LENFÖDEM AMELİYATLARI
Lenfödem teşhisi koymak uzmanlık gerektirir. Hastalar aylarca hatta yıllarca bacaklarındaki şişlik, şekil bozukluğu, ağırlık ve basınç hissi, bacak kararma, renk değişikliği, kaşıntı, tırnaklarda şekil ve renk bozukluğu, mantar, ayak bileklerinde yara ve nihayet Fil Hastalığına giden süreç içinde dokdor doktor dolaşır ve bir türlü teşhis konulamaz. Sonunda biri tanıyı koyar ve tetkik yaptırır. Bu tetkik de ya Dopler Ultrason veya ayaktan iğne yapılarak yapılan acılı ve radyasyonlu bir işlem olan Sintigrafi yapılır. Hasta nihayet tanısı kondu der ve heyecanla tedaviyi bekler ama doktor, "bu hastalığın tedavisi yok, bununla yaşamayı öğren" der. Hastanın tüm umutları kaybolur ve neredeyse hayata küser ve evden çıkmak istemez.
Neredeyse binlerce hastamızdan duyduğumuz öyküler bunlardır.
Öncelikle şunu iyi biliniz ki HER HASTALIĞIN TEDAVİSİ VARDIR ve kesinlikle tedaviye inancınızı bırakmayınız. Aşağıdaki bilgilendirmede lenfödem ameliyatları ile ilgili kısa bir özet anlatılacaktır ve uygun işlemi yaptırdığınızda sonuçları sizleri tatmin edecektir.
Lenfödem hastaları, genellikle ilk olrak kalp ve damar doktoruna veya fizik tedavi ve fizyoterapi kliniklerine başvururlar. Lenfödem denen hastalık genellikle bir bacağı tutan ve ilk başta şişlikle başlayan bir durumdur. Hücreler arası lenf sıvısının artması ve lenf damarlarının tıkanması veya lenf bezlerinin bozulması sonucu ortaya çıkar. Lenfödem nedir sorusunun ayrıntılı cavabı için lütfen TIKLAYINIZ.
Çok sayıda lenfödem hastası vardır hatta bu hastalar sosyal medyada birçok grup kurmuş, kendi aralarında devamlı iletişim halindedir. İnsanın hastalığının YALNIZCA KENDİNDE OLMADIĞINI bilmesi açısından, hastaların kendi aralarındaki iletişimi moral vericidir fakat devamlı negatif yorumlar yapılması ve bu yorumların bilimsel gerçekten uzak olması hastaların kendi kendilerine YANLIŞ veya EKSİK tedavi uygulamalarına ve en sonunda MORALLERİNİN İYİCE BOZULMASINA ve daha da kötüsü doğru yapılacak tedavilere ve bunu yapacak doktorlara bile inançlarının yitirmelerine yol açmaktadır.
Lenf damarların kesintiye uğraması veya lenf damarının tıkanması sonrası gelişen lenfödem çok sık görülmektedir. Buna rağmen tedavisi konusunda tıp dünyası zorlanmaktadır. Bu nedenle devamlı suretle yeni tedaviler ve yeni ameliyat teknikleri geliştirmekteyiz.
Lenfödem, aşırı lenf sıvı üretimine karşın lenf taşıma kapasitesi arasındaki dengenin bozulması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Normalde lenf sıvısı, belirli bir zaman aralığında vücudun belirli bir kısmından taşınması gerek mektedir. Lenf sıvısı taşıma kapasitesi ise belirli bir yerden belirli bir zaman aralığında taşınabilen lenf sıvısı miktarı olup lenf bezlerinin (nodlarının) sayısına ve fonksiyonuna bağlıdır. Normal fonksiyon gören bir lenfatik sistemde, akımın kesintiye uğratılması bu dengeyi bozar ve" lenfödem" dediğimiz durum ortaya çıkar. Lenf akımındaki bu kesintinin nedeni, çoğunlukla kanser tedavisinin bir parçası olarak lenf nodu çıkarılması ve/veya ışın tedavisi uygulamalarıdır.
Hastalığın başlangıç safhasında etkilenen kol veya bacağındaki taşınamayan lenf sıvısı birikir ve ödem başlar, ödem olan yere parmak bastırınca çukurluk (gode) bırakır. Lenfödemin bu safhasına "sıvı fazı" da denilmektedir. Bu dönem "evre I Lenfödem" olarak bilinir. Yani bir anlamda ERKEN DÖNEMDİR. Evre 0 ise hastada lenfödem başlamıştır ama yalnızca öğleden sonra çok ayakta durduktan sonra bacakta şişmeler olur ve sabah uyandığında bacaklar normaldir. Bu dönemlerde de tedaviye başlanmalı veya en azından ÖNLEMLER ALINMALIDIR.
Lenfödem bu başlangıç safhasında etkin bir şekilde tedavi edilmediği takdirde kol veya bacaktaki kronik lenf sıvısı fazlalığı, yağ birikimi ve bağ dokusu içeren bir kütleye dönüşür. Bu nedenle hastanın bacak veya kolunda AĞIRLIK ve GERGİNLİK hissi oluşur. Lenfödemin bu safhası "katı faz" olarak da adlandırılmaktadır, bu dönemde "evre II Lenfödem" ve "evre III Lenfödem" safhalarına karşılık gelir.
Kronik lenfödem tedavisinde esas amaç: lenf sıvısının biriktiği yerden taşınmasını sağlamaktır. Ameliyat dışı tedavilerde kompresyon yani lenf bandajı ve manuel lenfatik drenaj yani elle yapılan lenf masajı işlemlerini içeren, kombine dekonjestif tedaviye rağmen sonuç alınmıyorsa veya alınan sonuç tatminkar olmayıp düzelmede bir ilerleme sağlanamıyorsa, ameliyat tedavileri önerilmektedir.
LENFÖDEM AMELİYATI NE ZAMAN YAPILMALIDIR?
Lenfödeme bağlı kol veya bacakta hareketlerde ve fonksiyonlarında ciddi kısıtlılık, tekrarlayan selülit (ciltte kızarıklık ve dokunmaya bile ağrı/acı yapan mikroplu deri altı iltihabı) ve lenfanjit (lenf damarlarının mikroplu ilthabı) hastalıkları, ağrının sürekli hale gelmesi, lenfanjiyosarkom (lenf damarı kanseri) gelişmesi ve kozmetik bozukluğa bağlı hastanın takıntısı varsa ameliyat yapılmalıdır. Ancak, yeni gelişmeler ışığında lenfödemin erken safhalarında uygulanan ameliyathanedeki tedavilerin daha yararlı olacağı evreleri kaçırmamak ta önemlidir.
LENFÖDEM AMELİYATLARI NASIL YAPILIR?
KOL VEYA BACAKTAKİ LENFÖDEM KÜTLESİNİ ve YOĞUNLUĞUNU AMELİYATLA ÇIKARMA İŞLEMİ (HACİM KÜÇÜLTÜCÜ LENFÖDEM AMELİYATLARI)
Kol veya bacakta bulunan ödemli ve bağ dokulu kısmın, doğrudan ameliyatta kesip çıkarılması veya liposakşın (liposuction, yağ emme ameliyatı) yardımıyla çıkarılmasıdır.
Uzun yıllar lenfödem sadece proteinden zengin bir sıvının aşırı miktarlarda birikmesi olarak görüldü. Bu nedenle cerrahi tedavisi de fazlalık yapan bu kütlenin çıkarılması şeklindeydi ve ilk uygulandığı 1900'lu yılların başından bu yana çeşitli hacim küçültücü ameliyatlar yapılmıştır. Hepsinde ortak olan, lenfödemden etkilenmiş olan doku katlarının, derin kasların üzerindeki derin yağ tabakasının, ve ciltaltı yüzeyel yağ tabakasının, bir kısım deri ile birlikte çıkarılmasıdır.
Bacak lenfödeminde uygulanan ilk ameliyatlarda bacaktaki kasların üzerindeki dokuların tümü çıkarılıyor ve aynı bacaktan ameliyat öncesi hazırlanmış veya diğer bacaktan alınan cilt ile ameliyat yeri kapatılıyordu.
Cilt ve altındaki yağ tabakasının kasa kadar çıkarıldığı ve cildin kapatıldığı ameliyatlar en çok uygulanan hacim küçültücü cerrahi yöntemdir.
Bu ameliyatlar esnasında ciltte bulunan ÇALIŞAN ve SAĞLIKLI lenf damarların da ameliyatta çıkarılıyor olması, önemli bir dezavantajdır. Ciltte bulunan, az da olsa çalışan lenf damarlarının çıkarılması ilerde lenf dolaşımını bozar. İşlem sırasında bacağın iç ve dış yüzlerinden yukarıdan aşağıya ameliyat kesisi yapılır ve kaslara kadar ödemli doku alınır ve fazlalık olan deri kesilip çıkartılır.
Bazen ise hasta iyi bir şekilde fizyoterapiden fayda görür ve cilt altı ödem geriler ama deri sarkar. Bu durumda da aynı ameliyat yapılıp sarkan deri çıkartılır.
Bu ameliyatlardan sonra ameliyat yarasının iyileşmesi uzun zaman alır ve dolayısı ile hastanede kalış süreleri uzundur. Ameliyat yerinde duyu kaybı olması, büyük bir AMELİYAT İZİ oluşması nedeniyle kozmetik olarak sonucun kötü olması diğer olumsuz yanlarıdır. Ayak sırtında ve ayak bileğindeki fazlalık yapan kütlenin yerinde kalıyor olması da bu ameliyatın eksik yanıdır.
Bu nedenle, bu ameliyatın, artık sadece tıbbi tedavi yöntemlerine yanıt vermeyen ve sakatlık derecesine dek gelmiş FİL HASTALARINDA kullanılması önerilmektedir.
Lenfödemli kol veya bacakta bağ dokusu geliştikten sonra (evre 3 ve üzeri), lenf sıvısının akımını sağlamak için yapılan LENF BY PASS ameliyatları etkili olmamaktadır. Bu safhadaki hastaların kol veya bacaktaki fazlalık yapan hacmi küçültmenin tek yolu bağ dokusu sarmış ödemli dokunun doğrudan çıkarılması veya liposuction (liposakşın) ameliyatı ile uzaklaştırılmasıdır.
LİPOSUCTİON (LİPOSAKŞIN, YAĞ ALMA AMELİYATI)
Liposuction (yağ alma) lenfödemde birikmiş olan aşırı YAĞIN alınması işlemidir. Liposuction yine masaj ve bandaj tedavi yöntemlerinin etkili olamadığı lenfödemde uygulanmaktadır.
Liposuction yöntemleri ile yapılan yağ alma işlemi, yüksek miktarlarda KOL VEYA BACAKTA birikmiş olan katı yağ ve lenfödem dokusunu çıkarmak ve kol veya bacak hacminde küçülme sağlamak münkündür. Hem doğuştan hem de sonradan oluşan lenfödemde kullanılabilir. Liposuction lenf damarlarındaki asıl soruna yönelik bir girişim olmadığı için, işlem sonrası kol veya bacakta elde edilen hacim küçülmesinin korunması amacıyla KORSE (kompresyon) tedavisine hemen başlanması ve uzun süre devam edilmesi önerilmektedir. Meme kanseri tedavisi sonrası kolda gelişmiş lenfödem hastalarının liposuction sonrası 15 yıla kadar uzun takiplerinde lenfödem nüksü olmadığı ve kolun hacmini koruduğu bildirilmiş olup benzer sonuçların bacaktaki lenfödem olgularında da alınabileceği öngörülmektedir.
LEMFOSEL AMELİYATI
LENF DAMARI BY PASS (BAYPAS) AMELİYATI
Lenfödem sıvısının toplandığı kol veya bacaktan bu lenf sıvısının boşalmasını sağlamak amacıyla normal yolu yeniden oluşturmak veya yeni yollar oluşturmayı amaçlar. Lenf akımını arttırmaya yönelik lenfovenöz by pass bu ameliyatlar grubundandır.
Günümüzde lenfödem by pass ameliyatlarında lenf damarının tıkanıklığı olan yerin üzerindeki toplar damara, lenf damarının tıkanıklığının altında biriken lenf sıvısının içinde bulunduğu lenf damarının bağlanması ameliyatıdır. Böylece biriken lenf sıvısı lenf damarı ile değil de yeni bağlandığı toplar damar tarafından taşınmaya başlar.
Genel olarak damar sistemde bir damar tıkandığında, tıkalı olan kısmın baypaslanması damar cerrahlarının iyi bildiği ve yaygın olarak kullandığı cerrahi yöntemdir. Lenfovenöz baypas, 1960'lı yıllarda yapılmaya başlanmış olmasına karşın yaygınlaşması zaman almıştır. Bunun en önemli nedeni, lenf damarlarının çapının genellikle 0,1-0,6 mm arasında olması ve lenf ile ven arasındaki baypas ameliyatının super mikro cerrahi tekniklerinin kullanılması gerekliliğidir. Bu ameliyat mikroskop başında saatlerce süren bir ameliyattır ama getirdiğimiz YENİ AMELİYAT TEKNİĞİ ile 3 BOYUTLU gözlüklerimiz ile MİKROSKOBİK KAMERALAR ile monitörde izlerken ameliyatı yapabiliyoruz.
Aşağıdaki 3 resim, Prof. Dr. Ahmet AKGUL'ün KOL LENFÖDEMİ AMELİYATINI göstermektedir:
Lenf baypas ameliyatlarının yaygınlaşmasını sağlayan diğer bir gelişme de görüntüleme tekniklerindeki yenilikler olmuştur. Direkt kontrast lenfanjiyografi, lenfödemin daha da kötüye gitmesine neden olmuş, bu nedenle tercih edilen bir yöntem olmamıştır. Lenfosintgrafi ise lenf sistemin anatomisinden çok fonksiyonel durumu, lenfatik akım durumu ile ilgili yararlı bilgiler veren bir inceleme yöntemidir. Endosiyanin yeşili (indocyanin green - ICG) boyası ile yapılan lenfanjiyografi sayesinde yüzeyel lenfatik damarların görüntülenmesi mümkün hale gelmiştir. Endosiyanin yeşili intradermal intersitisyel sıvıya enjekte edilir ve proteine bağlanan boya maddesinin, derinin altındaki yüzeyel lenfatiklerdeki akışı, infrared kamera yardımıyla, ICG moleküllerinden yayılan floresan görüntülenerek izlenir. Yüzeyel lenfatik damarlar lieer şekilde görünür hale gelir. Bu sayede lenfovenöz anastomoza uygun olacağı düşünülen lenfatik damarlar ameliyat sırasında ayırt edilebilmektedir.
LENFOVENÖZ BY PASS AMELİYATI
Lenfovenöz anastomoz cerrahisi, normal dolaşımdaki lenfatik akımın venöz sistem ile buluşmasını taklit eden bir düşünce ile 1960'lı yıllarda ilk defa denenmiş ve günümüzde artan bir sıklıkla uygulanmaktadır. Lenfotikovenüler anastomoz olarak ta adlandırılan bu cerrahi yönteminde, lenfödemli ekstremitedeki lenfatik damarların hemen yanındaki küçük venler ve venüller ile süper-mikrocerrahi teknikler kullanılarak anastomoze edilmesidir. Bu yöntem, lenfödemli ekstremitedeki lenf sıvısının venöz sistem marifetiyle boşaltılmasını sağlar. Lenfovenöz şant düşüncesi 1960'lı yılların başlarında hayvan deneyleri ile uygulanmaya başlamıştır.
Lenfatikovenöz baypas uygulanan 100 hastanın sonuçlarına göre lenfovenöz baypas sonrası lenfödemli kol veya bacak hacimlerinde ortalama %50 oranında küçülme sağlanmış, selülit ataklarının sıklığı önemli oranda azalmış, hastaların yarısında kompresyona gerek kalmadığı bildirilmiştir. Bu düzelmenin hastalar lenfödemin erken safhalarında ise daha belirgin olmuştur. Yine aynı çalışmada, lenfödemli dokuda lenf baypas sayısı arttıkça hacimdeki küçülme daha belirgin olduğu gözlenmiştir. Bu çalışmanın bir diğer sonucu da bacaklarda aynı yöntem sonrasında gözlenen uzuv hacmindeki küçülme oranı, kollardakine kıyasla daha düşük kalmıştır. Lenfovenöz baypas dokudaki bağ doku artışının hafif olduğu ve hala düzgün çalışan lenf damarlarının olduğu lenfödemin hafif-orta safhasında en iyi sonucu vermektedir.
Tıkalı olan lenf damarını açık olan lenf damarına bağlamak yani lenfatikolenfatik baypas ameliyatı, tıkalı lenf damarının yanındaki toplar damara bağlanması yani lenfatikovenöz baypas ameliyatına göre daha uygundur. Çünkü lenf damarları arasındaki baypas ta lenf sıvısı akımı için gerekli basınç farkı daha doğala yakındır. Ayrıca lenf damarlarının kendini yenileme özelliği toplar damar yani venlere göre daha yüksektir. Böylece bu baypasın ameliyat sonrası açık kalma yani lenfödemi azaltma durumu daha fazladır.
Lenfotikovenöz baypas yönteminin avantajı ise çocuklar hariç, lokal anestezi altında yapılabilen genellikle birkaç santimetre uzunluğunda küçük bir cilt kesisinin yeterli olduğu minimal invaziv bir teknik olması ve hastanın işlemden sonra 24 saat içinde taburcu edilebilmesidir.
LENF NODU NAKLİ AMELİYATI
Lenfödemi tedavi etmenin bir diğer yolu da lenfödemi olan kol veya bacaktaki, daha önce kanser ameliyatı veya başka bir nedenle, çıkarılmış lenf bezlerinin yerine vücudun başka yerinden alınıp hazırlanmış lenf bezlerinin nakledilip konulması işlemidir. Örneğin sağ bacakta lenfödem var ise ve hastanın lenf bezi iyi çalışmıyor ise sol kasıktan veya koltuk altlarından veya botun yan kısımlarından alınan lenf düğümleri (bezleri, nodları) hasta olan sağ kasığa konur.
Bu işlem ilk kez sağlam taraftaki kasık bölgesinden alınan lenf nodunun hasta taraf kasık bölgesine taşınması şeklinde gerçekleştirilmiş ve hasta bacaktaki lenfödeme bağlı hacim artışında küçülme olduğu gözlenmiştir. Benzer şekilde kasıktan alınan sağlam lenf nodları lenfödemli kolda koltuk altı veya dirseğe nakledilmiş ve lenfosintigrafi ile bu lenf bezlerinin çalıştığı gösterilmiştir.
Buradaki ameliyatın amacı şudur: lenf bezi bir sünger gibi lenf sıvısını çeker ve yeniden lenf damarlarının artmasını sağlamaktadır. Lenf bezindeki atar damarlardan yansıyan nabız basınçları bir pompa etkisi oluşturur, lenf bezinin diğer ucundaki toplar damar arasında kan alış verişi olur. Bu alış veriş bir emme etkisi yapar. Lenf sıvısının basıncı kandan daha düşük olduğu için lenf sıvısı kan dolaşımının içerisine doğru çekilmesini sağlar.
Lenf bezi transferinde en önemli çekince lenf bezinin alındığı taraftaki kol veya bacakta lenfödemin ortaya çıkmasıdır. Bu durumu önlemek için o kol veya bacağın lenf akışını sağlayan lenf bezlerinin ters-haritalama yöntemi kullanılarak belirlenmesi ve korunması mümkündür.
LENF BEZİ NAKLİ NE ZAMAN YAPILMALIDIR?
Hastanın lenfödemli bacağı veya kolunda lenf damarı baypası yapılamadığı durumda yani dokuda çok fazla bağ dokusu gelişmiş ise , lenf sintigrafisinde lenf damarları veya lenf bezinde tam tıkanıklık saptanmış ise, hastada çok sık tekrarlayan bacakta selülit veya lenfanjit bulunuyorsa veya lenfödem evre 2 veya üzerinde ise lenf bezi nakli yapılabilir.
HANGİ CERRAHİ TEDAVİ YÖNTEMİ? NE ZAMAN?
Lenfödemin başlangıç safhası olan evre I ve IIA safhalarında bacakta veya koldaki ödem gece yatma ile geriler. Bu safhadaki hastalarda lenf bezi nakli, lenf baypası gibi cerrahi girişimlerin daha etkili olduğu, kol veya bacakta ameliyat sonrası daha az miktarda lenf sıvısı biriktiği, bu nedenle daha seyrek fizyoterapi uygulamaları ile lenfödemin kontrol altında tutulabildiği bildirilmektedir.
Lenfödemin geç dönemi olan evre IIB ve III safhasında, ana lenf damarlarında yapışıklık ve kapakçık yetmezliği gelişmekte, lenf damarı duvarının kasılabilme özelliği kaybolmaktadır. Lenf baypasının bu safadaki hastalarda başarı şansı düşüktür. Kronik venöz yetmezliğinin de eşlik ettiği hastalar lenf baypasına uygun değildir, zira bu hastalardaki yüksek toplar damar basıncı lenf akışının önünde engel oluşturur.
Bu safhaya kadar ilerlemiş lenfödem hastalarında lenfödemli dokuda toplanan bu kütlenin azaltılmasında liposuction yöntemlerinin kullanıldığı cerrahi girişimleri daha etkili olmaktadır. Ancak lenfatik akımını düzeltmeye yönelik bir tedavi olmadığı için lenf sıvısının tekrar birikmesini engellemek amacıyla diğer cerrahi yöntemlerinden biri ile yani lenf bezi nakli veya lenf baypası ile beraber yapılması önerilmektedir.
Cerrahi tedavi sonrasında ödemdeki gerilemenin kalıcı olması ve yapılan damar baypasının açık kalmasına katkı sağlaması bakımından, fizyoterapi ve kompresyon tedavilerine devam edilmesi önemlidir. Fizyoterapinin yetersiz kaldığı durumlarda cerrahi tedavi seçeneği gündeme geldiği gibi, fizyoterapinin yanında, fizyoterapinin etkinliğini arttırmak amacı ile de uygulanması önerilmektedir. Hatta kanser ameliyatı sonrası lenfödem gelişmesi riski yüksek hastalarda koruyucu olarak da uygulamada yeri vardır. Meme kanseri ameliyatı sırasında koltuk altı lenf bezleri alınırken kol lenf damarlarının koltuk altı toplar damarının bir dalına baypas yapılması önerilmektedir. Bu sayede meme kanseri ameliyatında alınan koltuk altı lenf bezleri sonucu kolda lenfödem gelişme riski %65 den %4'e düşmektedir.
NASA teknolojisi ile damar tedavisi
Bacaklara negatif ve pozitif basınç uygulayarak, toplardamarlardan geriye kan akımını hızlandıran cihaz ayak damar tıkanmalarına çözüm oluyor.
NASA’nın uzaydaki astronotların bacaklarındaki kan akımını düzenlemek için geliştirdiği cihaz, bacak damar tıkanıklıklarının ve bacak damarlarındaki kanlanma problemleriyle oluşan hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi bünyesinde kurulan Türkiye’nin ilk Geronteknoloji Merkezinde hizmete giren Vakum Terapi cihazı sayesinde kangren olup kesilecek ayaklar kurtuluyor.
Vakum Terapi Cihazı’nın vücutta ayaklardaki dolaşımı destekleyen ikinci bir kalp gibi çalıştığını söyleyen İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Kalp-Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül “Lenfödem toplumda 6.000 kişide bir görülen bir hastalık. Derin Ven Trombozu adını verdiğimiz tıkanıklıklar ise çok daha sık. Ayak damarlarının kanlanmasına yardımcı olduğu için her türlü damar hastalığının tedavisinde kullanılabilen bu tedavi yönteminde negatif ve pozitif basınç uygulanarak, toplardamarlardan geriye kan akımı hızlandırılıyor. Atardamarlardaki kan akış hızı ve dokuların oksijenlenmesi artırılarak yara-kas dokusunun iyileşmesi sağlanıyor. Farklı hastalıkların tedavisi için 16 programı olan cihaz aralıklı negatif basınç uygulaması sayesinde, tedavisi oldukça zor olan dolaşım kaynaklı hastalıklarda çığır açmış yeni bir metot” dedi.
Vakum terapisinin uzaya giden astronotların sağlıklarının korunması amacıyla geliştirildiğini anlatan Prof. Dr. Akgül “Uzayda yer çekimi olmadığından son derece sağlıklı olan astronotların dolaşım sisteminde problemler ortaya çıkıyor. Astronotlar günün belirli saatlerinde bu vakum cihazına girerek dolaşım sistemlerini normale döndürüyorlar. Bu cihazın tedavide kullanılması söz konusu olduğunda bir de basınç fonksiyonu eklenmiş” dedi.
"BACAĞINI KESECEĞİZ DEDİLER, 10 GÜN SONRA AYAĞA KALKTIM"
Özlem Tırış 26 yaşında bir ev hanımıydı. Her şey sağ ayak parmaklarının arasındaki kaşıntı ile başladı. Kaşıntı, kısa süre içinde bütün ayağını sardı. Bacağı kızardı ve diğer bacağının 2 katı kadar şişti. Ağrılar içinde kıvranırken acil servise gitti. Ağrı kesici verip gönderdiler. Bir süre sonra bacağında yaralar oluştu ve bacağı mosmor oldu. Antibiyotik tedavisine cevap vermeyince “Bacağını keseceğiz” dediler. Tırış, İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül’e ulaştı. Tırış’a yapılan damar haritalaması işleminde iç varis ve ileri derecede lenfödem hastası olduğu anlaşıldı. Özlem Tırış’ın hastaneye geldiğinde ağır yaraları olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akgül “Özlem Hanım’a bir seri tedavi uyguladık. Önce enfeksiyon tedavisine başladık. Bunun etkili olabilmesi için bacaklardaki ödemi azaltmamız gerekiyordu. O yüzden bu cihaza aldık. Beraberinde Oksiplazma dediğimiz iğneli tedavi, varisleri için de cerrahi operasyon yaptık” dedi.










