https://www.ahmetakgul.com.tr/ Prof. Dr. Ahmet Akgül - Kalp Ameliyatı sonrası mikrop kapma MEDİASTİNİT

KALP AMELİYATI SONRA HASTANE MİKROBU KAPMA

Kalp ameliyatı sonrası hastanın mikrop kapıp enfeksiyon olmaması için cerrahi ekibin, cerrahi malzemelerin, kullanılan cihaz ve ürünleri steril olması gerekmektedir. Bundan başka en önemli ve en iyi gelişme profilaktik yani kişi mikrop kapmadan hastaya verilen antibiyotik tedavisidir. Hastalanmadan kullanılan uygun antibiyotiklerle hastalar cerrahi yani ameliyat kesilerinden mikrop kapma riski son derece azalır. Ama unutmayın ki hiçbir zaman tamamen ortadan kalkmaz. Bu nedenle hala kalp ve diğer ameliyatlar sonrasında yüzeyel veya derin yara enfeksiyonları görülebilmektedir.

Web sitemizi takip eden tüm okuyucularımız için öncelikle hastane enfeksiyonu ve hastane mikrobu nedir, onu açıklayalım:

HASTANE MİKROBU VE HASTANE ENFEKSİYONU

Hastaneler ve sağlık merkezlerine ait özel bir mikrop yoktur. Yani bir mikrop yalnızca hastanede var ve her giden o mikrobu alıyor diye bir gerçeklik yoktur. Ama şu var ki, çok yoğun hastaların geldiği hastanelerin kendine ait bir florası vardır yani bir evde görülmeyen bazı mikroplar hastane ortamında bulunabilir. Şu da bilinmelidir ki sağlıklı bir kimsenin de vücudunda birçok çeşit mikrop vardır ve bunlar kişiye zarar vermez eğer olması gereken yerde durursa. Bu şu demek:

Deride bulunan binlerce mikrop deride yaşar ve deriye zararı yok hatta belli bir yararı bile vardır fakat deriye yararlı olan bazı mikroplar deride oluşan bir kesi ile deri altına ulaşırsa artık çevresi değişir ve yarardan çok zarar üretmeye başlar.

Bu nedenle çok yoğun mikrobu olan yerde bile eğer kişide deri bütünlüğü bozulmamış ise veya bağışıklık sistemi bozulmamış ise herhangi bir sorun olmaz fakat bilindiği gibi kalp ve diğer ameliyatları olan hasta da hem bağışıklık azalmış hem de deri bütünlüğü bozulmuştur. İşte hastanın bu özel şartları sonucunda kendi vücudundan veya etraftan aldığı bu mikroplarla oluşan hastalığa hastane enfeksiyonu, enfeksiyon alanından alınan kültürden üretilen mikroba da hastane mikrobu denir.

PROFİLAKSİ NEDİR?

Bir kişinin hasta olmadan, enfekte olmadan, mikrop kapmadan o mikroba yakalanma riskinin hesaplanıp, o mikrobu yok eden antibiyotik verilmesidir.

AMELİYAT SIRASINDA VE SONRASINDA ANTİBİYOTİK KULLANIMI

Ameliyat sonrası enfeksiyonların önlenmesinde steril cerrahi tekniklerin uygulanmaya başlamasının ardından en önemli gelişme ameliyat sırasında ve sonrasında antibiyotik kullanılmaya başlanmasıdır. Bu döneme kadar kalp cerrahisindeki kesi yapılan bölge enfeksiyon oranı %20-30 iken, bu hastalığa yol açan mikrop olan Staphylococcus aureus un bulaştığı tüm hastalarda enfeksiyon gelişmekteydi. Başlangıçta antibiyotik kullanımına ameliyat sonrası dönemde başlayıp uzun sure devam edilirken 1961'de John Burke bir hayvan çalışmasında antibiyotik profilaksisinin etkili olabilmesi için bakteriye maruz kalındığı anda veya hemen öncesinde başlanması gerektiğini gösterdi. Kalp cerrahisinde profilaksinin yeri ile ilgili tartışmalar 1960'larin sonuna doğru antibiyotik cinsleri olan penisilin veya sefalosporinin ameliyat öncesi kullanıldığında enfeksiyon oranında 1/5 azalma sağladığı çeşitli klinik çalışmalarla gösterilene dek surdu. Günümüzde antibiyotik profilaksisi kalp cerrahisi geçiren tüm hastalarda kullanılmaktadır.

İdeal profilaktik antibiyotik, kullanım suresi ve zamanlama İdeal bir profilaktik antibiyotiğin özellikleri şunlardır;

Etki alanı muhtemel bakterileri içermelidir

Normal bakteriyel florada çok az değişikliğe neden olmalıdır

Başka türleri seçmeden bakteri sayisini azaltmalıdır

Yüksek  konsantrasyon sağlamalıdır Yan etkisi olmamalıdır

Ucuz olmalıdır.

Çeşitli çalışmalarda cerrahi yara enfeksiyonlarından en sıklıkla sorumlu mikrop staphylococcus türleri olduğu gösterilmiş ve %30-80 gibi oranlar bildirilmiştir. Bu patojenlere etkili bir antibiyotik kullanılarak tüm operasyon boyunca etkin doku konsantrasyonlarının korunması sağlanmalıdır. Beta laktam antibiyotiklerin, çoğunlukla da sefalosporinlerin veya antistafilokokal bir penisilinin damardan olacak şekilde  kalp ameliyatında göğüs kemiğini kesmeden kısa bir süre önce verilmesi ve eğer operasyon 4 saatten uzun sürecekse operasyon sırasında tekrarlanması uygundur. Penisilin alerjisi olan hastalarda vankomisin kullanılabilir.

Halkımızda, şikayeti olmasa da burun mukozasında staphylococcus aureus bulunma oranı %10-15 olarak verilmektedir. Bu durum göğüs kemiği yara enfeksiyonu riskini arttırmaktadır. Bu gözlem nedeniyle hastaların burunlarına sürmeleri için antibiyotik merhemi kullanmaları gündeme gelmiştir. Biz kalp ameliyatı yaptığımız hastalarda mupirosin içeren kremler ile burun temizliği yapmaktayız.

AÇIK KALP AMELİYATI SONRASI NE GİBİ ENFEKSİYONLAR GÖRÜLEBİLİR?

Kalp cerrahisi sonrası hastanede kaynaklı mikrop kapıp, enfeksiyon gelişme oranı yaklaşık %12-20 arasındadır. Bu enfeksiyonlar en sık olarak ameliyat kesileri, akciğer yani solunum sistemini ve idrar yollarını etkilerken hastanede kalış surelerinin uzamasına, kalp ve kalp dışı diğer organların bozukluğuna, ölümler yol açarlar.

HANGİ HASTALARDA AMELİYAT SONRASI MİKROP KAPIP YARA GELİŞME RİSKİ VARDIR?

Ameliyat sonrası enfeksiyon riskini belirleyen çeşitli faktörler ileri sürülmüş olup bunların bir kısmı hastayla, bir kısmı da operasyonla ve operasyon sonrası gelişen problemlerle ilişkilidir.

Kesilen göğüs kemiğinde enfeksiyon riskini arttıran hastaya ilişkin potansiyel faktörler obezite, diabetes mellitus, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, steroid tedavisi, immünosupresyon yani bağılıklığın baskılandığı durumlar, ileri yaş, cerrahi sırasında diğer enfeksiyonların varlığı, burunda Staphylococcus aureus taşıyıcılığı, bacak atardamarlarının tıkanıklığı, kalp yetmezliği bulgularının olması, böbrek yetmezliği, hastanın yaşının ve vücut ağırlığının küçük olmasıdır.

Ameliyat ile ilgili risk faktörleri ise:

Acil olarak yapılan kalp ameliyatı, uzun ve zor operasyonlar, uzun kardiyopulmoner bypass suresi, ameliyatta göğüsten alınan damarların kullanılması, ameliyat sonrası hastada görülen kanamalar, ameliyat sonrası hastanın tekrar ameliyata alınması, ameliyat sonrası göğsün açık bırakılması, çok fazla miktarda hastaya kan verilmesi, ameliyat sonrasında hastaya balon kullanılması, yoğun bakım süresinin uzamasıdır.

Göğüs kemiğinde enfeksiyon riski açık kalp ameliyatı olan hastaların yaklaşık %2 sinde yüzeyel, %0.25-2.7 sinde ise derin olarak görülmektedir.

Göğüs kemiğine ait yara enfeksiyonlarına yol açan mikroplar arasında bakterilerin yanı sıra mantarlar da rol oynayabilirler. Bununla birlikte en sik rastlanan mikroplar Staphylococcus epidermis ve Staphylococcus aureus olup her ikisi de normal cilt florasının elemanlarıdır.  Bu organizmaların göğüs kemiğinde yara enfeksiyonlarının yarısından fazlasından sorumlu olması yaraya operasyon sırasında bulaştırıldığını ve önlenebileceğini düşündürmektedir.

MEDİASTİNİT 

 

 
Mediastinit; kalbin etrafındaki yapıların ve organların enfeksiyonudur. Ani gelişen mediastinitler; genellikle yutak ve yemek borusu enfeksiyonları, özafagus yani yemek borusunun yırtılması ya da kalp ameliyatından sonra gelişirler. Erken tanı ve ameliyat ile mikroplu yapıların temizlenmesi  ve drenaj başarılı bir tedavi için önemlidir. Kalp ameliyatlarından sonra eğer göğüs kemiklerinde oynama veya ayrılma olursa, kalbin etrafındaki dokuların mikrop kapma ve iltihaplanma riski fazladır. Bu nedenle ameliyatta göğüs kafesi iyice kapatılmalı ve hasta 1 ay kadar göğüs korsesi kullanmalıdır. 
Kronik mediastinit ise sıklıkla Histoplasma capsulatum'un neden olduğu, granulomatoz mediastinit, mediastinal fibrozis, sklerozan mediastinit olarak da bilinen nadir görülen enfeksiyonlardır.
 

KALP AMELİYATLARINDA GÖĞÜS KEMİĞİ NASIL KAPATILIR? 


 

Pnömomediastinum, mediastende hava varlığı olarak tanımlanan ve mediastinal amfizem de denilen klinik durumdur. Pnömomediastium primer pnömomediastinum [spontan pnömomediastinum (SPM)] ve sekonder pnömomediastinum olmak üzere iki gruba ayrılır. Spontan pnömomediastinumda altta belirgin bir sebep yokken, sekonder pnömomediastinumda ise travma, intratorasik infeksiyon, solunum ya da sindirim yolunun hasarı gibi belirgin bir sebep mevcuttur. Spontan pnömomediastinum, daha çok genç erişkinlerde toraks içi basıncının ani artışıyla meydana gelen benign bir durumdur. Sekonder pnömomediastinumda ise en sık görülen sebepler; penetran veya künt toraks travmaları, trakebronşiyal ağaç veya özofagus ve mide gibi sindirim sisteminin hava içeren organlarının perforasyonu, mediastenin gaz oluşturan bakterilerle enfeksiyonları sayılabilir.

 

 

Yasal Uyarı

Bu sitenin içeriği ziyaretçilerini bilgilendirmeye yönelik hazırlanmış olup sağlıkla ilgili konularda tıbbi teşhis, tedavi veya reçete bilgisi özelliği taşımaz. Site, sağlıkla ilgili tüm konularda en doğru bilginin hastayı muayene eden doktorundan öğrenilebileceğini savunur. Sitedeki bilgiler bu amaçla kullanılmamalıdır. Bu bilgilerin yanlış anlaşılması veya kullanılmasından doğabilecek mağduriyetlerden bu site sorumlu tutulamaz.Bu sitedeki bilgileri kopyalama, nakletme veya diğer kullanımlar kesinlikle yasaktır. Web sitesindeki bilgilerin kullanımı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine ve site sahibinin iznine bağlıdır. Tüm kullanıcılar yukarıda belirtilen yasal uyarıyı tamamen ve çekincesiz olarak kabul etmiş sayılırlar.