Damar hastalıkları arasında da bacakların kronik tıkayıcı atar damar (arter) hastalıkları hastalık ve ölüme yol açması açısından büyük önem taşımaktadır. Yaşlı nüfusun giderek artışı, beraberinde bacak/kol damar (periferik arteriyel) hastalıklarda da artışı getirmektedir.
BACAK/KOL DAMAR TIKANIKLIKLARININ YAYGINLIĞI
Periferik arter hastalıklarının sıklığı hastalığın şikayetlerine göre farklılık gösterebilmektedir. Genel olarak bacakların şikayete yol açmayan kronik atar damar tıkanıklıklarına 55 yaş üzerinde %15 oranında rastlanırken, kladikasyo olarak tanımlanan ve yürümekle gelen ve dinlenmekle geçen bacak ağrısına ise 55 yaş üzerinde %5 oranında rastlanılmaktadır. Yaş arttıkça kladikasyo şikayetinin sıklığı da artmakta olup, 85 yaş üzerinde bireylerin %24’ünde kladikasyo şikayeti bulunmaktadır. Bacakların kronik atar damar tıkanıklıklarının ileri evreleri olan istirahatta ağrı ve gangrenleri içeren kritik kansızlık (iskemi) tablosuna toplumda 1:2500 oranında rastlanmaktadır.
KLADİKASYO: YÜRÜRKEN AĞRIYAN, DİNLENİNCE GEÇEN BACAK BALDIR AĞRISI
HASTALIĞIN SEYRİ NASILDIR?
Bacakların tıkayıcı hastalıklarının doğal seyri tahmin edildiğinden daha iyidir. Şikayete yol açmayan tıkayıcı arter hastalıklarına sık rastlanılmasına rağmen bu hastalarda 5 yıllık ölüm riski %4’tür. Ayrıca bu hastaların ancak %7-15’ inde hastalık şikayet oluşturup hale gelip kladikasyo gelişebilir. Bu yüzden şikayeti olmayan bir hastada anjiografik olarak tıkalı damar gösterilmesi genel olarak hastalığın doğal seyri açısından çok da korkulacak bir durum değildir. Yani asıl olan bacak damarında tıkanıklık varlığı değil, bu durumun şikayete yol açmasıdır.
Kladikasyosu olan hastaların ancak %20- 30’unda bacakta tıkayıcı arter hastalığında ilerleme görülür, %5 hastada ameliyat gerekir ve %1-2 oranında hastalık bacak amputasyonu ile sonuçlanır. Ancak daha önemlisi kladikasyolu hastalarda yaşam beklentisinin benzer yaş grubuna göre daha düşük olması olup, 5, 10 ve 15 yıllık ölüm sırasıyla %30, %50 ve %70 oranındadır.
İstirahat ağrısı, kansızlığa bağlı yara ve gangrenleri içeren kritik kansızlık tablosu ise hem bacak hem de sistemik olarak kötü gidişin işaretidir. Kritik kansızlığı olan bireylerde bacak kaybı riski %25’in üzerindedir. Bu hastalarda daha da önemlisi ise 5 yıllık ölüm oranlarının %50’lerin üzerinde olmasıdır. Kritik bacak kansızlığı olan hastalardaki ölümün %60’ından kalp ve damar hastalıklarına bağlı gelişen problemlerden, %12’sinden beyin damarı hastalıklar, %10’undan ise diğer damarsal nedenler sorumludur.
ATEROSKLEROZ (DAMAR SERTLİĞİ VE DAMAR KİREÇLENMESİ)
Gelişmiş toplumlarda yaştan bağımsız olarak bacaklarda tıkayıcı atar damar hastalıklarının en sık nedeni ATEROSKLEROZ (damar kireçlenmesi ve sertliği) hastalığıdır. (ASO). Ateroskleroz öncelikle geniş ve orta çaplı arterleri tutan ilerleyici bir hastalıktır. Yani KILCAL DAMARLARI nadiren tıkar.
Damarın en içteki katmanı olan damar içini döşeyen hücrelerin altında yağ ve doku artıklarının toplanması ile oluşur. Bu şekilde damar lümeninde darlıklar veya tıkanıklıklar ile seyrederek doku kanlanmasının bozulmasına neden olur. Çoğu kez darlık damar çapının %50’sini tıkayıncaya kadar dokuda ciddi bir etkiye yol açmaz.
Tıkanıklık ilerlerse oluşan değişiklikler yani damarın kanlandırdığı dokuda kan basıncında düşmeye neden olur. Ana hatları ile darlığın çapı, dar olan damar kısmının uzunluğu ve ardışık darlık sayısı kanlanma basıncında oluşan düşmeye etkiyen başlıca nedenlerdir. Zamanla darlık daha da ilerleyince belirli bir darlık düzeyinde damar pıhtı ile dolarak tıkanır. Bu durumda olayın süresine bağlı olarak hastanın şikayetleri bir anda kötüleşebilir. Damarın iki ucundaki basınç farkı yandaş damarlar (kollateral) akımın gelişimini sağlayarak, damarın kanlandırdığı dokuda azalan kan akımını eskisi gibi korumaya çalışır. Bu sayede damar tam olarak tıkansa bile dokudaki kan akımı kollateraller aracılığı ile devam eder. Ancak bu olay belirli bir süre gerektirdiği için akut (ani gelişen) tıkanıklıklarda koruyucu etki göstermeyebilir.
ATEROSKLEROZ NEDEN GELİŞİR?
Aterosklerozun gelişiminde birçok faktör rol alır. Damar içini döşeyen hücrelerin (ENDOTEL) fonksiyon bozukluğu bu birçok mekanizmaların gelişeceği olaylar zincirinin ilk halkası olarak düşünülmektedir. Endotel fonksiyon bozukluğu için risk faktörlerini başlıca ana ve yandaş risk faktörleri olarak iki ana başlıkta toplanabilir.
Ana risk faktörleri; ileri yaş, şeker hastalığı (diabetes mellitus), sigara içimi, C- reaktif protein yüksekliği, hiperlipidemi, hipertansiyon, hiperhomosisteinemidir.
Yandaş risk faktörleri ise; erkek cinsiyet, beyaz ırk dışı ırklar, yüksek yağlı diyet, pıhtılaşmaya yol açan hastalık durumları, aşırı alkol tüketimidir.
ATEROSKLEROZ BACAKTA EN ÇOK HANGİ DAMARLARI TUTAR?
Tıkayıcı aterosklerotik hastalığı bacakta en sık %50 oranda kasıkla diz arası bacak damarını tutar. Bunu %24 ile karındaki aort damarı ile leğen kemiği içindeki damarların arasındaki damarlar, %17 ile diz altındaki damarlar,
%5 ile diz damarı ve1 %4 ile leğen kemiği ile kasık arasındaki damarlar izler.
Karındaki aort damarı ile leğen kemiği içindeki damarların ortak tıkanmasına Löriş (Leriche) sendromu denir. Löriş sendromunda hem bacaklarda kansızlığa bağlı şikayet ve bulgular hem de leğen kemiği içindeki damar tıkanıklıklarına bağlı erkek hastalarda EREKSİYON sıkıntısı ortaya çıkmaktadır.
ATEROSKLEROZ HASTALIĞINDA ŞİKAYET VE BULGULAR
Ateroskleroz hastalığında hastada
a: hiçbir şikayet olmayabilir veya
b: KRİTİK BACAK KANSIZLIĞI olabilir. Kritik bacak kansızlığı tedavi edilmezse ya bacak kesilir yada hasta hayatını kaybedebilir.
İşte hastanın durumu “a” ile “b” arasında değişkenlik gösterir.
Hastalığın “a” dan “b” ye gelmesi için ilerlemesi gerekmektedir. Hastalığın ilerleme süresi; kollateral damar varlığı ve yayılımı, birlikte bulunan hastalıklar ve hastanın aktivitesi ile ilişkilidir.
KRONİK ATEROSKLEROZ HASTALIĞINDA EVRELEME ve HASTANIN ŞİKAYETLERİ
Kronik BACAK arter (atar damar) hastalıklarının evrelendirilmesinde 4 dönem vardır:
Evre 1: Hastanın şikayetinin olmadığı (Asemptomatik) evre: Tıkayıcı arter hastalarının büyük bir çoğunluğu asemptomatiktir. Hastalar tıkalı bacakta üşüme, soğukluk, solukluk, çabuk yorulma ve karıncalanmadan şikayet edebilirler. Arterlerde çoğu zaman nabız alınabilir fakat uzun süreli egzersiz sonrası zayıflar.
Evre 2: Kladikasyo Evresi: Tıkanıklık ilerleyip, tıkanıklık belirli bir değeri aşınca öncelikle kan akım ihtiyacının arttığı durumlarda (örneğin egzersiz, yürüme ve koşma) tıkalı damarın etkileri belirgin hale gelir ve kişide ihtiyaca yetersiz cevaba bağlı olarak büyük kas gruplarında geçici kansızlık belirtileri ortaya çıkar. Bu durum genel olarak “kladikasyo” şeklinde ifade edilir ve damar hastalıklarının en erken ve tipik şikayetidir. Kladikasyoda çoğu kez belirli bir mesafe yürüyüşle kramp tarzında ağrı gelir ve 2-5 dk. dinlenmekle geçer. Egzersizin dozu arttıkça (örneğin yokuş ya da merdiven çıkarken, koşarken) ağrı daha kısa mesafelerde gelir. Ağrının tipik bir özelliği, sabit bir egzersiz temposunda genelde hep aynı mesafede gelmesidir. Uzun mesafeli kladikasyo genellikle 200 metreden sonra, kısa mesafeli ise 100 metre altında yürüyüşle ortaya çıkar. Lezyonu ilerleyen hastalarda, ki bu ancak hastaların %20-30 unda ortaya çıkar, durum kötüleşir ve kladikasyo mesafesi yıllar içinde kısalabilir.
Ağrının yeri tıkanıklığın yeri ile genelde uyumludur. Örneğin ayaklarda ağrıdan yakınan kişilerde tıkanıklık genelde diz ya da baldır atar damarlarında iken, baldırda ağrı olan kişilerde ise tıkanıklık kasık atar damarlarındadır. Kalça kladikasyosu aortoiliak damarların tıkanıklığını düşündürür. Hastalar genel olarak ayaklarının soğukluğundan şikayetçidir.
Evre 3: İstirahat Ağrısı Evresi: Tıkayıcı arter hastalığı daha da ilerlediğinde artık istirahatte bile bacağın kanlanma gereksinimi sağlanamaz. Bu durumda hastalar istirahatte ağrıdan yakınmaya başlar. Bu durum birden gelişebileceği gibi, bazen kladikasyosu olan hastanın geceleri bacağına ağrı gelmesi şeklinde de başlayabilir. Çoğu kez bacağın aşağısında olan ağrı bacak yukarıya kaldırıldığında veya uzun süre düz yatıldığında ortaya çıkar. Hastalar bu nedenle bilmeden yerçekimi etkisinden yararlanmak için yürümek ya da bacaklarını yataktan sarkıtmak eğilimi içindedirler. Gecelerini bir koltukta oturarak ya da ayaklarını yataktan sarkıtarak geçirebilirler. Bu yüzden kronik istirahat ağrısı olan kişilerde ayakta ödem (şişlik) olabilir ve bu durum hastaya tanı koyarken yanlış teşhise neden olabilir.
Evre 4: Ülserasyon ve Gangren Evresi: Kronik kansızlığa bağlı olarak bacakların parmak aralarında ve tırnak yatağında yaralar, ölü ve gangrenler görülür. Ayak ileri derecede soğuktur. Çevresel, sınırlı gangrenler görülebilir. Daha sonraları siyahlaşmış kısım düşerek yara açılır. Nadiren de bacakta küçük bir alanda gangren ve sonrasında yara gelişir.
ATEROSKLEROZ TEŞHİSİ NASIL KONUR?
Tanı çoğu kez HASTAYI DİNLEMEKLE ve muayene ile konulabilir. Damar hastalıklarının %90’nında hastayı hekime getiren en önemli sebep ağrıdır. Muayenede; bacakta renk değişimi (solukluk, kızarıklık, morarma), yapısal bozukluklar (ciltte incelme, kıllarda dökülme, tırnak bozuklukları, kaslarda incelme) ve ödem varlığı incelenir. Hastanın hasta olan bacağında nabızlarda zayıflık veya nabız yokluğu tespit edilir. Şikayeti olmayan (Asemptomatik) olan ve kladikasyo
tanımlayan hastalarda nabızlar bazen alınabilir. Ancak kritik kansızlık durumunda nabız alınmaz. Tüm nabız noktalarının değerlendirilmesi gereklidir. Unutulmamalıdır ki diz arkasında bulunan arter balonlaşması (anevrizması) olan hastaların klasik şikayeti bacakta kansızlıktır. Bu durumda hastanın diz arkasında ele gelen kitle ve üfürüm duyulur.
Laboratuvar tetkiklerinden serum yağ (lipid) profili, HgbA1c düzeyi ve pıhtılaşma profili mutlaka bakılmalıdır.
Düzgün yapılan bir fizik muayene ile kronik tıkayıcı arter hastalığı teşhis edilebilinir, ancak hastalığın yerleştiği damar, yaygınlığı ve şiddeti hakkında bilgi edinmek için yardımcı tanı yöntemlerine ihtiyaç vardır. Bu amaçla kullanılan tanı yöntemleri şunlardır:
a) Ayak Bileği Basıncı: Ayak bileği seviyesinde basınç ölçümü hem tanıda hem de takipte faydalıdır. Her iki bacak arasında 15 mm/Hg’dan fazla basınç farkı bulunması düşük basınçlı tarafta anlamlı damar tıkanması olduğunu gösterir.
b) Ayak bileği-Kol Basınç Oranı (ABI): Normalde ayak bileği basıncı; kol basıncına eşit veya kol basıncından bir miktar daha yüksektir.
Ayak bileği basıncı /kol basınç = Ayak bileği- kol basınç oranı formülüyle elde edilen sonuç 1-1,3 arasında olmalıdır.
Arteriyel dolaşım yetmezliğine indeksin 1’in altında olması beklenir. Tipik kladikasyosu olan hastalarda ABI 0.41-0.90 arasındadır. Kritik bacak (kansızlığında) iskemisinde bu değer 0,4’ün altındadır.
ABI, diyabetli hastalarda yanıltıcı olabilir. Bu hastalarda damar duvarı ileri derecede kireçli ve sert olduğu için sertleşmeden dolayı damar büzüşemez edilemez ve yalancı yüksek indeks değerleri çıkabilir. Bu yalancı yüksek değerler normal sınırlarda (1-1,3) olabileceği gibi örneğin 2-3 gibi normalin çok üzerinde de çıkabilir. Bu gibi durumlarda ek tanısal testlere ihtiyaç vardır.
c) Damarda Bölgesel Basınç Ölçümleri: Bacakta değişik seviyelerde yerleştirilen manşonlar ile (uyluk üst ve alt, baldır üst ve alt) her bölgenin basınç ölçümleri alınır. Bu ölçümler bacakta oluşan darlık ve tıkanıklığın seviyesini belirler.
d) Treadmil – Yürüme Testi: Hasta 3.5 km/saat hızında ve %10’luk eğimde yürütülür. Özellikle müphem yakınmaları olan hastalarda şikayetlerin damarsal nedenli olduğunun gösterilmesi ve kladikasyonun derecesinin belirlenmesi amaçlı kullanılır. Hastalar 5 dk. boyunca veya şikayetleri hastayı durmaya zorlayana kadar yürütülür. Şikayetlerin oluştuğu yerler ve karakteri, egzersiz sonrası ABI’ de düşüş ve normal bazal değerlere dönüş zamanı önemli tanısal parametrelerdir. Ayak bileği basıncının egzersiz sonrası 50 mm Hg nın altına düşmesi damar tıkanıklığını gösterir. Bazal değerlere dönüşün 5 dakikadan uzun sürmesi çoklu seviyede hastalık varlığı ve zayıf kolleteral varlığına işaret eder. Yürüme testi özellikle şüpheli kladikasyonun ayırıcı tanısı için önemlidir. Anjiografik olarak tıkanıklık olan ancak şikayetlerin şüpheli olduğu hastaların gerçekte damar açma tedavilerine aday olup olmayacaklarının belirlenmesi açısından da yürüme testi önem taşımaktadır.
e) Nabız hacminin kaydedilmesi: Bacağın çeşitli seviyelerine manşonlar yerleştirilir. Bu manşonlar yaklaşık 65 mm Hg ya kadar şişirilir ve 1 mm Hg lık basınç değişiklikleri kağıtta 20 mm lik sapmalara neden olur. Teknik, kan akımının indirek ölçülmesine olanak sağlar ve amplitütte dalgalanmalar bölgesel doku kanlanmasını gösterir.
f) Deriden Oksijen Basıncı Ölçümü: Arteriyel dolaşım bozukluğunun olduğu bacakta oksijen basıncı daha düşüktür. Küçük ve kılcal damar tıkayıcı hastalığına bağlı dolaşım yetmezliğinin tanısında oldukça faydalıdır.
g) Doppler Ultrason: Doppler, kanın hareketini saptama prensibine göre çalışır ve damar hastalıklarının saptanmasında diğer tanı testleri ile birlikte kullanılır. Normal bir arterde dalga formu TRİFAZİKtir. Kardiyak sistol sırasında arterde ileri doğru bir akım vardır. Diyastolün başında akım ters döner. Normal trifazik sinyal damarda bir darlık gelişmişse değişime uğrar. Damar darlığı minimalse, tıkanıklığın aşağısında sinyal kaybı veya mid- diyastolik ileri akım komponentinin ortadan kalkması BİFAZİK sinyalle sonuçlanır. Tıkanıklık ciddileştikçe sinyal MONOFAZİK hale gelir. Bacağın değişik yerlerinde Doppler sinyalini değerlendirip tıkanıklığın yerleşimi belirlenebilir.
h) Bilgisayarlı Tomografi: Atar damar balonlaşmasının (anevrizma) boyutunu, yaygınlığını ve karakterini belirleme yanında gelişmiş cihaz ve yazılımlar sayesinde üç boyutlu anjiografik değerlendirme yapma olanağı sunar. Kullanılan kontrast madde miktarı arteriografiden fazla olabileceği için böbrek yetmezliğinde dikkatli olunmalıdır.
i) Manyetik Rezonans Görüntüleme (EMAR): Atar damar ağacın 3 boyutlu olarak görüntülenmesi sağlanabilir. Tecrübeli kişiler tarafından yapılan değerlendirmeler oldukça güvenli ve etkili olarak kabul edilmektedir ve anjiografinin yerine kullanılabileceği düşünülmektedir. EMAR, anjiografi ile iyi görüntülenemeyen bacak damarlarını görüntüleyebilir. Popliteal entrapman (diz atar damarının diz kasları arasında sıkışması) gibi kas ve tendon hastalıklarının atar damar hastalıklarının patolojiye eşlik ettiği durumlarda çok yararlıdır.
j) Anjiografi: Atar damar sistemine kontrast maddeyi vererek radyografisinin çekilmesine anjiografi denir. Anjiografi halen diğer damar görüntüleme yöntemleri içinde EN İYİSİDİR. Anjiografide DAMARDA DARALMA VE TIKANIKLIK, çapta daralmanın en belirgin olduğu görüntüde normal çıkım damar çapı baz alınarak çapta azalma yüzdesi olarak tarif edilir. Anjiografi sırasında kateter giriş yeri olarak; kasık atar damarı (femoral arter), koltuk altı atar damarı (aksiller arter), kol damarı kullanılabilir.
Anjiografi sırasında bazı ilaçlar kullanılmaktadır. Bunlardan damar genişletici ilaçlar (Talozoline, nitrogliserin, papaverin ve Ca kanal blokörleri) katetere bağlı oluşan damar spazmını ve kasılmasını engeller, antikoagülanlar katetere bağlı tıkanıklık oluşumunu engellemek amacıyla verilir.
Anjiografi, kronik olan ve hastanın şikayetlerinin olduğu atar damar tıkayıcı hastalığı olanlarda cerrahi ya da endovasküler tedavi öncesi mutlaka çekilmelidir. Tam değerlendirmede aort, tüm pelvik (leğen kemiği içindeki bölge) ve her iki ayağın ayak sırtına yapılır.
Akut kol/bacak kansızlığında (trombotik veya embolik orijinli), travma sonrası şüpheli arter yaralanmalarında da anjiografi kullanılabilir. Ayrıca selektif trombolitik tedavi esnasında ve tedavinin takibinde de kullanılabilir.
Anjiografi komplikasyonları (istenmeyen yan etkileri), kontrast maddeye bağlı komplikasyonlar ve teknik komplikasyonlar olarak ikiye ayrılır:
Kontrast maddeye bağlı komplikasyonlar; allerji, toksik reaksiyonlar, böbrek fonksiyonlarında bozulmadır.
Teknik komplikasyonlar ise cilt altı kan toplanması (hematom), atar damar spazmı ve kasılması, damarın uzunlamasına içten yırtılması (diseksiyon), damar yırtılması ile oluşan balonlaşma (anevrizma), emboli ve pıhtı oluşumu, arteriyovenöz fistül ve enfeksiyondur.
TEDAVİ
Kladikasyodan bacak kaybı riski oldukça düşük (%1-2) olmasına karşın, yıllık ölüm riski %5- 10 oranındadır. Bu oran benzer yaş grubuna göre 3- 4 kat fazladır. En önemli ölüm nedeni başta koroner arter hastalığı olmak üzere aterosklerozun diğer organ tutulumlarıdır. Bu yüzden damar cerrahının görevi sadece bacakla ilgilenmek değil, bacak atar damar hastalığının daha büyük bir resmin bir köşesi olduğunu görüp daha ölümcül olan tüm organizmadaki hastalık ile ilgilenmek olmalıdır. Bu nedenle tedavide amaç hastanın şikayetlerinin düzeltilmesi yanında, hastalığın ilerlemesinin engellenerek gerek bölgesel gerekse vücudun tümünde kötü sonuçların (komplikasyonların) azaltılması olmalıdır. Bu amacı gerçekleştirecek olan en iyi tedavi temel olarak risk faktörlerinin azaltılmasını içerir.
Her hastaya göre değerlendirme yapılıp koruyu tedavi, endovasküler (damar içi kateter ile damar traşlama) teknikler veya cerrahi tedaviler tek başlarına veya birlikte uygulanır.
Risk faktörlerinin azaltılması:
Tedavide ve korunmada çok önemli bir role sahiptir. Bu amaçla;
Hastalarda mutlaka tütün ürünleri kullanımının kesilmesi sağlanmalıdır. Biyorezonans, hipnoz, davranış tedavileri, antidepresan tedavi ile hasta ilk basamak olarak sigarayı bırakmalı hatta pasif içicilikten de kendini kurtarmalıdır. Çünkü sigara içimi kladikasyo hastalarında bacak kaybına etkiyen ispatlanmış en önemli faktörlerden birisidir.
Şeker hastalığı yani diyabet hastalığı da önemli bir risk faktörüdür. Diyabetik hastalarda etkin kan şekeri kontrolünün kılcal damar tıkanmasına yol açan komplikasyonları, Metformin tedavisinin özellikle kilolu hastalarda büyük damar tıkanmasına yol açan komplikasyonları azaltmaktadır. Bu yüzden diyabetik hastalarda kan glukozu (şekeri) etkin olarak kontrol altında tutulmalıdır.
Yağ azaltan ilaçlar (Statinler) ile kolesterol ve lipoprotein seviyelerinin düşürülmesinin (LDL<100 mg) periferik arter hastalarında kalp ve damar hastalıklarına bağlı yeni hastalık veya ölüm riskini dörtte bir oranında azalttığı gösterilmiştir.
Hipertansiyonun tedavisinin uzun dönemde koroner (kalbi besleyen damar) ve beyin damarlarında tıkanma risklerini azaltıcı etkisi vardır.
Beta blokör ilaçların (BELOK, CONCOR..) bacak damar tıkanıklığında hastanın şikayetlerini kötüleştirdiği gösterilememiştir. Ancak birçok çalışmada periferik arter hastalarında anjiotensin konverting enzim (ACE) inhibitörü ilaçların kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölü riskini
%25 oranında azalttığı gösterilmiştir.
Herhangi bir yara açılmaması için ayak bakımı yapılmalı, hastalara mutlaka ayak bakımının önemi anlatılmalıdır.
Yüksek homosistein düzeyleri hastalık için major risk faktörü sayıldığından homosis- tein düzeylerinin düşürülmesi gerekmektedir. Hiperhomosisteinemi durumunda folat ve vitamin B12 kullanılmaktadır. Menopoz öncesindeki kadınlarda arteriosklerozdan korunma sağlayan östrojen hormonu menopozla birlikte hızla azaldığından kadınlarda östrojen verilmesi korunmada önemli bir yer tutmaktadır.
Kan sulandırıcı ilaçlar (Antiagregan tedavi): Risk faktörü yönetimlerine ek olarak antitrombotik (ASPİRİN, CORASPİN, ECOPRİN, PLAVİKS…) tedavinin DAMARDAKİ ATEROSKLEROZun ilerlemesini yavaşlatır.
Egzersiz Tedavisi: Egzersiz (yürüyüş) özellikle kladikasyo hastalarında yürüme mesafesinde önemli düzelme sağlamaktadır. En başarılı sonuçlar bir fizyoterapist nezaretinde yapılan egzersiz uygulamasından elde edilmekle beraber, hergün 45 dakikalık tempolu yürüme tavsiyesi de belirgin etki sağlar. Yürürken hastanın ağrı ile yürüyebileceği maksimum mesafeye kadar yürümesi, ağrının başladığı noktaya kadar yürütülmesine göre daha üstündür. Bu şekilde hasta yürümeye başlar, ağrı ile bir süre daha tempolu yürür ve dayanabildiği noktada durup dinlenir. Ağrı geçince tekrar yürümeye devam eder ve bu sistemi en az 45 dakika boyunca tekrarlar. Egzersiz programının hayat boyunca yapılıyor olması kısa süreli programlara göre daha etkilidir.
İlaç Tedavisi: Pıhtılaşma önleyici ve kan sulandırıcı ilaçlar:
1- Pıhtılaşma: Aspirin (Coraspin, Ecoprin), Klopidogrel (Plavix, Karum) ve Pentoksifilin (Trental, Pentoks), Cilostazol (Pletal), Naftidrofuryl (Dusodril), Levokarnitin, Şelasyon, Arjinin, Gingko Biloba, Buflomedil, Ketanserin, Niasin ve Lovastatin’dir.
Prostaglandin derivelerinin PGE-1 veya İloprost damar içindan uygulandığında kritik bacak iskemisinde ancak hastaların çok küçük bir bölümünde ağrıyı azalttığı ve yara iyileşmesini hızlandırdığı ancak amputasyon ya da ölüm üzerine olumlu bir etkisi olmadığı bildirilmiştir. Bu nedenle kritik kansızlık (iskemi) tedavisinde etkinliği kanıtlanmış her hangi bir ilaç bulunmamaktadır.
Aterosklerotik Damar Hastalıklarında Kanlandırma Tedavisi:
Tıkayıcı arter hastalığı için girişime; hastanın şikayetlerinin şiddeti, bacağın kanlanma durumu, yaşam kalite skoru, ABI ve hastanın sosyal durumuna göre karar verilmektedir. Temel olarak cerrahi ve ameliyatsız yöntemleri içeren DAMAR TRAŞLAMA (endovasküler tedaviler) olmak üzere başlıca iki yöntem vardır. Bu tedavi yöntemi de kladikasyoda ilaç ya da klasik tedavi yöntemlerinin başarısız olduğu durumlar için düşünülmelidir.
