https://www.ahmetakgul.com.tr/ Prof. Dr. Ahmet Akgül - Lenfödem Nedir?

LENF SİSTEMİ HASTALIKLARI ve LENFÖDEM

Lenf sistemini tutan hastalıkların örneği olan lenfödem, uzuvlarda (kol veya bacak) ciddi düzeyde geri dönüşümsüz yapısal bozulmaya yol açabilen kronik bir hastalıktır. Yaşam kalitesini düşüren, çoğu zaman genç yaştaki hastayı iş ve sosyal yaşamdan uzaklaştıran, bazı durumlarda yatağa bağımlı hale getiren bu hastalık hakkında; tedavi seçeneklerinin kısıtlı olması ve genel olarak tedavi başarısının yüksek olmaması nedeniyle doktorlar arasında olumsuz bir tutum gelişmiş görünmektedir. Lenfödem hakkındaki genel bilgi düzeyinin yetersiz olması ve konuyla yakından ilgilenen uzman sayısının kısıtlı olması bu hastaların ideall tedaviye erişimlerinde sorunlara yol açmaktadır.
Hastalığın mekanizmasının, sürecinin ve tedavi olanaklarının öğrenilmesi, yeni tedavilerin kullanılması; bu hastalıktan muzdarip kişilerin tedavisinin daha etkin yapılabilmesine, bu kişilerin sosyal ve iş yaşamına geri kazanılabilmelerine olanak sağlayacaktır.

Vücutta dolaşım sistemi arter (atar damar) ve ven (toplar damar) sistemi olarak tanımlanır. Ayrıca lenf damarları da vardır. Yani vücutta 3 adet BORU SİSTEMİ mevcuttur:

1- Atar damarlar (ARTERLER, içinde oksijeni yüksek, temiz kan taşır. Kalpten çıkan temiz kanı dokulara ve hücrelere götürür).
2- Toplar damarlar (VENLER, içinde oksijeni az, kirli kan taşır ve dokuda kullanılan temiz kandaki oksijen düşünce, o kanı alır önce kalbe sonra akciğere götürür ki, kanın oksijeni nefes almakla tekrar artsın)
3- Lenf damarları (LENFATİK DAMARLAR, içinde kan taşımaz yalnızca BEYAZ renkli lenf sıvısını taşırlar).

Lenf sıvısı ve lenf damarları vücudun savunma sistemini oluşturur. Bu sistem içinde lenf damarları, lenf bezleri (nodları), bademcik bezleri (tonsiller), dalak ve timus bezi gibi anatomik kısımlardan oluşur. Lenfatik sistemin temel fonksiyonu dokuların sıvı dengesinin ayarlanmasıdır. Lenf damarları belirli bölgelerde yerleşen lenf bezleri ile bir bütün olarak çok geniş ve karmaşık yapılı bir sistemdir.

Tüm vücutta olduğu gibi deride de bütün bölümlere dağılmış kılcal lenf damarları vardır. Derideki lenf damarları, kan damarlarının yanında bulunurlar. Hücrelerin arasında dağılırlar ve hücreler arasındaki sıvının dengesini sağlarlar.
Deride bulunan lenf damarları içinde bulunan lenf sıvısının akışı, yanında seyreden atar damarın hareketi ve nabız vuruşu ile ve lenf damarlarının çevresinde yer alan kasların kasların kasılması ve vücut hareketi gibi nedenlerle oluşan doku hareketine bağlı olarak gerçekleşir. Ayrıca
lenf damarlarında bulunan LENF DAMARI KAPAKLARINDAN dolayı lenf sıvısının geri kaçışı (reflü, kaçak) engellenmiş olur. İşte eğer lenf sıvısının taşınmasında bir sorun varsa lenf sıvısı o bölgede birikmeye başlar ve bu duruma LENFÖDEM denir. Yani aşağıdaki videoda gördüğünüz, DIŞARI AKAN lenf sıvısının DERİ ALTINDA birikip, o bölgenin şişmesidir.

Lenfödem, doku sıvısının hücreler arasındaki bölgede, özellikle deri altındaki dokuda birikmesi ile oluşan kronik seyirli bir hastalıktır.
Lenf sisteminin öncelikli görevi hücreler arasındaki sahadaki fazla sıvıyı, büyük molekülleri ve parçacıkları temizleyerek toplar damar sistemine aktarmaktır. Hücre düzeyinde, kılcal damarlar arasında, yaşanan sıvı hareketi, mevcut sıvının dışarı çıkma basıncı ile sıvının içeri girme basıncı arasındaki farklarının yarattığı bir denge tarafından yürütülür ve bir miktar sıvının “artık” olarak hücreler arası sahada kalması ile sonuçlanır. Lenfatik sistem yani lenf damarları bu sıvıyı içeriğiyle beraber toplar damar sistemine geri taşır. Bu döngü dinamik bir süreç olup hem kan ve hem de dokunun içeriği ve basıncıyla ilişkili olarak değişkenlik gösterir.

LENFÖDEM NEDEN OLUŞUR?

Hücreler arasındaki sıvının miktarı başlıca iki faktöre bağlıdır:
1- Hücreler arası sahaya giren sıvının hacmi (lenf sıvısı üretim hızı)
2- Hücreler arası sahadan uzaklaştırılan sıvının hacmi (lenf sıvısı uzaklaştırma hızı).
Normal koşullar altında dokuda hücreler arası düzeyinde yaşanan bu sıvı döngüsü esnasında üretilen lenf sıvısı hacmi ile, lenf sıvısının dokudan uzaklaştırılma hızı arasında bir eşitlik söz konusudur. Böylece doku şeklini ve fonksiyonunu korur. Uygun çalışan toplar damar ve lenf damarı ile hücreler arası lenf sıvısı dengededir. Ancak sistemde olan değişiklik sıvı taşınmasını bozar ve o bölgede lenf sıvısı artar, işte bu duruma LENFÖDEM denir.
Lenf sıvısının ortamdan alınmasını belirleyen en önemli durum lenf damarları tarafından taşınabilen sıvının hacmidir. Bu hacmin en üst değeri altındaki hızlarda üretilen lenf sıvısı, artmış hacimde olsa bile, hücreler arası sahada herhangi bir sıvı birikimine izin vermeden dokudan uzaklaştırılacaktır. Ancak taşınabilen en üst hacmin üzerindeki hızlarda lenf sıvısı üretimi veya taşıma hacmindeki kayıplar, kaçınılmaz olarak hücreler arasındaki sahada kalan artık sıvı hacminin artışı ile sonuçlanacaktır. Bu sorun, lenfödemin nasıl oluştuğunu anlamakta ve başka hastalıklardan ayırmada önemlidir.
Ödem; hücreler arası sahaya giren sıvının hacminin artması, hücreler arası sahadan uzaklaştırılan sıvının hacminin azalması veya her ikisi sonucu oluşur. Genel anlamda ödem dokuda üretilen lenf sıvısının, lenfatik sistemin taşıma kapasitesinin üzerine çıkması sonucu oluşurken, lenfödem çeşitli bozukluklar sonucu azalmış lenfatik taşıma kapasitesi neticesinde meydana gelir.
Protein ve büyük moleküllerden zengin lenf sıvısının azalmış taşınması sonucunda dokuda birikmesi; bir yandan dokunun içeriğini değiştirerek diğer yandan yangı süreçleri tetikleyerek lenf üretim hızını arttırır. Bu durum sürecin ilerleyici bir doğa kazanmasına yol açar; tekrarlayan lenfanjit (lenf damarı iltihabı) atakları, lenf kanalları ve kılcal kan damarlarında görülen pıhtı, deri altındaki dokunun bağ dokusu ile kaplanması mevcut lenf damarlarının daha ileri derecede hasar görmesine, tıkanmasına ve lenf sıvısının atılmasının giderek azalmasına yol açar. Artan lenf sıvısı üretim hızı ve azalan lenf sıvısı temizliği geri dönüşümsüz kronik tablonun oluşumundan sorumludur. Lenfödem gelişimi durağan bir durum olmayıp, dinamik ve aktif şekilde değişen ileryici ve bozucu etkileri olan bir hastalıktır ve tüm süreç aslında bir KISIR DÖNGÜ gibi devamlı birbirini bozarak ilerler.

LENFÖDEMİN ÇEŞİTLERİ

Lenfödem sınıflaması ve evrelemesi için birçok sistem önerilmiş olmasına karşın hastalığın nedenini, oluşum mekanizmasını ve hastanın durumunu açıklayıcı şekilde kapsayan kabul görmüş bir sistem bulunmamaktadır. Günümüzde kullanılmakta olan standart sınıflama yöntemlerinde lenfödem;


Nedenine göre: primer, sekonder
Genetik zemine göre: ailesel, ferdi
Hastanın foksiyon ve yapısına göre: uzuvların gövde ile birleşim yerinde tıkanıklık, uzuvların uçlarında tıkanıklık
Ödemin başlangıç yaşına göre: doğuştan, sonradan oluşan
göre sınıflandırılmaktadır.


Ancak bu sınıflama yöntemlerinin hiç birisi hastalığın ciddiyetini ve tedavi ile ilişkisini ortaya koymamaktadır ve evreleme amacıyla kullanılamaz. Hastalığın klinik evresi ve tedavinin planlanması ile ilgili özellikleri içeren yeni sınıflama sistemleri önerilmiş olmakla beraber popülerlik kazanmamıştır.
Günümüzde kullanılan standart sınıflamada lenfödem; hastalığın nedenine göre primer ve sekonder olarak iki tipe ayrılır. Bu tanımlama 1934’de Allen tarafından yapılmıştır.
Hastanın şikayet ve bulguları açısından primer lenfödem nedeni bilinmeyen (idiopatik) lenfödem olarak tanımlanırken, sekonder lenfödem ise tespit edilebilir bir nedenden kaynaklanan lenfödem olarak değerlendirilir. Tespit edilebilir bu nedenler arasında lenf bezlerinin çıkarılması, radyasyonla (ışın tedavisi) tahrip edilmesi, çeşitli ilaçlar sonucu vücudun verdiği bir tepki olarak yangı süreçlerin yaşanması, parazitler veya kanser hücreleri ile lenf kanallarının tıkanması vardır.


Primer lenfödem; travmaya, bir başka hastalığa veya tedavisine bağlı olarak ortaya çıkmayan ve lenfatik sistemin uygun şekilde gelişmesinde eksiklik sonucu oluşan lenfödemdir. Sıklıkla bacaklarda (alt ekstremitede) ve kadınlarda görülür. Tüm primer lenfödemli hastalarda altta yatan sebebin lenfatik sistemin gelişimsel anormalliği olduğu düşünülse de bu hastalarda lenf kanalları ve lenf bezlerinin bağ dokusu ile tıkandığı da gösterilmiştir.


Primer lenfödem ailede yalnızca bir kişide veya ailesel olabilir. Primer lenfödemli hastaların %8-14’ü aileseldir. Ailesel nitelikteki doğuştan (konjenital) lenfödem Milroy hastalığı (tip I herediter lenfödem) ve daha geç dönemde başlayan ailesel lenfödem Meige hastalığı (tip II herediter lenfödem) olarak isimlendirilir. Milroy hastalığı doğumda veya hemen sonrasında görülür. Meige hastalığı ise genellikle ergenlik döneminde başlar, kızlarda erkeklerden daha sık görülür ve sıklıkla küçük bir travmayı takiben ayak ve ayak bileği ödemi gelişir.
Lenfödemle ilişkili bir diğer tablo lenfanjiyomlardır. Lenfatik sistemin doğuştan malformasyonlarıdır ve diğer damar sorunları ile ilişkili olabilirler.
Ayrıca lenfödem; kolestazis-lenfödem sendromu (CLS, Aegenaes Sendromu), lenfödem-distikiazis sendromu, hipertrikozis-lenfödem-telenjiektazi sendromu (HLTS) gibi çeşitli sendromlara ve Turner Sendromu, Klinefelter Sendromu, Noonan Sendromu gibi çeşitli kromozom anomalilerine eşlik edebilir.

PRİMER LENFÖDEM NEDİR?

Lenf damarlarının, dışardan hiçbir müdahale olmadan zarar görmesidir. Niye zarar gördüğü bilinmeyen lenf damarı tıkanıklıklarıdır. Genellikle bacaktaki lenf damarları etkilenir. Bayanlarda erkeklere göre daha sıktır. En çok bacaklarda gözlenir. 3 tipe ayrılır:

    • Doğumdan itibaren (kongenital)
    • Ergenlik döneminden itibaren (prekoks)
    • Yetişkin dönemden itibaren (tarda)
    • Primer lenfödemin fonksiyonel sınıflaması Browse tarafından yapılmıştır ve lenfanjiyografi ile tespit edilen anatomik özelliklere göre yapılır. Bu sınıflama tedavi kararı verilirken ameliyatlı veya ameliyatsız tedavi seçiminin yapılabilmesi amacıyla geliştirilmiştir. Fonksiyonel açıdan primer lenfödem kol/bacağın uç noktalarında tıkanıklık (distal obliterasyon), kol/bacağın gövdeye yakın yerinde tıkanıklık (proksimal obliterasyon) ve doğuştan lenf damarı bozukluğu (konjenital hiperplazi) olarak sınıflandırılır.
  • Primer lenfödemli olguların %80’inde distal obliterasyon tespit edilir; uç yerlerdeki lenf damarlarında gelişim geriliği veya doğuştan yokluk mevcuttur. Yüzeyel bacak lenf damarları lenfanjiyografide yoktur veya azalmıştır. Gövdeye yakın lenf damarları ise genellikle normaldir. Genellikle kadınlarda görülür ve ergenlikte başlar. Ailede birden fazla kişide genellikle bu hastalık mevcuttur. Şişme genellikle her iki bacakta görülür. Hastalığın seyri ılımlıdır, ilerleme hızı yavaştır ve ödem genellikle ameliyatsız, masaj-bandaj tedavisine iyi yanıt verir.
    Primer lenfödemli hastaların %10’unda karın içindeki aort damarı etrafında veya kasık lenf bezlerinde tıkanıklık görülür. Başlangıçta bacak uçlarındaki lenf damarları normaldir ancak zamanla tıkanırlar. Herhangi bir yaşta görülebilir. Sıklıkla tek bacağı tutar. Kadın ve erkeklerde benzer sıklıkta görülür. İlerleyicidir ve hızla ilerleme eğilimdedir; klasik masaj-bandaj tedavisine kötü yanıt verir. Ancak lenfödem ameliyatlarına iyi cevap verirler.
    Hastaların geri kalan %10’unda ise aşırı gelişme ve lenf damarlarının yetmezliği görülür. Hastaların bazılarında LENFANJİEKTAZİ denen genişlemiş ve kıvrımlı hale gelmiş lenf kanalları tespit edilir. Lenfatik yetmezlik lenf kaçağına ve lenf damarlarının genişlemesine yol açar. Hastalığın gidişatı en kötü olan tiptir; kol/bacakta geniş tutulumla seyreder. Genellikle doğumsal ve aileseldir. Ödem her 2 uzuvda da görülür. Erkeklerde daha sık görülür. Ödem kol/bacağın yukarı kaldırılması ile düzelir ancak ayağa kalkınca hızla tekrar oluşur. Bu hastalarda karın arkasında bulunan bozuk retroperitoneal lenf damarlarının bağlanması veya çıkarılması ameliyatı yapılmalıdır.
    Barsak lenf damarları (mezenterik lenfatikler) tutulması şile (lenf sıvısı) reflüsüne (kaçağına) yol açabilir. Bu hastalarda ödem genellikle tek taraflıdır, protein kaybettiren barsak hastalığı, idrarda lenf kaçağı, vajinadan lenf akıntısı, vajen dudakları, erkeklik torbası veya bacaklardan lenf sızıntısı görülür.

SEKONDER LENFÖDEM NEDİR?

Lenf damarlarının ve/veya lenf bezlerinin dışardan müdahale sonucu zarar görmesiyle oluşan lenfödem tablosudur. Örneğin kol veya bacak ameliyatından sonra, meme ameliyatı sonrası, radyasyon tedavisi sonrası, iltihaplanma sonrası veya kaza sonrası özellikle kol ve bacaklarda oluşan lenfödemlerdir. Primer lenfödeme göre sekonder lenfödem daha sık gözlenir. En çok kanser hastalığının tedavisi sonrası ortaya çıkar.

Sekonder (sonradan oluşan) lenfödem, doğuşta normal durumdaki lenf sisteminde yapısal veya fonksiyonel bozukluk yaratan bir dış faktör tarafından oluşturulur. Enfeksiyon veya travma gibi belirli bir nedenin lenfatik sistemde hasara veya tıkanıklığa yol açması lenf damarlarında lenf sıvısının taşınmasını ortadan kaldırır ve lenfödeme sebep olur. Bu hastalarda daha öncesinde bilinen bir lenfatik sorun genellikle yoktur. Sekonder lenfödeme başlıca lenfatik travma, enfeksiyon ve kanser hücrelerinin saldırısı yol açar. Bunların yanında toplar damar hastalığı, varis, hareketsiz yaşam, yılan ısırığı, böcek sokması ve istemli müdahaleler (kol/bacağa turnike uygulaması, bacağı aşağı sallama) sekonder lenfödeme yol açabilir. Lenf sistemine zarar veren travmanın en önemli iki nedeni ameliyat sırasında zarar verme ve ışın tedavisi (radyoterapi) dir. Lenf bezlerinin ameliyat sırasında alınması (kasık veya koltuk altı lenf bezlerinin ameliyatta çıkarılması) lenfödemin en sık nedenlerindendir.

Lenfatik akımın yani lenf sıvısı akımının devamlılığının bozulması sonucunda lenfödem gelişir. Işın tedavisi ise lenf bezlerinin yapışmasına yol açarak lenf sıvısı akımının tıkanmasına yol açar. Özellikle meme kanseri ameliyatı sonrası kolda sık görülür. Meme ameliyatı sonrası görülen lenfödem, meme ameliyatı olan hastaların yaklaşık %25’inde görülür. Koltuk altındaki ana derin toplar damar (aksiller ven) tıkanıklığı ve lenfanjit atakları ödem kolda lenfödem yapabilir. Bunun yanında rahim ağzı (serviks) kanseri, yumuşak doku kanserleri ve bacağın cilt kanseri olan malign melanom hastalıklarında da bacakta lenfödem görülmektedir.
Kasıktan lenf bezleri çıkarılmasa bile kasıktan yapılan ameliyatlar sırasında (atar damar ameliyatı, varis ameliyatı gibi) işlemler sırasında da lenfödem oluşabilir. Trafik kazası gibi genel vücut travmaları sonucunda da lenfödem gelişimi görülebilir.

Sekonder lenfödeme yol açan önemli nedenlerden biri enfeksiyonlardır. Bu enfeksiyonlar arasında filariyazis, tekrar eden mikroplu sellülit hastalığı, cinsel yolla geçen hastalıklar da bulunur.
Kuzey Amerika ile Avrupa’da sekonder lenfödemin en sık sebebi koltuk altı veya kasık lenf bezlerinin kanser ameliyatı esnasında cerrahi olarak çıkarılması ve sonrasında yapılan ışın tedavisi olmasına karşın sekonder lenfödemin dünyadaki en sık sebebi filariyazisdir. Filariyasis hastalığı Asya ve Afrika’da yaygın olan Wuchereria bancrofti, Brugia malayi ve Brugia timori gibi MİKROPLAR/PARAZİTLER tarafından oluşur. Hastaların %90’ında bancrofti enfeksiyonu bulunur. Lenf damarına yerleşen parazit yangıya ve lenf damarı içinde yapışıklıklara ve damarın tıkanmasına neden olur. Ayrıca lenf duvarına ve lenfatik kapakçıklara fiziksel hasar verir. Filaryazis hızla elefantiyazis (FİL HASTALIĞI) oluşmasına yol açabilir.

Erizipel (yılancık) gibi tekrarlayan mikroplu lenfanjit hastalıkları da lenf kanalların tıkanıklığına neden olabilir. Enfeksiyon kaynağı sıklıkla tırnaklardaki MANTAR, travma veya böcek ısırığı gibi cilt bütünlüğünün bozulduğu sahalardır.

Lenfogranüloma venerum hastalığı ise klamidya mikrobu tarafından oluşturulur ve cinsel yolla bulaşır. Sıklıkla kasıktaki lenf bezlerini tutar.
Skrofula hastalığı ise boyun (servikal) lenf bezlerinin tüberküloz (verem) hastalığıdır.
İnflamasyona (yangıya) yol açan çeşitli mikropsuz hastalıklar da lenfödeme sebep olabilir. Bu hastalıklar arasında sistemik lupus eritematozus, romatoid artrit, psöriatik artrit, kronik dermatit, retroperitoneal fibrosis, pannikülit, Graves hastalığı ve TİROİD HASTALIĞI (miksödem) gibi vücudun genel hastalıkları bulunur.

Lenf bezlerine saldıran kanserler, Hodking ve non-Hodking lenfoma sekonder lenfödeme yol açabilir. Kanser hücreleri, lenfatik kanalları ve lenf nodlarını mekanik olarak tıkamalarının yanında yangıyı ve enfeksiyonu tetikleyerek damarda yapışıklıklara da yol açabilirler. Bazı hastalarda lenfödem, bölgesel lenf bezlerine kanser hücrelerinin saldırısının ilk bulgusu olabilir. En sık erkeklerde prostat kanseri ve kadınlarda lenfoma bu gruptaki kanserlerdir.
Yumurtalık (over) kanseri, rahim (uterus) kanseri ve lenfosarkom da bu tür sekonder lenfödeme yol açabilir.
Sekonder lenfödeme yol açan pek çok durum tedavi edilebilir olduğu için hastalığın nedenine bağlı tanımlama tedavi ve hastalığın ilerleyişinin durdurulmasında son derece önemlidir.
Tüm lenfödemler aksi gösterilene dek sekonder kabul edilmelidir.

LENFÖDEMİN EVRELEMESİ

Lenfödemin sınıflaması hastalığın ilerleyişi hakkında bilgi veren en önemli kriter lenfödemin evrelendirilmesidir. Lenfödemin bulguları hastalığın ciddiyeti ve süresiyle ilişkilidir. Başlangıçta ayak, ayak sırtı ve bacağın altını tutan, bacağı yukarı kaldırmakla düzelen, Godet işareti pozitif hafif-orta derece ödem mevcutken, hastalığın ilerlemesiyle beraber cilt ve cilt altı dokunun yapışması ve sertleşmesi sonucu ödem kalıcı hale gelir, bacağı kaldırmakla düzelmez ve Godet işareti negatif vasfa sahip olur.

Godet işaretinin negatif olması cilt altı dokuda ciddi değişiklikler olduğunun işaretidir. Cilt altı yağ ve bağ dokunun artışına bağlı olarak cilt kalınlaşır ve esnekliğini yitirir. İlerleyen aşamalarda kol veya bacağın artan ebatları ve ağırlığı nedeniyle günlük aktivitelerde kısıtlanma olabilir. Kol/bacağın çapı ileri düzeyde artabilir (Fil hastalığı, elefantiyazis).
Kol/bacağın ağırlığından ötürü hastalar yatağa bağımlı olabilir. Hastalığın daha ilerlemesi sonucunda geç dönemde cilt kalınlaşır, koyu renkli lekelenme olur, siğil benzeri lezyonlar (lenfostatik verrukozis) gelişir.

Lenfödem kliniği şu aşamalarda evrelenir:
1. Evre 0 (Gizli lenfödem): Lenf sıvısının taşınması bozuk olmasına karşın ödem yoktur. Hastalarda şikayet yoktur. Lenfödem gelişim riski altındaki hastaları tanımlar. Ayakta dopler ve/veya lenfosintigrafi ile tanı konabilir. Tanı konduğu zaman masaj, bandaj, oksiplazma, vakum, mikroplus tedavisi ile ilerlemeden düzelebilen bir evredir.
2. Evre I (Kol/bacağın kaldırılması ile geri dönme şansı olan evre): Proteinden zengin sıvı birikiminin erken evresidir. Ödem geri dönüşümlüdür ve kol/bacağın kaldırılması düzelir. Sabah saatlerinde ödem yok veya hafiftir ancak günün ilerleyen saatlerinde artar. Godet işareti pozitif vasıftadır. Bacakta şişliğe bağlı basınç hissi, gerilme görülebilir. Cilt altı yapışıklık ve sertleşme yoktur.
3. Evre II (Kendiğinden düzelme şansı olmayan evre): Dokuda yaygın sertleşme ve yapışıklık görülen evredir. Ödem kalıcı nitelik kazanır; sabah yataktan kalkınca da ödemin mevcut olduğu görülür ve kol/bacağı yukarı kaldırmakla düzelmez. Godet işareti negatiftir. Yağ dokusu artışı gelişir.
4. Evre III (Fil bacağı, elefantiazis evresi): Cilt ve cilt altı dokuda aşırı yapışıklık ve sertleşme gelişir. Godet negatif vasıftadır ve cilt değişiklikleri görülür. Görülen cilt değişiklikleri arasında akantozis, yağ birikimi, siğiller (lenfostatik verrukozis), lenfoseller, fistüller, veziküller, şilöz reflü, cilt katlanmaları, egzema, enfeksiyon ve ülser bulunur.

Her bir evrenin ciddiyeti kol/bacak hacim değişikliğine göre tanımlanır;
- uzuv hacminde <%20 artış olması hafif
- %20-40 artış olması orta
- >%40 artış olması ciddi olarak değerlendirilir.

Ödemin ciddiyetinin uzvun çapına göre değerlendirilmesi hasta tarafla normal taraf arasındaki çevre farkına göre yapılabilir;
çevre farkı <3 cm ise hafif,
3-5 cm ise orta
>5 cm ise ciddi olarak tanımlanır.

Godet pozitif ödemin kalitatif derecelenmesinde ise;
belli belirsiz ödem varlığı 1+,
basıyla hafif çökme oluşuyor ve hemen geri geliyorsa 2+,
basıyla oluşan çökme 5-30 sn içinde düzeliyorsa 3+
çökme >30 sn içinde düzeliyorsa 4+ olarak ifade edilir.

Klinik evreleme hastalığın nedeni hakkında bilgi vermez ancak uygulanan tedavinin etkinliğinin değerlendirilebilmesine olanak tanır.

LENFÖDEM, NEDEN KANSER AMALİYATINDAN SONRA SIKLIKLA GÖRÜLÜR?

Özellikle meme kanserinde koltuk altı lenf bezleri ameliyatta alınmak zorundadır çünkü lenf bezlerinde kanser hücreleri vardır. Prostat veya kadın doğuma ait ameliyatlarda da kasık lenf bezleri zarar görebilir. Koltuk altı lenf bezleri zarar gördüğünde kolda lenfödem, kasık lenf bezleri zarar gördüğünde bacakta lenfödem oluşur.

behcet_hastaliginin_en_iyi_tedavisi.jpg

 



Yukarıdaki gazete haberinin tam metni aşağıdaki renkli yazıda vardır veya haberin ayrıntıları için TIKLAYINIZ

NASA teknolojisi ile damar tedavisi

Bacaklara negatif ve pozitif basınç uygulayarak, toplardamarlardan geriye kan akımını hızlandıran cihaz ayak damar tıkanmalarına çözüm oluyor.

NASA’nın uzaydaki astronotların bacaklarındaki kan akımını düzenlemek için geliştirdiği cihaz, bacak damar tıkanıklıklarının ve bacak damarlarındaki kanlanma problemleriyle oluşan hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi bünyesinde kurulan Türkiye’nin ilk Geronteknoloji Merkezinde hizmete giren Vakum Terapi cihazı sayesinde kangren olup kesilecek ayaklar kurtuluyor.

Vakum Terapi Cihazı’nın vücutta ayaklardaki dolaşımı destekleyen ikinci bir kalp gibi çalıştığını söyleyen İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Kalp-Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül “Lenfödem toplumda 6.000 kişide bir görülen bir hastalık. Derin Ven Trombozu adını verdiğimiz tıkanıklıklar ise çok daha sık. Ayak damarlarının kanlanmasına yardımcı olduğu için her türlü damar hastalığının tedavisinde kullanılabilen bu tedavi yönteminde negatif ve pozitif basınç uygulanarak, toplardamarlardan geriye kan akımı hızlandırılıyor. Atardamarlardaki kan akış hızı ve dokuların oksijenlenmesi artırılarak yara-kas dokusunun iyileşmesi sağlanıyor. Farklı hastalıkların tedavisi için 16 programı olan cihaz aralıklı negatif basınç uygulaması sayesinde,tedavisi oldukça zor olan dolaşım kaynaklı hastalıklarda çığır açmış yeni bir metot” dedi.

Vakum terapisinin uzaya giden astronotların sağlıklarının korunması amacıyla geliştirildiğini anlatan Prof. Dr. Akgül “Uzayda yer çekimi olmadığından son derece sağlıklı olan astronotların dolaşım sisteminde problemler ortaya çıkıyor. Astronotlar günün belirli saatlerinde bu vakum cihazına girerek dolaşım sistemlerini normale döndürüyorlar. Bu cihazın tedavide kullanılması söz konusu olduğunda bir de basınç fonksiyonu eklenmiş” dedi.

"BACAĞINI KESECEĞİZ DEDİLER, 10 GÜN SONRA AYAĞA KALKTIM"

Özlem Tırış 26 yaşında bir ev hanımıydı. Her şey sağ ayak parmaklarının arasındaki kaşıntı ile başladı. Kaşıntı, kısa süre içinde bütün ayağını sardı. Bacağı kızardı ve diğer bacağının 2 katı kadar şişti. Ağrılar içinde kıvranırken acil servise gitti. Ağrı kesici verip gönderdiler. Bir süre sonra bacağında yaralar oluştu ve bacağı mosmor oldu. Antibiyotik tedavisine cevap vermeyince “Bacağını keseceğiz” dediler. Tırış, İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül’e ulaştı. Tırış’a yapılan damar haritalaması işleminde iç varis ve ileri derecede lenfödem hastası olduğu anlaşıldı. Özlem Tırış’ın hastaneye geldiğinde ağır yaraları olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akgül “Özlem Hanım’a bir seri tedavi uyguladık. Önce enfeksiyon tedavisine başladık. Bunun etkili olabilmesi için bacaklardaki ödemi azaltmamız gerekiyordu. O yüzden bu cihaza aldık. Beraberinde Oksiplazma dediğimiz iğneli tedavi, varisleri için de cerrahi operasyon yaptık” dedi.

Prof. Dr. Ahmet AKGÜL'ün Özgeçmişine ulaşmak için lütfen tıklayınız

LENFÖDEM HASTALIĞI ve LENFÖDEM TEDAVİSİ için ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız lütfen tıklayınız

LENFÖDEM TEDAVİSİ OLAN HASTALARIN yorumlarını görmek için lütfen tıklayınız  

İLETİŞİME geçmek ve RANDEVU almak için lütfen tıklayınız

Yasal Uyarı

Bu sitenin içeriği ziyaretçilerini bilgilendirmeye yönelik hazırlanmış olup sağlıkla ilgili konularda tıbbi teşhis, tedavi veya reçete bilgisi özelliği taşımaz. Site, sağlıkla ilgili tüm konularda en doğru bilginin hastayı muayene eden doktorundan öğrenilebileceğini savunur. Sitedeki bilgiler bu amaçla kullanılmamalıdır. Bu bilgilerin yanlış anlaşılması veya kullanılmasından doğabilecek mağduriyetlerden bu site sorumlu tutulamaz.Bu sitedeki bilgileri kopyalama, nakletme veya diğer kullanımlar kesinlikle yasaktır. Web sitesindeki bilgilerin kullanımı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine ve site sahibinin iznine bağlıdır. Tüm kullanıcılar yukarıda belirtilen yasal uyarıyı tamamen ve çekincesiz olarak kabul etmiş sayılırlar.