına bağlı uzuv kaybı yaşar.
Yukarıdaki gazete haberinin tamamını aşağıda okuyabilirsiniz veya orijinal haberi görmek için TIKLAYABİLİRSİNİZ.
"DÖRT çocuk annesi Hatice Kara ilk kalp krizini 1999’da geçirdi. Yaşadığı yer olan Sivas’ta ve Malatya ile İstanbul’da hastane hastane dolaşmaya başladı.
Anjiyo, balon, stent uygulamaları peşi sıra geldi.
Bir türlü göğsünde hissettiği ağrılar bitmedi. Kısa yürüyüşler bile zor geliyordu. Sırt üstü yatamıyor, ancak oturarak uyuyabiliyordu. Geçtiğimiz martta geçirdiği kalp krizinden sonra yoğun bakım ünitesine alındı. Orada iki kalp krizi daha geçirdi. Hastane dolaşmaktan, anjiyolardan bıktı. “Bütün sosyal hayatım bitmişti. Evden dışarı çıkamıyordum. Her sabah ‘ölecek miyim, kalacak mıyım?’ diye düşünerek uyanıyordum. Sanki göğsümde bir kamyon oturuyordu. Evde yalnız kalamıyordum. Her anjiyo, balon, stent sonrası aynı sıkıntıları yaşıyordum. Artık anjiyo olmak istemiyordum” diye anlatıyor o günleri.
Aldığı ilaçlara rağmen balonla açılan kalp damarlarına yerleştirilen stentler her seferinde yeniden tıkanıyordu. Nihayet televizyondaki bir sağlık programında Bakırköy Sadi Konuk Araştırma ve Eğitim Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi Doç. Dr. Ahmet Akgül’ü gördü. Divriği’den atlayıp İstanbul’a geldi. Doç. Dr. Akgül, Kara’yı muayene etti. Kalp damarlarındaki 10 stente rağmen ağrı ve yorgunluk şikayetleri devam ediyordu. Doç. Dr. Akgül, “Stentler konduktan sonra verilen kan sulandırıcılara karşı demek ki direnç geliştirmişti. Şeker hastalığının daetkisiyle yeniden tıkanıyordu. Ameliyata karar verdik” diyor.
LİTERATÜRDE ÖRNEĞİ YOK
Kara’nın iki bacağından alınan damarlarla, 4 kalp damarına by-pass yapıldı. Doç. Dr. Akgül, “Stentler damarlara öyle dizilmiş ki, ameliyat yapmak çok zor oldu. Kadın damarları daha ince. Buna şeker hastası olması da eklenince risk artıyordu. Stentlerden birini çıkardık çünkü damarı bağlayacak yer kalmamıştı. Diğerlerine dokunmadık, aralarında kalan boş yerlere yeni damar yollarını bağladık. Stentler böylece devre dışı kaldı. Hastamızın artık kutu kutu kan sulandırıcı ilaç içmesine gerek yok. Literatürü araştırdım, bu kadar çok anjiyo olan hastaya rastlamadım. Guinness Rekorlar Kitabı’na aday olur bence” diyor."