65 YAŞ ÜZERİNDE YAPILAN KALP VE DAMAR AMELİYATLARI
65 yaşın üzerindeyseniz veya 65 yaşın üzerinde bir yakınınız kalp ve damar hastalığı var ise ve tedavi veya ameliyat olacak ise YAŞLILARDA TEDAVİ VE AMELİYATIN farklı olduğunu bilmelisiniz.
Bu konuda Türkiye'de hem kalp ve damar cerrahı hem de Gerontoloji profesörü olan ilk ve tek uzman Prof. Dr. Ahmet AKGÜL'ün FARKLI TEDAVİ PROTOKOLLERİNİ takip etmenizi öneririz:
Yaşlanma, vücudun zamandaki yolculuğunun, ölümden önceki kısmını ifade eder. Zaman içerisinde gelişen hücresel hasarlar, vücudun uyum gücünün bozulmasına neden olur. Bu dönemde organlar bozulur, üretkenlik kaybolur ve ölüm riski artar. Genel olarak yaşlılık sınırı, ülkelerin sosyo-ekonomik yapısına göre değişmekle birlikte, 65 yaş ve üzerindeki bireyler yaşlı olarak kabul edilmektedir. Günümüzde gıda kaynaklarının arttırılması, toplumların refahının yükselmesi, tıpta ve teknolojide sağlanan ilerlemeler, dünyanın birçok ülkesinde ortalama yaşam süresinin artmasına yol açmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 2050 yılında 60 yaş ve üstündeki birey sayısının 2 milyara ulaşacağı, bunların % 80'inin düşük veya orta gelir seviyesine sahip ülkelerde yaşayacağı tahmin edilmektedir. Bu bireylerde, başta kalp ve damar hastalıkları, kanser ve organ yetersizlikleri olmak üzere ciddi sağlık sorunlarının görülme riski yüksek olacaktır. Yaşlılarda sağlık giderleri, genç bireylere kıyasla çok daha fazladır. Hasta yaşlı bireylerin bakımı, topluma ciddi bir ekonomik yük getirmektedir.
Bu nedenle, öncelikle koruyucu hekimlik ile toplumdaki bireylerin daha az sağlık sorunuyla yaşlanmasını sağlamak (sağlıklı yaşlılık), tarama programları yardımıyla yaşlanma ile ilişkili sağlık sorunları için erken önlem almak, hastalık geliştiğinde en etkin bir biçimde tedavi edebilmek hayati önem taşımaktadır.
Yukarıdaki gazete haberinin tamamını aşağıda okuyabilirsiniz veya orijinal haberi görmek için TIKLAYABİLİRSİNİZ.
"DÖRT çocuk annesi Hatice Kara ilk kalp krizini 1999’da geçirdi. Yaşadığı yer olan Sivas’ta ve Malatya ile İstanbul’da hastane hastane dolaşmaya başladı.
Anjiyo, balon, stent uygulamaları peşi sıra geldi.
Bir türlü göğsünde hissettiği ağrılar bitmedi. Kısa yürüyüşler bile zor geliyordu. Sırt üstü yatamıyor, ancak oturarak uyuyabiliyordu. Geçtiğimiz martta geçirdiği kalp krizinden sonra yoğun bakım ünitesine alındı. Orada iki kalp krizi daha geçirdi. Hastane dolaşmaktan, anjiyolardan bıktı. “Bütün sosyal hayatım bitmişti. Evden dışarı çıkamıyordum. Her sabah ‘ölecek miyim, kalacak mıyım?’ diye düşünerek uyanıyordum. Sanki göğsümde bir kamyon oturuyordu. Evde yalnız kalamıyordum. Her anjiyo, balon, stent sonrası aynı sıkıntıları yaşıyordum. Artık anjiyo olmak istemiyordum” diye anlatıyor o günleri.
Aldığı ilaçlara rağmen balonla açılan kalp damarlarına yerleştirilen stentler her seferinde yeniden tıkanıyordu. Nihayet televizyondaki bir sağlık programında Bakırköy Sadi Konuk Araştırma ve Eğitim Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi Doç. Dr. Ahmet Akgül’ü gördü. Divriği’den atlayıp İstanbul’a geldi. Doç. Dr. Akgül, Kara’yı muayene etti. Kalp damarlarındaki 10 stente rağmen ağrı ve yorgunluk şikayetleri devam ediyordu. Doç. Dr. Akgül, “Stentler konduktan sonra verilen kan sulandırıcılara karşı demek ki direnç geliştirmişti. Şeker hastalığının daetkisiyle yeniden tıkanıyordu. Ameliyata karar verdik” diyor.
LİTERATÜRDE ÖRNEĞİ YOK
Kara’nın iki bacağından alınan damarlarla, 4 kalp damarına by-pass yapıldı. Doç. Dr. Akgül, “Stentler damarlara öyle dizilmiş ki, ameliyat yapmak çok zor oldu. Kadın damarları daha ince. Buna şeker hastası olması da eklenince risk artıyordu. Stentlerden birini çıkardık çünkü damarı bağlayacak yer kalmamıştı. Diğerlerine dokunmadık, aralarında kalan boş yerlere yeni damar yollarını bağladık. Stentler böylece devre dışı kaldı. Hastamızın artık kutu kutu kan sulandırıcı ilaç içmesine gerek yok. Literatürü araştırdım, bu kadar çok anjiyo olan hastaya rastlamadım. Guinness Rekorlar Kitabı’na aday olur bence” diyor."
Fibrinojen, yaşlılarda artan önemli bir kan proteinidir, ortalama olarak her 10 yılda, 10 mg/dl kadar artar.
Bunun dışında yaşlılarda kan ürünleri olan Faktör V, FVII, FVIII, von Willebrand faktör (vWF), FIX, FX, FXII, FXIII, düzeylerinin gençlere kıyasla anlamlı ölçüde arttığı dikkati çekmektedir.
Yaşlılarda D-Dimer düzeyi de artar.
Yaşlılarda trombosit yani kanın pıhtılaşmasını sağlayan kan hücreleri de değişir. Ayrıca yaşlı damarlar içindeki damarı döşeyen hücreler olan ENDOTEL hücreleri de bozulur.
Yaşlılarda gençlere kıyasla NO (yani damar kasılmasını ve sapzmını önleyen enzim) azalır.
Yaşla birlikte kan damarlarının daha kalınlaştığı, esnekliğini yitirdiği, damar esnekliği ve spazmı önleyen mekanizmalar bozulur.
Ayrıca yaşlılarda olan ek hastalıklar (hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi), obezite, sigara kullanma, D vitamini eksikliği ve hareketsizlik bu durumu arttırmaktadır. Endotel hücrelerin bozukluğu toplar damardaki kapak sistemini de etkilemektedir. Yaş ile birlikte venöz kapakların kalınlaştığı, kapak hareketlerinin bozulduğu ve reflü akımların oluştuğu gösterilmiştir.
Yaşlılarda kanser, hipertansiyon, diyabet, kalp kapak hastalıkları, akciğer hastalıkları, kas-iskelet sis- temi sorunları, nörolojik hastalıklar ve diğer organ yetersizliklerinin sıklığı da artmaktadır. Tüm bu hastalıklar tromboz yani PIHTI açısından ek risk faktörlerinin tabloya katılmasına neden olur. Kronik hastalıklar, egzersiz kapasitesi azalmış yaşlının hareketini daha da kısıtlar; HAREKETSİZLİK, HÜCRE SAYISINDA AZALMA, KEMİK ERİMESİ ve ŞİŞMANLIĞI kolaylaştırır. Yaşlılarda eklenen kronik hastalıkların İLAÇ ve AMELİYAT tedavileri de (kanser cerrahisi, radyoterapi ve kemoterapi, protez ameliyatları, hemodiyaliz gibi) damarlarda pıhtı oluşmasının hızlanmasına katkıda bulunur.
Atar damar hastalıkları yani (Arteriyel hastalıklar) başlıca olarak koroner kalp damar tıkanıklığı ve kalp krizi ve beyin damar tıkanıklığına bağlı felç en önemli ölüm nedenidir. 2013 yılında dünyada toplam ölüm sayısının 54 milyon olduğu, bunun %31.5'inin (yaklaşık 17.3 milyon) atar damar pıhtısından kaynaklandığı tahmin edilmektedir. 40 yaşından itibaren her 10 yılda kalp ve damar hastalığı sıklığının katlanarak arttığı gösterilmektedir. Kalp ve damar hastalıkları riski 60 yaşında %5, 70 yaşında %10, 80 yaşında %20, 90 yaşında %32 ve 100 yaşında %50 olduğu bilinmektedir.
Toplar damar pıhtısı (Derin ven trombozu, DVT) oluşumu da yaş ile doğru orantılı olarak arttığı net bir şekilde gösterilmektedir. DVT oluşma riski 30 yaşından önce 100.000'de 50 civarında iken, 55-64 yaş gru- bunda 100.000'de 500, 65-74 yaş grubunda 100.000'de 1000, 75-84 yaş grubunda 100.000'de 1500 ve 85 yaş üze- rinde 100.000'de 2000'e ulaşmaktadır.
Damar pıhtısı, kişinin ve ailesinin hayat kalitesini ve ekonomisini etkilemek yanında, toplum için de ciddi kayıplara neden olmaktadır. Kalp ve damar hastalıkların artışı engellenemediği taktirde, giderek yaşlanan gelişmiş ülkelerde sağlık harcamalarının katlanarak artacağı açıktır. Öte yandan hayat tarzında yapılacak basit değişiklikler ile PIHTI riskinin her ırkta anlamlı ölçüde azaltılabileceği değişik çalışmalarda ispatlanmıştır. Fiziksel aktivitenin arttırılması, sağlıklı kilo kontrolü, sigara tüketiminin kısıtlanması, diyabetle mücadele, sağlıklı beslenme alışkanlığı, kolesterolü azaltma ve kan basıncının düzenlenmesi olarak belirlenen 7 basit değişiklik ile KALP VE DAMAR hastalık sıklığında 2010-2020 yılları arasında %30 azalma sağlayacağı öngörülmektedir.
YAŞLILARDA KAN SULANDIRICI ve PIHTI AÇICI İLAÇLARIN KULLANIMI
Pıhtı açıcı ilaçlar, kan sulandırıcı ve pıhtı eritici ilaçlardır. Bu ilaçlar koroner damarlar, atar damarlar ve toplar damarların pıhtı ile tıkanmasında kullanılır. Bu ilaçların en önemli yan etkisi kanamadır. Bu nedenle pıhtı eritici tedavinin niteliğine ve niceliğine karar verirken, pıhtı gelişme riski ve kanama riski birlikte ele alınır. Örneğin, atrial fibrilasyonda yani kalp ritm bozukluğunda yani ÇARPINTI şikayetinde, kalpte pıhtı oluşumunu engellemek için pıhtı eritici ilaçlar verilirken dikkat edilmesi gereken durumlar:
Kalp yetersizliği,
Hipertansiyon,
65 yaşın üzerinde hasta,
Diyabet,
İnme yani felç,
Damar hastalığı,
Kadın cinsiyet,
Böbrek ve/veya karaciğer yetmezliği,
Kanamaya eğilim,
Bozuk İNR değeri,
İlaç ve/veya alkol kullanma,
BÖBREK HASTALARINA KALP AMELİYATI
KANSER HASTALARINDA KALP AMELİYATI
TİROİD YANİ GUATR HASTALARINDA KALP AMELİYATI
Tiroid hormonunun kalp kası üzerinde önemli etkileri vardır. Ayrıca vücudun diğer damarları üzerindeki önemli etkiler ile, kalpte ve atardamarlar üzerinde değişikliklere yol açar. Tiroid bozukluklarında yani guatrda görülen kalp ve damar sistemindeki değişiklikler hormonun hücre düzeyindeki etkileri, sinir sistemi ile etkileşimi, dolaşım ve metabolizma üzerinde yaptığı değişimler sonucunda meydana gelir. Aşikar hipertiroidide, hiperdinamik kardiyovasküler durum gözlenir yani kalp atımı artar, damar büzüşmasi artar, tansiyon artar, kalp ritm bozuklukları meydana gelir. Oysa hipotiroidi tam tersi değişiklikler ortaya çıkar. Amiodaron yani Kordoron " Cordarone " ritim bozukluğu tedavisinde sık kullanılan bir ilaçtır ve tiroidin az veya çok çalışmasına neden olabilir. Amiodaronun neden olduğu tiroid hastalıklarının mekanizması karışıktır ve tedavisi zor olabilir.
KARACİĞER HASTALIKLARINDA KALP AMELİYATI
Karaciğer hastalığı olan hastaların %10u yaşamlarının son 2 yılında cerrahi işlemlere maruz kalmaktadır. Karaciğerin fonksiyonel rezervi fazladır ve yaygın hasar meydana gelmedikçe karaciğer hastalığının klinik bulguları görülmez. Rezervi az olan son dönem hastalarda operasyon odasına geldiklerinde anestezikler ve cerrahinin etkileri karaciğer hastalığını hızlandırabilir ve ileri derecede karaciğer yetmezliğine neden olabilirler. İleri derece karaciğer yetmezliği olan hastalar cerrahi, anestezi ve yoğun bakım alanlarındaki ilerlemelere rağmen halen yüksek risklere sahiptir.