https://www.ahmetakgul.com.tr/ Prof. Dr. Ahmet Akgül - Lenfödem ve Fil Hastalığında Şikayet / Belirti Nelerdir?

LENFÖDEM HASTALARINDAKİ ŞİKAYETLER VE BULGULAR

lenfodem.jpg


Hastada, bacak veya kolda lenfödem varsa şişlik, ağrı, ağırlık ve gerginlik hissi oluşur. Şişlik serttir ve üzerine parmakla basınca deri içeri girer ve bir miktar sonra eski haline döner yani derinin yumuşak ve elastik özellikleri bozulmuştur. Derinin üzeri kabalaşmıştır, pürüzsüz özelliği kaybolmuştur. Hastanın bir bacağında olabileceği gibi her iki bacağında da olabilir. Bir bacağında varsa, diğer bacağa göre bacakta çap artmıştır. Bu nedenle hastanın her iki ayak için kullandığı ayakkabıların numarası değişir. Hasta örneğin 40 numara ayakkabı giyiyorsa, lenfödemli bacakta bu ilk başlarda 41 daha sonra 42 numaraya yükselir.

- ÖDEM ve ŞİŞLİK

- İlk başlarda olmayan ama zamanla artan AĞRI

- Renk değişikliği

- Enfeksiyon

- Tırnak Sararması ve Tırnak Mantarı

- Kaşıntı

Fil bacagi goruntusu

Bacakta fil hastaligiGobek lenfodem

KAŞINTI: LENFÖDEM VE LENFANJİT HASTALIĞINDA GÖRÜLÜR AMA BAKIN DAHA HANGİ HASTALIKLARDA GÖRÜLMEKTEDİR

Kaşıntı sorunu lenfödem ve fil hastalıklarında görülmektedir. Çok önemli bir şikayettir çünkü hastanın kaşıması ile deride görünmeyen çizikler oluşmakta, oluşan bu mikro çiziklerden derideki mikroplar deri altı lenf sıvısına ulaşmaktadır. Bu durumda lenf kanalları mikroplarla tıkanır ve lenf sıvısı artık akamaz ve olduğu yerde birikir. Böylece lenf ödemi ve ileriki durumda da Fil hastalığı gelişir. Bu nedenle lenfödemi veya Fil hastalığı olanlara ileri düzey deri bakımı ve nemlendirme öğretilir. Ayrıca lenfödem hastalarında yalnızca bir tane hastalık yoktur, birçok hastalık da bu hastalarda görülmektedir. Yani lenfödem tek başına olan bir hastalık değil, birçok hastalığın da eşlik ettiği hastalıklar topluluğudur. Bu hastalıkların bir çoğunda kaşıntı şikayetleri de ortaya çıkmaktadır. Biz de bu yüzden KAŞINTI şikayetini oldukça ayrıntılı işleyeceğiz:

Özellikle yaşlı bireylerde kaşıntı şikayeti sık rastlanmakta olup çeşitli çalışmalarda sıklığı % 8,8 ila % 32 arasında değişmektedir. 65 yaş üstü bireylerde kaşıntı şikayetine rastlama riskinin 3 kat arttığını belirtmiştir. Kronik kaşıntıya deri kuruluğu ve hastalığı eşlik edebilmektedir. Ayrıca kronik kaşıntısı olan yaşlı bireylerde başka hastalıkların oluşma riski sıktır. Lenfödem,lenf damarları iltihabı, Diyabet, varis ve kronik venöz yetmezlik sık rastlanan ek hastalıklardandır. Ayrıca kronik kaşıntı kişinin genel sağlık durumu bozukluğu ile ilişkili olup hayat kalitesini olumsuz etkilemektedir.

 

lenff.jpg


CİLTTEKİ KAŞINTI NİYE OLUŞUR?

Kaşıntı uyarısı deride başlatılabildiği gibi beyinde merkezi olarak da oluşturulabilmektedir. Kaşıntının oluşmasında en başta histamin olmak üzere prostaglandinler, serotonin, asetilkolin, bradikinin, lökotrienler, interlökin 31, Toll-like reseptör 7, proteazlar, endovanilloidler, kannabinoidler, opioidler, nörotrofinler, sitokinler, endotelin-1 ve substance P gibi çok çeşitli enzimler sorumlu tutulmaktadır. Birçok hastalık bu enzim ve hormonlar üzerinden kaşıntıya yol açar. Aşağıda göreceğiniz üzere, kaşıntı tedavisi için de bu enzimlerin etkisini ortadan kaldıran ilaçlar kullanılmaktadır.

Duygusal stres anında deri hormon ve enzimlerin buluşma yeridir, burada birikir ve inflamasyon başlatır. Bu stresle tetiklenen nörojenik inflamasyon süreci deride kronik kaşıntıların oluşmasında önemli rol oynamaktadır. Yani stres kişide yaygın kaşıntıya neden olmaktadır.

 

Fil Hastalıgı

 

DERİ KAŞINTIYA YOL AÇAN DİĞER HASTALIKLAR NELERDİR?

Lenfödem

Varis

Kronik venöz yetmezlik

Deri kuruluğu (kesrozis)

Karaciğer hastalığı ve yetmezliği

Safra kesesi hastalıkları

Böbrek yetmezliği

HIV enfeksiyonu ve AİDS

Diyabet yani şeker hastalığı

Tiroid hastalıkları

Kan hastalıkları

Demir eksikliği

Kanserler

Vitamin B12 eksikliği

Herpes hastalığı

Beyin kanserleri

Psikolojik kaşıntılar

Parazitler

Cilt hastalıkları:

Atopik dermatit, nümmüler dermatit, fotodermatit, psoriasis, kontakt dermatit, ürtiker, ilaç erüpsiyonları, büllöz pemfigoid, liken planus, seboreik dermatit, staz dermatiti, Grover hastalığı, dermatitis herpetiformis, palmoplantar püstülozis, pitriazis rubra pilaris, Darier hastalığı, Hailey-Hailey hastalığı, dishidrotik egzema, akkiz epidermolizis büllöza, pemfigus vulgaris, rozase, mastositoz, dermatomiyozit, sistemik skleroz, sjögren sendromu, kutanöz T hücreli lenfoma, bazal hücreli karsinom ve diğerleri

Enfeksiyon hastalıkları:

Skabiyez, kandidiyazis, tinea, herpes simpleks, herpes zoster, rubella, kızamık, impetigo, pedikülozis, sinek ısırıkları,

Kaşıntı şikayetine çoğunlukla deri hastalıkları eşlik etmekle birlikte deri lezyonu olmadan sadece kaşıntıya bağlı hastanın deriyi kaşımasıyla ve sürtünmeye bağlı deride pullanmalara ve çiziklere rastlanabilmektedir. Kaşıntıya bağlı hastanın kaşıma ile yaptığı bu deri bulguları sıklıkla bir deri hastalığı olarak yanlış tanı alabilmektedir. Bunun dışında deri kuruluğu kaşıntının altta yatan nedeni olabildiği gibi tesadüfen de kaşıntıya eşlik edebilir. Deri lezyonu bulunup herhangi bir deri hastalığı tanısı koymada güçlük çekiliyorsa deri biyopsisi yapılmalıdır. Özgün bir deri hastalığı olmayan bireylerde altta yatan genel hastalık nedenleri araştırılmalıdır. Bütün bu araştırmalara rağmen kaşıntının nedeninin bulunamadığı yaşlı hastalarda "yaşlılığa bağlı kaşıntı" dan söz edilir. Ama unutmayın ki bu tanı hemen konmaz, altta yatan tüm nedenler araştırılır ve onların olmadığı ispatlanırsa bu tanı konur.

Deri Hastalığıının Eşlik Etmediği Kaşıntı Durumları

Deri hastalığının eşlik etmediği kaşıntıların sebebi genellikle görünmez deri problemleri ya da sistemik hastalıklardır. Bunların dışında bazı ilaçlar, nörojenik ve psikolojik nedenler de deri döküntüsü yapmadan kaşıntıya neden olabilir.

Deri kuruluğu yani Kserozise Bağlı Kaşıntı

Derisi yaşlanan hastalarda deri problemlerinden lezyon yapmadan kaşıntıya en sık neden olan durum kserozistir. Yaşlanma ile beraber derideki yağ yapımının değişmesi, ter ve yağ üretiminin azalması, ph değişiklikleri, östrojen seviyesinde azalma ve derinin bariyerinin bozulması gibi fizyolojik değişiklikler dışında soğuk ve nemsiz hava, sık su teması gibi dış faktörler de kserozise neden olabilir. Özellikle yaşla beraber derinin su kaybının ve keratinizasyon bozukluğunun yaşlı bireylerdeki kserozise bağlı kaşıntının nedeni olduğu düşünülmektedir.

Karaciğer hastalıklarına bağlı kaşıntılar

Hepatik kaynaklı kaşıntılar birçok karaciğer hastalığında görülse de özellikle safra birikimine bağlı karaciğer hastalıklarında daha sıktır.  Biliyer siroz, gebelik  kolestazı, kronik hepatit B ve C, ailevi kolestaz ve Alagille Sendromu gibi i kolestatik hastalıklar daha sık kronik kaşıntı nedeni olmakla birlikte sklerozan kolanjit ya da pankreas başı tümörü gibi kolestatik hastalıklar da hepatik kaynaklı kaşıntı nedenlerindendir. Kronik HCV hastalarında kaşıntıya sık rastlanmaktadır. Kronik hepatit C hastalığında kaşıntının nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte başvuru şikayeti olabileceği ve orta ya da şiddetli fibrozise bağlı düşük dereceli kolestaz nedeniyle ortaya çıkabilmektedir. Kronik hepatit C' de kaşıntı serum safra asit seviyesi yüksekliği, ilerlemiş hastalık ve safra kanalı anormallikleri ile ilişkili olmasına rağmen tekrarlayıcı karakteri ve tedaviye değişken yanıtı nedeniyle kronik kolestatik hastalık dışında mekanizmalarla ilişkili olabileceği öne sürülmüştür. Bu hastalarda kaşıntı interferon ve ribavirin kombine tedavisiyle ilişkili olup tedavi bitiminde dahi devam edebilmektedir.

Böbrek Yetmezliğine Bağlı Kaşıntı

Son dönem böbrek yetmezliği hastalarında kaşıntı şikayeti oldukça sık olup diyaliz hastalarında kaşıntı sıklığı % 50-90 oranında bildirilmiştir. Bu hastalarda kaşıntının mekanizması tam olarak bilinmemekle beraber deri kuruluğu (kserozis), kalsiyum-fosfor metabolizması bozuklukları (hiperparatiroidizme bağlı), dermal mast hücre sayısında ve histamin salınımında artış, alerjik reaksiyonlar, demir eksikliği anemisi, nöropati ve sinir iletimindeki bozukluklar gibi nörolojik değişiklikler, IL-2 ve 6 gibi proinflamatuar sitokin üretiminde artış, serum C-reaktif proteinde ve γ-aminobutirik asit seviyesindeki artış, hipermagnezemi ve A hipervitaminozu gibi çeşitli nedenler öne sürülmüştür.

Bu hastalarda kaşıntı devamlı ya da aralıklı olabilmekte ve en sık gövdede olmak üzere kollar, saçlı deri ve karın bölgesinde görülmektedir.

Kaşıntının tedavisinde ağızdan alınan allerji giderici hapların etkisi sınırlı olup erken dönemde yeterli diyaliz sağlanabilmesi oldukça önemlidir. Bunun dışında kalsiyum ve fosfor metabolizmasındaki bozukluklarının kontrol altına alınması ve demir eksikliği anemisinin tedavi edilmesi önerilmektedir. Nemlendiriciler ve doğru deri bakımı ile deri kuruluğunu önlemek bu hastalarda kaşıntının giderilmesinde oldukça etkili olup bölgesel kaşıntıları olan bazı hastalar kapsaisin içeren merhemlerden fayda görebilmektedir.

Diyabet İle İlişki Kaşıntı

Diyabetik hastalarda deri değişiklikleri oldukça sık görülmekte ve en sık deri bulgusunu deri enfeksiyonları oluşturmaktadır. Bunun dışında diyabetik hastalarda görülebilen kaşıntı vücutta yaygın olabildiği gibi saçlı deri, genital bölge ya da makat etrafındaki bölgede olabilmektedir. Yaygın kaşıntının diyabet hastalarındaki sıklığı çeşitli çalışmalarda değişmekle birlikte kaşıntı riskinin diyabetlilerde arttığı ve özellikle nedeni bilinmeyen gövde kaşıntısının diyabetli hastalarda daha sık olduğu bildirilmiştir.

Vücutta yaygın kaşıntı dışında diyabetli hastalarda diğer deri bulguları diyabetik dermopati, akantozis nigrikans, terleme bozuklukları, tırnak değişiklikleri, diyabetik ayak, ksantelazma, deride sarı renk değişikliği, soft fibromlar, nekrobiyozis lipoidika olarak sayılabilir. Diyabetik hastalarda görülen kaşıntının nedeni tam olarak bilinmese de deri kuruluğu, nöropatik değişiklikler, eşlik eden kandidiyazis yani mantar, böbrek yetmezliği ve kullanılan ilaçlar gibi faktörler suçlanmaktadır. Diyabetli hastalarda saçlı deri kaşıntısı diyabeti olmayan hastalara göre anlamlı derecede daha sık olup bunun nöropatik kaynaklı olabileceği düşünülmektedir.

Tiroid Hastalıklarına Bağlı Kaşıntı

Tiroid hastalıklarından hem hipertiroidizmin (tiroidin aşırı çalışıp fazla hormon üretmesi) hem de hipotiroidizmin (tiroid bezinin az çalışıp hormonu az üretmesi) kaşıntı ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Tiroid hastalıklarındaki kaşıntının nedeni tam olarak bilinmese de hipertiroidizmde deri sıcaklığının damarlarda genişlemeye bağlı artmış olmasının kaşıntı eşiğini düşürdüğü düşünülmektedir. 

Hipotirodizmde ter ve yağ bez aktivitesinin azalmış olması kaşıntıya neden olduğu düşünülmektedir.

Ayrıca tiroid hastalıklarında görülen kaşıntılar otoimmün tiroid hastalıkları ile ilişkili kronik ürtikere bağlı olarak da görülebilir.

Kaşıntı dışında tiroid hastalıklarında görülebilen diğer deri problemleri kronik ürtiker, vitiligo, diffüz alopesi, akne vulgaris, akne rozase, terleme bozuklukları, tırnak değişiklikleri, ksantomlar olarak sayılabilir. 

Tiroid hastalıklarına bağlı kaşıntılarda altta yatan nedenin tedavisi önemli olmakla birlikte deri kuruluğu söz konusu olduğunda nemlendiriciler kullanılabilmektedir.

Bunların dışında hiperparatiroidizm yani paratiroid bezinin aşırı hormon salgılaması da  nadiren kaşıntı sebebi olabilmektedir.

Kan Hastalıklara Bağlı Kaşıntı

Birçok kan hastalığı  bireylerde kaşıntıya neden olabilmektedir. Polisitemia verada (kan hücrelerinin aşırı artışı) kaşıntı hastaların yaklaşık % 40'ında görülmektedir. Kaşıntı, kendiliğinden görülebildiği gibi çoğunlukla herhangi bir ısıdaki suya temasla ya da banyo sonrası görülebilmektedir. Kaşıntı özellikle gövde ve kol ve bacakların gövdeye yakın kısmında görülmektedir. Bazı hastalar yanma, batma tarzında şikayetler de tarifliyebilmektedir.

Kaşıntı kan kanserlerinde sık görülen bir şikayettir. Lenfoma, metabolik hastalıklardan sonra sistemik kaynaklı genel vücut kaşıntının en sık nedenlerinden biridir. Kan kanserlerinde kaşıntılar hastalığın tanısından yıllar önce başlayabildiği gibi hastalığın seyri sırasında da görülebilir.

Hodgkin Hastalığında kaşıntı sıklığı çeşitli çalışmalarda % 19-20 arasında bildirilmiş olup şiddetli seyreden kaşıntı kötü gösterge olarak belirtilmektedir.  Hodgkin lenfoma hastalarında %20 oranında kaşıntının eşlik ettiği yeni başlangıçlı egzema şikayetleri görülebilmektedir.  

Demir Eksikliğine Bağlı Kaşıntı

Demir eksikliği anemi eşlik etsin ya da etmesin kronik kaşıntının sık nedenlerinden biri olarak bilinmektedir. Demir eksikliğine bağlı kaşıntıların giderilmesinde demir desteğinin etkili olduğu bildirilmekle birlikte bu yaş grubunda demir eksikliğinin altta yatan kanserlere bağlı bir bulgu olabileceği de unutulmamalıdır.

Kansere bağlı  Kaşıntı

Kronik kaşıntısı olan hastalarda kanser bulunma oranı %2-11 arasında bulunmuştur. Yine kronik kaşıntı şikayeti olan hastaların 1 yıl içinde kansere yakalanma riski 1.63% olarak bulunmuştur.

Özellikle mide barsak sistemi ve hematolojik kan kanserlerinde daha sık olmak üzere kanseri olan hastalarının % 5.9'unda yaygın olarak vücutta kaşıntı tespit edilmiştir.

Tüm bu verilerin ışığında özellikle kronik kaşıntısı olan yaşlı bireylerde altta yatan olası kanserlerin varlığı akılda tutulmalıdır. Kansere bağlı kaşıntılar daha çok kan kanserleri ile ilişkili olmakla beraber organlardaki kanserlere bağlı kronik kaşıntılara da rastlanabilmektedir. Bunlar arasında akciğer kanseri, mide ve nefes borusu tümörleri, insülinoma, metastaz yapmış tiroid kanseri sayılabilir.

Bunların dışında kanser hastalarında radyoterapi ve kemoterapinin de kaşıntıya neden olabildiği iyi bilinmektedir. Kanser ile ilgili kaşıntılar tanıdan aylar ya da yıllar önce başlayabilmektedir. Yine bu kaşıntılar tümörün tedavisiyle gerileyebilmekte ve kaşıntının tekrarlaması altta yatan tümörün nüksü ile ilişkili olabilmektedir.

Meme kanseri ameliyati ve isin tedavisi sonrasi kolda lenfodem 2

Meme kanseri ameliyati ve isin tedavisi sonrasi kolda lenfodem 4



Meme kanseri ameliyati ve isin tedavisi sonrasi kolda lenfodem 1

Meme kanseri ameliyati ve isin tedavisi sonrasi kolda lenfodem 3

 



Lenfödem Şikayeti Olan Hastanın Değerlendirilmesi

Hastanın özgeçmişi

Ödem şikayeti ile başvuran  bir hastanın değerlendirmesinde ilk basamak iyi bir hikaye almaktır. Ödemin ne kadar süredir var olduğu (akut-kronik ödem ayırımı), herhangi bir çevresel faktör, ilaç kullanımı, gıda tüketimi ya da iş yaşamında ya da günlük hayatta allerjen teması ile zamanlama ilişkisinin belirlenmesi tanı koymada oldukça yardımcıdır. Ayrıca ödemin vücutta yaygın mı yoksa sadece bir bögede mi olduğu belirlenmelidir.

Bunların dışında ödemin şiddeti, ödemi hafifleten ve artıran faktörler de sorgulanmalıdır. Kısa süre içinde oluşan ödem ciddi bir hastalıklardan çok ilaç yan etkileri ve cilt iltihabı (dermatit) gibi nedenleri düşündürmelidir.

Banyo sonrası tetiklenen ödem egzema gibi deri kuruluğu ile seyreden durumlarda da görülebilir. Ödemin bölgesel mi genel mi olduğunun değerlendirilmesinde dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Birikime bağlı dermatit yani varis veya lenfödeme bağlı ciltte değişiklikler deki  kaşıntı gibi bir çok lokal başlayan kaşıntının ilerleyen dönemde yaygın hal alabilmekte ve hasta muayeneye geldiğinde lokal hastalıkla ilgili bulguların değişiklikler nedeni ile gözden kaçabilmektedir.

Ateş, titreme, gece terlemesi ve kilo kaybı gibi şikayetler lenfoma gibi kanserlere işaret edebilir.Bu bireylerde kullanılan ilaçların, yasa dışı maddelerin ve alkol tüketiminin  sorgulanması da oldukça önemlidir. Bazı ilaçlara bağlı kaşıntıların ilacın kullanımından aylar sonra başlaması ya da şüpheli ilacın kesilmesinden aylar sonra bile devam etmesi mevcut kaşıntının ilaca bağlı olduğuna karar verilmesini zorlaştırmaktadır.

Hastanın muayenesi

Hastalarda genel bulguların değerlendirilmesi önemli olup ateş varlığı enfeksiyon gibi nedenlere işaret edebilir. Kronik ödem şikayeti olan bireylerin değerlendirilmesinde önemli basamaklardan biri de ödem bulgusuna deri lhastalığının eşlik edip etmediğinin belirlenmesidir. Özgün bir deri hastalığının olmadığı bireylerde bile sıklıkla kaşıntıya bağlı deride pullanma yani ekskoriyasyon, renk değişikliği hatta egzema deri değişiklikleri olabileceğinden bunların deri hastalığı olarak yanlış tanı almaması önemlidir.

Hastanın derisine dokunulunca enfeksiyona bağlı ısı artışının veya derinin elastikiyeti değerlendirmesiyle deride kuruluk olup olmadığı bakılabilir. Fizik muayenede tırnak ve saçlı derinin incelenmesi altta yatan dermatolojik ya da sistemik hastalık açısından ipucu verebilir. Bunun dışında dermatolojik muayene altta yatan sistemik hastalık açısından da ipucu verebilir. 

Kaşıntı Tedavisi

Bazı bireylerde tedaviye uyumu güçleştiren bilişsel ve fiziksel fonksiyonlarda kısıtlama sık olduğundan kaşıntı tedavisi zorlu olabilmektedir. Tedaviyi planlarken hastanın bilişsel ve fiziksel fonksiyon kapasitesi iyi değerlendirilmeli, eşlik eden sistemik hastalıklar göz önünde bulundurulmalı ve bu hastalarda çoklu ilaç kullanımı nedeni ile olası ilaç etkileşimleri ve verilecek olan tedavilerin yan etkileri önceden hesaplanmalıdır.

Hasta Eğitimi

Öncelikle hasta eğitimi önemli olup kaşıma hareketinin deride inflamasyon yani yangı  cevabına neden olduğu ve bu kısır döngüyü yenmek için mümkün oldukça kaşıma hareketinden kaçınmaları gerektiği anlatılmalıdır.

Genel önlemler, deriyi onarma ve nemlendirme

Kaşıntıların önemli bir kısmında altta yatan neden derinin kuruluğu yani kserozistir. Bazı doktorlar (Prof. Dr. Ahmet Akgül de aynı görüştedir) kserozis bulgularının her zaman muayenede fark edilemediğini ve her kaşıntılı hastada deri kuruluğuna yönelik önlemler alınması gerektiğini savunmaktadır.

Yine egzematöz deri lezyonları ile seyreden kaşıntılı durumlarda altta yatan nedenin deri bariyer bütünlüğünde bozulma olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla yaşlılarda ve özellikle kserozisin eşlik durumlarda kaşıntı tedavisinin en önemli basamaklarından biri nemlendiriciler ve bariyer onarıcı kremlerdir. Bu bölgesel olarak kullanılan merhemler, deriden su kaybını azaltarak ve deriye uyarıcı maddelerin geçişini  engelleyerek kaşıntıyı yatıştırmaktadır. Düzenli olarak ve özellikle banyo sonrası, tercihen düşük ph' ya sahip nemlendiriciler ve bariyer onarıcılar kullanılmalıdır.

Üre doğal bir nemlendirici olup kserozis, atopik dermatit, egzema, kontakt dermatit, psoriasis gibi kaşıntılı hastalıklarda etkili bulunmuştur. Bu nedenle düşük ph'ya sahip krem ve nemlendiricilerin derideki asiditeyi idame ettirmelerinin dışında proteaz aktvitesini baskılayarak kaşıntı şikayetlerini azalttıkları düşünülmektedir.

Tırnaklar kaşıntıya bağlı komplikasyonları azaltmak için kısa tutulmalı, kışın ortam nemlendiriciler yazın ise klima kullanılmalı, banyo süresi kısa tutulmalı ve deri kuruluğunu önlemek için sıcak su yerine ılık su tercih edilmeli, alkol ve yüksek ph içerikli temizleyiciler ve bölgesel ilaçlardan kaçınılmalı. Sıcak ortamın kaşıntı hissini artırdığı unutulmamalı. Ayrıca ince bol giysiler giymek ve tahriş edici kumaşlardan yapılmış kıyafetlerden uzak durmak kaşıntı hissini azaltmaktadır.

Bölgesel tedaviler (kremler, pomadlar, merhemler)

Kortikosteroidler ve steroid içeren ilaçlar

Kortikosteroidlerin direk kaşıntı giderici etkileri olmamakla birlikte özellikle yüksek  streoidli kremler inflamsyonu önleyici etkileri ile kaşıntı şikayetlerinin gerilemesine yardımcı olmaktadır. Ancak yüksek dozda steroidlerin özellikle yaşlı hastalarda uzun dönem kullanımında deri incelmesi, kılcal damar oluşumu, varis oluşumu, telenjiektazi oluşumu riskleri vardır.

Bölgesel kullanılan bağışıklık bastırıcı ilaçlar

Atopik dermatite bağlı kaşıntılarda etkilidir.

Lenfödem Şikayetleri


Mentol

Mentol bitkisel kaynaklı bir siklik terpen alkolü olup %1-3 konsantrasyonda kaşıntı giderici olarak kullanılmaktadır. Deride serinleme hissine ve kaşıntının azalmasına yardımcı olmaktadır. Yan etkisi yok denecek kadar azdır.

Bölgesel kullanılan aneztezik ilaçlar

Hemodiyaliz hastalarında olan kaşıntılarda etkilidir. Ayrıca dermatit, egzema ve sedef hastalarındaki kaşıntıda etkilidir.

Kapsaisin içeren kremler

Kapsaisin içeren kremler ağrı ve kaşıntı uyarısının iletiminde önemli rolü olan TRPV1 reseptörünü aktive ettiği gösterilmiş ve özellikle yaşlı bireylerde sık görülen nevralji, ve sinir hasraına bağlı kaşıntılarda kullanılır.

Kannabinoid içeren pomadlar

Kannabinoidler derideki duyusal sinir uçlarındaki CB1 ve CB2 reseptörlerine bağlanarak kaşıntı giderici etki göstermektedirler.

Çeşitli çalışmalarda N-palmitol-etanolamin (PEA)' nin hemodiyaliz235, atopik dermatit236 ve diğer nedenlerle oluşan kronik kaşıntıda237 etkili olduğu bildirilmiştir.

Allerji giderici merhemler

Allerji giderici merhemler özellikle sinek ısırıkları ve yanıklara bağlı kaşıntılarda sıklıkla kullanılmaktadır.

Allerji giderici olmalarına rağmen bu merhemler allerjik ya da fotoallerjik dermatite neden olabildiği bilindiğinden, atopik dermatit gibi hastalıklardaki kaşıntılarda ve yaşlılarda görülen kaşıntılarda kullanılması önerilmemektedir.

Salisilik asit içeren pomadlar

Keratolitik yani deri kalınlaşmasını azaltmasından dolayı kaşıntısı olan hastalarda kullanılabilir.

Kadife Fasülyesi

Bu bitkinin merhemi kaşıntı tedavisinde etkili olduğu bildirilmiştir.

Ağızdan alınan ilaçlar

Allerji giderici ilaçlar (Antihistaminik ilaçlar)

Histamin, vücutta kaşıntıya neden olan enzimdir. Bu enzimin etkisini azaltan ilaçlar kaşıntı tedavisinde kullanılabilirler. Ayrıca son yıllarda kaşıntıyı oluşturan histamin dışında bir çok enzim de keşfedilmiştir, bu durum da her türlü kaşıntıyı antihistaminiklerle etkin şekilde baskılamanın mümkün olmadığına işaret etmektedir.

Ürtiker, allerjik kaynaklı ve histamin aracılı kaşıntı ile seyreden hastalıklarda antihistaminikler yıllardır etkin bir şekilde kullanılırken diğer kronik kaşıntılı durumlarda antihistaminiklerin kullanımı tartışmalıdır. Yine de çeşitli deri hastalıkları ya da bilinmeyen nedenli kronik kaşıntılarda yüksek doz sistemik antihistaminiklerin etkili olduğu gösterilmiştir.

Ancak özellikle yaşlı bireylerde ağızdan alınan antihistaminikleri yüksek doz kullanırken oluşabilecek yan etkilere dikkat etmek gerekmektedir. Ağızdan kullanılan antihistaminikler kan beyin bariyerini geçebildiğinden yaşlı bireyler bu ilaçların konfüzyon, sedasyon ve bilişsel fonksiyonlarda azalma gibi yan etkileri açısından daha fazla risk altındadır. Ayrıca taşikardi, aritmi, ağız ve göz kuruluğu, idrar birikimi, hipotansiyon, göz bebeklerinde büyüme ve kabızlık gibi yan etkilere yol açabilirler. Bu durum özellikle yaşlı bireylerde sık görülen prostat büyümesi, kardiyak problemler ve glokom gibi hastalıkların kötüleşmesine neden olabilir.

Geriatrik hastalarda olası risklerine rağmen bazı yazarlar özellikle gece artan ve uyku bozukluklarına yol açan kaşıntılarda sedatif antihistaminiklerin verilmesini önermektedir. Yine kaşıntı tedavisinde önce sabah saatlerinde nonsedatif sistemik antihistaminik başlayıp cevaba göre doz artırılabilir ve ikinci aşama olarak  günün ilerleyen saatlerinde sedatif olanlar eklenebilir.

Depresyon ilaçları

Amitriptilin, doksepin ve trimipramin içeren ilaçlar kaşıntıyı önlemede kullanılabilirler. Özellikle pskikolojik ve nörojenik kaşıntılarda etkilidir.

Sinir sisteminde serotonin hormonunu etkileyen depresyon ilaçları

Ondansetron içeren ilaçlar serotonin ve histamin seviyesini azaltmaktadır. Bu mekanizma kaşıntı tedavisinde kullanılmaktadır ve özellikle safra ve üre yüksekliğine bağlı kaşıntılarda etkilidir. Buna rağmen özellikle yaşlı hastalarda kabızlığa yol açabilir.

 Nöroleptikler

Gabapentin ve pregabalin içeren ilaçlar beyindeki GABA denen enzimi etkileyerek beyindeki kaşıntı algısını önler. Özellikle böbrek hastalığına bağlı kandaki üre yüksekliğinde yani üremik kaşıntıda etkili oldukları bildirilmiştir. Ancak özellikle yaşlı kişilerde sık görülebilen böbrek hastalıkları durumunda doz ayarlaması yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

Nöroleptikler ilaçlar koldaki kaşıntı, sinir hastalıklarına bağlı nevralji gibi nöropatik kaşıntılarda da kullanılmaktadır. Nöroleptikleri yaşlı bireylerde kullanırken uykuya meyil, kilo alımı, bacaklarda şişlik ve kabızlık gibi yan etkilerine dikkat etmek gerekmektedir.

Fototerapi

Psoralen-ultraviyole A (PUVA) ve darbant-UVB (db-UVB) gibi fototerapiler senelerdir dermatolojik hastalıkların tedavisinde etkili bir şekilde kullanılmakta olup çeşitli mekanizmalarla kaşıntıyı azalttıkları düşünülmektedir. UVB fototerapisi üremik, safra birikimi ve HIV ile ilişkili kaşıntıda etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Bunun dışında dbUVB nedeni bilinmeyen yaygın kaşıntı tedavisinde de etkilidir.

PUVA kaşıntının eşlik ettiği psoriasis, atopik dermatit, mikozis fungoides ve liken planus gibi dermatolojik hastalıklarda etkili olmakla birlikte polisitemi veraya bağlı kaşıntıda ve AP' de de etkilidir. Fototerapi ilaç etkileşiminin ve tedaviye uyum probleminin olmaması nedeniyle özellikle yaşlı hastalarda uygulanabilecek bir yöntemdir. Hem dbUVB hem de PUVA tedavisi çeşitli dermatolojik hastalıklarda yaşlı bireylerde etkin ve güvenilir biçimde kullanılmaktadır. Dolayısıyla kronik dirençli kaşıntı şikayeti olan yaşlı hastalar için uygun bir tedavi seçeneğidir. Ancak uzun dönemde özellikle açık tenlilerde deri kanseri riski unutulmamalıdır.

Psikoterapi

Psikoterapi kronik kaşıntıdaki yeri için geniş çalışmalara ihtiyaç olmakla birlikte ilaç tedavisini destekleyebilmektedir. Ayrıca hasta eğitimi yanısıra davranışcı bilişsel tedaviler kaşıntı sıklığını azaltabilmektedir. Davranışçı tedaviler psikojenik kaşıntılarda da etkili olabilmektedir. Kronik kaşıntısı olup eşlik eden depresyonu ya da diğer psikiyatrik hastalıkları bulunan hastaların psikoterapiden fayda görebileceği düşünülmektedir. Bunların dışında psikolojik tedaviler atopik dermatite bağlı ve HIV ile ilişkili kaşıntılarda etkili olabilmektedir.

Akupunktur

Akupunktur kaşıntının sinir iletimini baskılayarak kaşıntı giderici etki göstermektedir. Akupunkturun nöropatik ve üremik kaşıntıda kullanılabilmektedir. 

Oksiplazma tedavisi

Vacumed tedavisi

Prof. Dr. Ahmet AKGÜL'ün Özgeçmişine ulaşmak için lütfen tıklayınız

LENFÖDEM HASTALIĞI ve LENFÖDEM TEDAVİSİ için ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız lütfen tıklayınız

LENFÖDEM TEDAVİSİ OLAN HASTALARIN yorumlarını görmek için lütfen tıklayınız  

İLETİŞİME geçmek ve RANDEVU almak için lütfen tıklayınız

Yasal Uyarı

Bu sitenin içeriği ziyaretçilerini bilgilendirmeye yönelik hazırlanmış olup sağlıkla ilgili konularda tıbbi teşhis, tedavi veya reçete bilgisi özelliği taşımaz. Site, sağlıkla ilgili tüm konularda en doğru bilginin hastayı muayene eden doktorundan öğrenilebileceğini savunur. Sitedeki bilgiler bu amaçla kullanılmamalıdır. Bu bilgilerin yanlış anlaşılması veya kullanılmasından doğabilecek mağduriyetlerden bu site sorumlu tutulamaz.Bu sitedeki bilgileri kopyalama, nakletme veya diğer kullanımlar kesinlikle yasaktır. Web sitesindeki bilgilerin kullanımı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine ve site sahibinin iznine bağlıdır. Tüm kullanıcılar yukarıda belirtilen yasal uyarıyı tamamen ve çekincesiz olarak kabul etmiş sayılırlar.