https://www.ahmetakgul.com.tr/ Prof. Dr. Ahmet Akgül - Bacak Yaraları Çeşitleri Nelerdir?

YARA veya ÜLSER NEDİR, NE KADAR SIKLIKLA GÖRÜLÜR, KİMLERDE OLUŞUR?

Bacaktaki yaraların uzun süre tedavi edilmeden kalmasının nedeni, daha yaranın ne yarası oluduğu bilinmemesinden kaynaklanır. Ayrıca onlarca test ve tetkik yapılır ve bir karar verilemez. Hatta kültür, biyopsi bile yapılır ama hala karar verilemez ve bu durumda VASKÜLOPATİ denilir. Yani bu şu demektir: 

"Sizde bir yara var ama niye olduğunu bilmiyoruz, dolayısıyla TEDAVİYİ DE BİLMİYORUZ. Şu kremleri al kullan, İnşallah iyi gelir." 

 
İşte biz bu anlayışı yıktık ve her yaranın nedenini ve tedavisini ortaya çıkarıyoruz: 

Ülser yani bilinen ismiyle YARA, vücuda zarar verici bir etken sonucunda hasar gören deri ve derinin altındaki dokunun bozulmasıdır. Bacak, ve özellikle bacağın uç kısımları, ayak bileği ve ayakta görülen bu yaralara genel olarak BACAK ÜLSERLERİ veya BACAK YARALARI denir. Bacak ülseri tek başına olan bir hastalık değildir, altında başka nedenler vardır. Bacak ülserine neden olan bu hastalıklar genellikle kronik bir hastalığın yani uzun sürmüş bir hastalığın sonucudur. Pek çok hastalık bacak ülserine neden olabilir. Bacak ülserinin nedeninin belirlenmesi, seyrinin izlenmesi ve tedavisinin yönlendirilmesi açısından zorunludur.

Erişkin insanların %1'inde çeşitli nedenlere bağlı bacak ülserleri izlenmektedir. Bu oran 65 yaş üzerindeki bireylerde 3-5 kat artmaktadır. Çoğunlukla kronik bir seyir gösterip sık nüks eden bacak ülserleri, hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemekte, psikolojisini bozmakta, şiddetli ağrı ve enfeksiyonlar yaşatmakta, kozmetik görüntüsünü bozmakta ve işgücü kaybına neden olmaktadır. Bacak ülserlerinin yüksek tedavi maliyetleri, sağlık kurumlarına da ciddi bir yük oluşturmaktadır.

BACAK YARALARI KAÇ ÇEŞİTTİR?

Bacak ülserlerinin başka hastalıklar sonucu olacağını belirtmiştik. Peki, nelerdir bu başka hastalıklar?
 
1- Bacak yaraları en çok bacak toplar damarı yetmezliğinden oluşur yani bacak yaralarının %70'i ven yani venöz kaynaklıdır: VENÖZ TİP BACAK YARASI veya VARİS YARASI
2- Bacak yaralarının %10'u atardamar yani arteryel damar yetmezliğinden oluşur: ATARDAMAR veya ARTERYEL BACAK YARASI
3- Yüzde 10 diğer bacak yaraları da hem atadamar hem de toplar damar yetmezliğinden oluşur: KARIŞIK veya MİKS BACAK YARASI
4- Kalan yüzde 10 ise çok daha farklı nedenlerle oluşur.
 
Buna göre, herhangi bir bacak ülseriyle karşılaşıldığında ilk olarak venöz ülser yani VARİS YARASI tanısı akla gelmektedir. Venöz ülser tanısında hastanın detaylı şikayeti ve muayene bulguları çoğu zaman yeterlidir. Venöz ülserin klinik özelliklerinin ve ayırıcı tanısının iyi bilinmesi, pahalı laboratuvar incelemelerinin yapılmasını önleyeceği gibi, hastalığa özgü tedavinin erken dönemde başlanmasını sağlayacaktır. 
 

BACAK YARALARINDA TANI NASIL KONULUR?

Damar problemi olan hastalar genellikle ağrı, şişlik, ödem, ülser, gangren şikayetleri ile başvururlar. Bacak yaralarının yani ülserlerinin %90'ından fazlasına varis veya venöz hastalık, atar damar hastalığı ve sinir harabiyeti yani nöropati neden olur. Nöropati en sık olarak diyabetli hastalarda görülür, diyabetik ayak hastalarının yaklaşık yarısında kılcal atar damar tıkanıklığı bulunmuştur. Damarsal bacak yaralarının en sık sebebinin venöz ülserler olduğu  belirtilsede, özellikle ülkemizde diyabet sıklığındaki önemli artış nedeni atardamar tıkanıklıklarına bağlı yaralarda çoğalmıştır. 

Aşağıdaki  bacak yaraları resimlerine bakınız. Sizce bu yaraların tedavisi aynı mıdır?

Cevap: Aynı değidir, çünkü yaraların olma nedeni farklıdır, dolayısıyla tedavileri de farklıdır. 

lenfodem_yarasi.jpg varis_yaras.jpg

 

 


Hastanın gemişi ve hikayesi

Bacak ülserli hastaların öyküsüne dikkat edilmelidir. Varislerin varlığı, geçirilmiş derin ven trombozu (DVT) veya tromboflebit atakları, gebelik, hareket kısıtlılığı, ailede varis öyküsü, travma veya bacağa uygulanan cerrahi bir girişim venöz ülser gelişimi açısından risk oluşturmaktadır.

Aterosklerotik kalp hastalığı, sigara, diyabet, obezite ve hipertansiyon ise arteriyel ülser açısından önemli risk faktörleridir.

Geçirilmiş beyin damarı tıkanıklıkları, felç veya kemik kırığı gibi zorunlu yatak istirahati gerektiren hastalıklar dekübit yani yatak ülserlerine yol açabilir.

Vaskülit veya bağ doku hastalıkları bacak ülserlerinin olası nedenleri olarak göz önüne alınmalıdır.

Bağışıklığı baskı altındaki hastalarda özellikle farklı mikroplar ve derin mantar enfeksiyonlarının etken olduğu bacak ülserinin gelişebileceği unutulmamalıdır.

Venöz ülserler genellikle orta yaştaki bireylerde izlenirken, arteriyel yani atar damar ülserleri yaşlılarda sıktır. Ancak, diyabetiklerde yani şeker hastalarında arteriyel ülserler daha genç yaşlarda da görülebilir.

Akut yani aniden gelişip hızla ilerleyen ülserler tipik olarak piyoderma gangrenozumu düşündürür. Bununla birlikte, vaskülit veya mikroplara bağlı ülserler de hızla gelişebilir. Genel olarak, 2-3 aydan uzun süre devam eden kronik ülserlerde, kronik venöz yetmezlik bulguları olsa bile, kanser olasılığı akla gelmelidir.

Yarada ağrı var mı?

Ağrının varlığı bacak ülserlerinin tanısında yol göstericidir. Ağrı, arteriyel ülserler için çok yaygın bir şikayettir. Venöz ülserin ağrılı olması, genellikle bir enfeksiyonu yani mikrop kapmayı düşündürür. Piyoderma gangrenozum, vaskülit ülserler ve kalsiyum dengesizliğinde ağrı çok şiddetlidir. Nöropatik yani sinir hasarına bağlı ülserler ise ağrısızdır. Bacağın yukarı kaldırılması ağrıda düzelme sağlıyorsa, venöz yetmezlik akla gelmelidir. Bacağın yukarı kaldırılması ağrıyı şiddetlendiriyorsa, öncelikli olarak atar damar tıkanıklıklarından şüphelenilmelidir.

Şimdi yara yapan nedenleri tek tek inceleyelim:

VENÖZ ÜLSER YANİ VARİS YARASI

Varis yarası, bacağın toplar damarlarındaki kronik yani uzun süren yetmezliğin bir sonucudur. Toplar damarlardakikapakların doğuştan ya da sonradan oluşan yetmezliği yani reflü (kaçak) ve/veya bacak kaslarının güçsüzlüğü olarak tanımlanan kronik venöz yetmezlik, bacak toplar damarlarında artan kan birikimine neden olur. Bacaktaki bu kan artışına VENÖZ HİPERTANSİYON denir.

Kronik venöz yetmezliğin ilk klinik belirtisi, ayak bileğindeki iç ve dış topukların çevresinde varis ve kılcal damar genişlemeleri, damar patlamalrı ve ödemdir. Bu kötü durum bacaklarda uzun süre ayakta kalmayla artan ağırlık hissi, ağrı ve hareket kısıtlılığına yol açar. Kılcal damarın içinde oluşan basıncın artışı, kılcal damarların yırtılmasına ve kanın içinde bulunan kan hücrelerinin damar dışına çıkmasına ve cilt altı birikmesine yol açar. Yani ayak bileğinde kırmızı veya mor renk değişiklikleri oluşur. Daha sonra kan hücrelerinin de yırtılmasıyla içinde bulunan DEMİR yani HEMOSİDERİN ortaya çıkar ve bu sefer de deri altı ve deri kahverengi renk alır ve cilt altı kanamalar görülür. Bu arada VARİS DEMATİTİ veya STAZ DERMATİTİ veya DERİ İLTİHABI denilen bulgular ortaya çıkar. Bu bulgular:

- Deri altı kanamaları
- Kılcal damar artışı
- Kızarıklık
- Morarma ve kahverengi lekeler
- Deride kepeklenme
- Deri altı sertleşme
 
Özellikle bu bölgedeki deriye olarak uygulanan antibiyotikli krem, merhem ve pomatlar (neomycin, bacitracin), tendürdiyot ve batikon, lanolin, parfümler (fragrance mix, Peru balsamı) ve  elastik bandajlar deride bulunan bu kötü durumu daha da KÖTÜLEŞTİRİR. Sakın doktora sormadan kullanmayın!

Ayrıca deri veya deri altına mikrop da bulaşabilir. Şu ana kadar anlattığımız durumda mikrop yoktu. Tırnaktan veya ayak tabanından alınan mikroplar da buraya bulaşırsa cilt altı mikroplu yangı oluşur ki bu duruma SELÜLİT denir.
Hastalık tedavi edilmez ve ilerlerse bacağın alt kısmında ve ayak bileğinin hemen üstünde cilt altı yapışıklıkları ve sertleşmeleri oluşur ve burum da, bacakta "ters şampanya şişesi" görünümüne neden olur.
Hastalık ilerlemeye devam ederse artık varis yarası oluşmaya başlar. En sık olarak ayak bileğinin iç yüzünde, iç topuğun heme yanında veya üstünde önce mercimek büyüklüğünde çok küçük bir kararma ve deri açılması olur. Genellikle ağrısız ya da hafif ağrılıdır. Ağrı bacağın yukarı kaldırılmasıyla azalır. Yara etrafındaki deri düzensizdir yani sınırları pek belli olmaz, etrafındaki deride kızarıklık vardır. Yara ilk başta çok yüzeyel görülür. Yaranın yüzeyinde yeşilimsi-sarımsı bir yara suyu ile kaplı olabilir. Yaranın derinleşip genişlemesi, ağrının eklenmesi, yoğun iltihaplı akıntı, kötü koku, etraf dokusundaki yaygın kızarıklık ve yarada ateş hissi ve ısı artışı, artık yaranın mikrop kaptığını düşündürür.

Eğer bu durumda da tedavi edilmezse cilt altı toplar damarlar iltihaplanıp TROMBOFLEBİT ve/veya cilt altı lenf damarları iltihaplanıp LENFANJİT oluşabilir. Hala tedavi edilmezse mikroplar ana toplar damarı tıkayıp DERİN VEN TROMBOZU ve kas altında bulunan kemiklere ulaşıp OSTEOMİYELİT yani KEMİK İLTİHABI yapabilir. Artık hastanın bacağının AMPUTASYON riski bile gündeme gelebilir.

Tedavi de yapılsa varis yaraları iyileşirken İZ BIRAKIR yani SKAR oluşur. Hasta ömrü boyunca hangi noktada varis yarası olup tekrar kapandığını iyi bilir. İyileşen varis yaraları başka yerde veya AYNI YERDE tekrar oluşabilir. O nedenle tedavi sonrası hastanın gerekli önlemleri alması gerekir. "Ben tedavi oldum, yaram geçti, artık rahatım" diyemez, koruma önlemleri almak zorundadır.

Ayrıca uzun süren varis yaralarının %5 civarı KANSERLEŞME eğilimindedir. Bu nedenle tedaviyi yaptırırken en iyi doktorlarda yaptırmanızı öneriririz.

ARTER YANİ ATAR DAMAR HASTALIĞINA BAĞLI YARALAR

gangren.png


Atar damarlara bağlı gelişen yaralar, atar damarların tamamen veya kısmi tıkanıklıklarına bağlı gelişirler. Bu tıkanıklıkların en sık nedeni damar kireçlenmesi ya da diğer ismiyle ATEROSKLEROZ dur. Bu hastalarda klasik olarak riskli bir yaşamı vardır. Nedir bu riskler:

- Tansiyon yüksekliği
- Şeker hastalığı yani diyabet
- Kolesterol veya trigliserid yüksekliği
- Şişmanlık yani obezite
- Sigara ve tütün ürünleri kullanımıdır.
 
Atar damar hastalıklarına bağlı yaralar gençlerde nadir ama yaşlılarda sık gözlenir. Bu hastalar yara olmadan önce de zaten hastadırlar. Hasta belirli bir süre yürüdükçe bacaklarda baldırda ağrılar oluşmakta ve bu ağrılar dinlenince geçmektedir. Bu duruma KLADİKASYO denir ve yara olmadan önce de aylarca hatta yıllarca bu şikayeti zaten vardır. hasta dinlenince bacak ağrısı geçer veya hasta ayağını sarkıtınca da bacak ağrısı hafifler. Varis yarasının aksine, bacağı yukarı kaldırınca bacaktaki ağrı artar.

 
Atar damar yaraları sıklıkla ayakta ortaya çıkar. Özellikle başparmak ve topuk gibi alanlardaki kemik çıkıntıların üzerinde yerleşir. Ancak, travma veya kaza nedeniyle ayak bileğine doğru bacağın alt kısmında ya da
ayak bileğindeki dış topuk gibi yerlerde ortaya çıkar. Dikkat ederseniz bu bölgeler travmaya en açık bacak bölgeleridir. Yani ayakkabı en çok buraları aşındırır ve atar damar yaraları da en çok buralarda ortaya çıkar.
 
Varis yarasının aksine, atar damar yaraları başlangıcından itibaren AĞRILIDIR. Yani bacağın kendi ağrısından başka yara da ağırır ve acır. Önce ağrılı bir kızarıklık olur deride. Sonra sanki ZIMBA İLE DELİNMİŞ gibi yara çevresindeki deri çok muntazam bir deri yarası ortaya çıkar. Atar damar yaraları varis yaraların aksine DAHA KÜÇÜK çaplıdır ama birden fazla yerde ortaya çıkabilir. Yara yüseyel değil aksine DERİNDİR. Yaranın yüzeyi kurudur, akıntı, mikrop bulaşmadıkça OLMAZ. Varis yarasında yaranın yüseyinde sarımsı-yeşilimsi atıklar varken, atar damar yarasında yaranın üzerinde SİYAH renkli atıklar görülür. Varis yarasının aksine, atar damar yarasının içinde bağ doku gelişimi YOKTUR. Ülserin çevresindeki deride soğukluk, solukluk, kuruluk, kıllarda dökülme ve ayak tırnaklarında değişiklikler izlenir. Bacak yukarı kaldırıldığında, derideki solukluk daha da artar. Çevre deride ekzema belirtileri, kahverengi renk değişimleri izlenmez. Bacak nabızları genellikle kaybolmuştur ya da zayıftır. Arteriyel ülserler, alttaki kemik ve ekleme kadar inip, oralara mikrop bulaştırıp, o bacağın kesilmesine neden olabilir.

NÖROPATİK YANİ SİNİR HASARINA VE ŞEKER HASTALIĞINA BAĞLI YARALAR

Nöropatik yaralar, sinir hasarıyla seyreden hastalıklarda izlenir. Bu hastalarda ağrı, ısı ve dokunma duyuları kaybolur. Ayrıca ayak parmaklarında pençeleşme ve parmak başlarındaki kemik çıkıntılarda belirginleşme izlenir. Sıklıkla uzun süreli diabetik yani şeker hastalarında gelişen nöropatik yaralar, kronik alkol kullananlarda, lepra yani cüzzam hastalarında, tabes dorsalis, spina bifida ve syringomyeli hastalarında izlenebilir.

Nöropatik ülserler, genellikle başparmak, topuk, parmak başları, ayak tabanı gibi ayağın basınca maruz kalan bölgelerinde ortaya çıkar. Küçük travmalar, deri çatlakları, dikkatsiz yapılan pedikür ve mantar hastalıkları ülser yani yara gelişimini kolaylaştırır. Nöropatik ülserler zımba ile delinmiş gibi görünür. Ülserin çevresindeki ciltte tipik olarak kalın hiperkeratotik bir alan (kallus) izlenir. Ağrısız ve kurudur. Ancak, ayakta keçelenme, kaşıntı ve yanma-batma hissi gibi şikayetler olabilir.

Diabetik hastalarda gelişen yaralar büyük oranda nöropatik yani sinir hasarına bağlı olsa da, daha az sıklıkta kılcal damarların kireçlenmeye bağlı atar damar tıkanıklığına bağlı ülserler ya da bunların birlikte olduğu KARMA ülserler de izlenebilir. Öte yandan, diabetik hastalarda yara iyileşmesindeki bozukluk ve enfeksiyonlara yatkınlık nedeniyle osteomyelit gelişme riski yüksektir. Bu durum hastanın bacağının kaybıyla sonuçlanabilir.

DEKÜBİT ÜLSERİ YANİ YATAK YARASI

Dekübit ülseri, sinir sistemi ve kas-iskelet hastalığı olan hastalarda, kemik çıkıntılarının üzerindeki yumuşak dokuların uzun süreli olarak basıya uğraması sonucunda ortaya çıkar. Hareketsizlik, idrar tutamama, tar damar tıkanıklıkları, diabet, ileri yaş ve yetersiz beslenme gibi durumlar dekübit ülseri riskini arttırmaktadır.

Yatağa bağlanan bacaklar hareket kısıtlılığı sonucunda, kemik çıkıntıları üzerindeki deride önce bül yani İÇİ SIVI DOLU KESECİK oluşur ve açılarak ülser gelişir. Bacakta topuk ve üzeri dekübit ülseri açısından riskli bölgelerdir. Ülser nekrotik yani siyah görünümde ve üzerine mikrop bulaştığında kötü kokulu olabilir. Derinleşerek kas ve kemik dokusuna kadar ilerleyebilir. 

VASKÜLİT YANİ DAMAR İLTİHABI YARALARI

Vaskülit damar iltihabı demektir. Bu iltihap mikroplu bir iltihap değildir. İLTİHAP denince tüm okuyucular veya hastalar o bölgede MİKROP var zannederler. Halbuki iltihap mikroplu veya mikropsuz olabilir. İltihap demek sounlu dokuda vücudun tüm savunma hücrelerinin birikmesi ve oradaki sorunu çözmek için işlem yapması anlamındadır. Bazen sorunu çözerken aşırıya kaçıp kendileri de o dokuya sorun oluşturabilmektedirler. Yani "mikropsuz iltihabın" süresi az ise YARARLI, süresi uzun ise ZARARLIDIR. Yani iltihap zarar gören dokunun yaptığı bir savunmadır. tabiki eğer iltihap olan yere mikrop bulaşırsa MİKROPLU İLTİHAP denir ve bunun azı da zarar çoğu da zarardır.

 
Bacakta yaralar ve vaskulit 5
 Bacakta yaralar ve vaskulit 6

İşte vaskülit damarların mikropsuz iltihabıdır. Yaralı mı? Hayır çünkü süre çok uzamıştır. Yani iltihap reaksiyonu olup bitmemiş, yıllarca devam etmektedir. Bu nedenle tüm damarlara ama özellikle kılcal damarlara zararı olup, damarları tıkamaktadır.
 
Bu hastalığın nedeni bilinmeyen bir nedenden de ortaya çıkabilir veya hastanın daha önce aldığı mikroplar, ilaçlar, romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus, inflamatuvar barsak hastalıkları, lenfoma ya da lösemi gibi altta yatan çeşitli hastalıklara bağlı olarak da gelişebilir. Küçük, orta ve büyük damar vaskülitleri deri yaralarına neden olabilir. Vaskülit yaraları çok şiddetli ağrılara yol açar.
 

METABOLİK HASTALIKLARA BAĞLI BACAK YARALARI

Bazı metabolik hastalıklar bacak yaralarına yol açabilir.  Böbrek yetmezlikli hastalarda, deride siyahlaşmalarla karakterize yaralar oluşabilir. Önce küçük bir kızarıklık ve pullanma ile başlayıp daha sonra ileri derecede ağrılı yaralara dönüşür.

KAN HASTALIKLARINA BAĞLI BACAK YARALARI

Damar tıkanıklığı riskinin arttığı doğuştan ve sonradan ortaya çıkan pek çok hastalıkta bacak ülserleri izlenebilir. Esansiyel trombositoz, polisitemi, lösemi, trombotik trombositopenik purpura gibi kan hastalıkların yanı sıra antitrombin III eksikliği, protein C veya S eksikliği ve faktör V leiden mutasyonu gibi pıhtılaşma bozukluklarında kanda pıhtılaşma riski artmaktadır. Pıhtılaşma bozuklukları vaskülitlerle de birliktelik gösterip bacak ülserlerine neden olabilir. Orak hücreli anemide, orak şeklindeki alyuvarlar damar tıkanıklıklarına neden olmaktadır. Antifosfolipid sendromu, atar damar ve toplar damarlarda tıkanıklığa eğilim, kanda pıhtılaşma hücrelerinin eksikliği ve tekrarlayan düşük öyküleriyle karakterize bir hastalıktır. Bu hastalıkta bacak yaralarının yanı sıra Raynaud hastalığı da gelişir.

KANSERLERE BAĞLI BACAK ÜLSERLERİ

Birçok kutanöz malignite ve ttaz ülsere görünümde olabilir. Bazal hücreli karsinom (rodent ülser) ve skuamöz hücreli karsinom en sık rastlanan deri kanserleridir. Bu kanserler, sıklıkla güneşe maruz kalan vücut alanlarda gelişmektedir. Kronik seyirli bacak ülserlerine ikincil olarak da skuamöz hücreli karsinom gelişebilir. Yaranın, orta ve kenar kısımlarının yüksek olması ve kolayca kanaması kanseri düşündürebilir. Ağrı çok azdır veya yoktur. Bazal hücreli karsinomda şeffaf, parlak ve sağlıklı granülasyon dokusunun ülser kenarlarının dışına taşması oldukça tipik bir bulgudur.
Kaposi sarkomunda da hastada bacaklarda yaralar gözlenir ve bacaklarda tomurcuklar oluşur ve bunlara dokunuldukça kanamalar başlar:
 
Kanayan bacak yarasi ve Kaposi sarkomu 1

Kanayan bacak yarasi ve Kaposi sarkomu 2Kanayan bacak yarasi ve Kaposi sarkomu 9

Kaposi Sarkomu    



Yukarıdaki gazete haberinin tamamı için aşağıdaki yazıyı okyun veya TIKLAYIN.

"‘Kaposi Sarkomu’ hastalığında tanı koymak, tedavi kadar önemli
Mardin'de yaşayan 70 yaşındaki Selma Vural'ın 1 yıl önce sol bacağı şişmeye başladı. Gitmediği doktor kalmayan ancak antibiyotik verilip evine yollanan Vural, İstanbul'a gelip Kalp Damar Cerrahı Prof.Dr. Ahmet Akgül'e gitti. "Kaposi Sarkomu" teşhisi konulan Vural ve Kalp Damar Cerrahı Prof.Dr. Ahmet Akgül, Kaposi Sarkomu yani damar kanseri hastalığına dair yaşananları ve tedavi sürecini sozcu.com.tr'ye anlattı.
70 yaşındaki Selma Vural’ın bir yıl önce sol bacağı şişmeye başladı. Mardin’de yaşayan Vural, çevre illerde dahil olmak üzere gitmediği hastane kalmadı. Ancak gittiği doktorlar antibiyotik ve şişliği azaltacak kremler kullanmasını önererek Vural’ı evine yolladı. Vural’ın gittikçe şişen bacağının yanı sıra içi kan dolu nodüllerde kendini göstermeye başladı. Vural’ın ailesi durumdan korkarak televizyonda gördüğü İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Kalp Damar Cerrahı Prof.Dr. Ahmet Akgül’den randevu aldı. Akgül, yaptığı test ve tetkikler sonucunda Vural’ın “Kaposi Sarkomu” teşhisi koydu. Damarda görülen yaygın bir kanser türü olduğunu söyleyen Akgül, ameliyat yapmadan “Ligasyon Tekniği” ile yani nodülleri tek tek dibinden iple bağlayarak kendiliğinden düşmesini sağladı. Şimdi kemoterapi alan Vural, “Bir sene önce sol bacağım şişmeye başladı ve daha sonra deride renk değişikliği başladı. Diyarbakır’da doktora gittim. Antibiyotik verip yolladı. Daha sonra sivilce gibi şişlikler oluştu. Bu sırada çocuklarım Mardin’e gelmişti. Hayata küsmüş gibiydim. Moralim çok bozuktu. Televizyonda Ahmet Akgül’ü gördük ve kalktık İstanbul’a geldik. Allah ondan razı olsun. Beni kurtardı.” diye konuştu.

“BU HASTALIKTA TANIYI KOYMAK ÇOK ÖNEMLİ”

Tedavi süreci ve hastalıkla ilgili bilgi veren Prof.Dr. Ahmet Akgül, Selma Vural ilk geldiğinde şüphelenip biyopsi istediğini dile getirdi. Akgül, “Sol bacağı şişti, lenf ödem bulguları vardı. Ciltte mercimek büyüklüğünden ceviz büyüklüğüne kasıklara kadar tomurcuklar çıkmıştı ve her biri kanamalıydı. Tanıyı koymak için biyopsi yapıldı. Ve ‘Kaposi Sarkomu’ teşhisi koyuldu. Ameliyatla da alınabilirdi fakat hastanın bazı özel durumları nedeniyle ‘Ligasyon Tekniği’ ile yani nodülleri tek tek dibinden iple bağlayarak kendiliğinden düşmesini sağladık. Şimdi kemoterapiye başladı. Bu sırada bacağın iyileşmesi için pansumanla temiz tutulması sağlandı. Bu tomurcukların, nodüllerin içerisinde virüs ve kan var. Her pansumanda kanıyor. Pansuman yaparken virüsü öldürecek ilaçlar koyuyoruz. Sonra tomurcuklar yavaş yavaş kendini bırakmaya başlıyor. Bu hastalıkta, hastanın özellikle kolu ve bacağı tutulur. Bu hastalık aslında ileri yaşta erkeklerin hastalığıdır. Kadınlar da daha nadir görülür. Böyle bir durumla karşılaştığınız da önce kan testi yapılıp AIDS’e bakılır. Çünkü HIV virüsü de yapar bunu. Hastanın akciğeri ve iç organları önemli. Bu nedenle tanıyı koyduktan sonra hemen kemoterapiye başladık. İç organda olsa da olmasa da kemoterapiyle tamamen temizler. Bu hastalıkta tanıyı koymak çok önemli. Bacakta 3 tane damar sistemi vardır. Atardamar, toplar damar ve hücreler arasındaki sıvıyı alıp yukarıya taşıyan lenf damarları. Bu hastalık 3 damarı da tutar. Bu yüzden hızlı bir tedavi süreci gerekir. Cilt bakımı da çok önemlidir.” ifadelerini kullandı.

İLAÇLARA BAĞLI BACAK YARALARI

Bazı ilaçlar bacak ülseri gelişiminde rol oynamaktadır. Kronik kan hastalıkları ve kanserlerin tedavisinde kullanılan hidroksiüre, ayak topuğu üzerinde ağrılı ülserlere neden olabilir.  Hidroksiüreye bağlı bacak ülserleri, ilaca başlandıktan yıllar sonra da ortaya çıkabilir. 

Yara Hastalıkları ve Tedavileri için ayrıntılı bilgiye ulaşmak için lütfen tıklayınız  

Yara hastalığı ve "tedavisi yok, bu hastalıkla yaşamaya alış"  denilen hastaların tedavi sonrası yorumlarını okumak için lütfen tıklayınız  

Varis İç Varis Venöz Yetmezlik Hastalıkları ve Tedavileri için ayrıntılı bilgiye ulaşmak için lütfen tıklayınız

Varis hastalığı ve "tedavisi yok, bu hastalıkla yaşamaya alış"  denilen hastaların tedavi sonrası yorumlarını okumak için lütfen tıklayınız

Prof. Dr. Ahmet AKGÜL'ün özgeçmişine ulaşmak için lütfen tıklayınız

İletişim ve Randevu için lütfen tıklayınız   

Yasal Uyarı

Bu sitenin içeriği ziyaretçilerini bilgilendirmeye yönelik hazırlanmış olup sağlıkla ilgili konularda tıbbi teşhis, tedavi veya reçete bilgisi özelliği taşımaz. Site, sağlıkla ilgili tüm konularda en doğru bilginin hastayı muayene eden doktorundan öğrenilebileceğini savunur. Sitedeki bilgiler bu amaçla kullanılmamalıdır. Bu bilgilerin yanlış anlaşılması veya kullanılmasından doğabilecek mağduriyetlerden bu site sorumlu tutulamaz.Bu sitedeki bilgileri kopyalama, nakletme veya diğer kullanımlar kesinlikle yasaktır. Web sitesindeki bilgilerin kullanımı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine ve site sahibinin iznine bağlıdır. Tüm kullanıcılar yukarıda belirtilen yasal uyarıyı tamamen ve çekincesiz olarak kabul etmiş sayılırlar.