DERİN VEN TROMBOZU veya DVT veya İÇ VARİS PIHTISI
Venöz tromboemboli yani derin ven trombozu DVT ölüm riski olan ama önlenebilir bir hastalıktır. Derin ven trombozunu önemli bir hastalık yapan en büyük sebep, sıklıkla yol açtığı iki komplikasyondur. Bunlardan birincisi erken dönemde görülen pulmoner emboli yani akciğer damarının pıhtı ile dolması iken diğeri uzun dönemde ortaya çıkan postromboflebitik sendromdur. Venöz tromboemboli etyolojisinde 19. yüzyıl başlarında tarif edilmiş Virchow teorisi halen geçerlidir. Bu teoriye göre nedeni damar içindeki kanın birikmesi, damar duvarının harabiyeti ve kanda genetik olarak oluşan pıhtılaşmaya meyilli olmasıdır. Bu kriterlerden en az biri DVT riskini arttırmaya yeterlidir. DVT'de tanı klinik şüpheyle başlar ve yardımcı muayene yöntemlerinden istifade etmeden bile, %90 oranında doğru tanı koyulabilir. Ama %100 tanı için yardımcı muayene yöntemlerine müracaat etmek gerekir. Bunlardan en çok kullanılanı Doppler ultrasonografidir.
Tedavi hedefleri; akciğer embolisinin önlenmesi, trombozun yani pıhtının ilerlemesinin durdurulması, pıhtı ile tıkanan damarların tekrar açılması, posttromboflebitik sendromun ve trombus nükslerinin önlenmesi, pulmoner hipertansiyonun engellenmesidir. DVT nin tedavi seçeneklerini ikiye ayırabiliriz. Birincisi kan sulandırıcı tedavi: heparin, düşük molekül ağırlıklı heparin yani cilt altına vurulan kan sulandırıcı iğneler veya ağızdan alınan kan sulandırıcı ilaçlar. Diğeri trombolitik tedaviler: Günümüzde streptokinaz, plasminojen aktivatörleri gibi ilaçlarla uygulanabilir. Günümüzde en çok kullanılan ve kabul edilen tedavi düşük molekül ağırlıklı heparinlerle yani cilt altından vurulan kan sulandırıcı iğneler ile hastaneye yatış yapılmadan yapılan tedavidir. Ancak özel durumlarda hastalar hastaneye yatırılıp tedavi edilirler, ancak hiçbir zaman için yatak istiharati ve ayağın yükseltilmesi tavsiye edilmez. Özellikle diz altı varis çorabı ile hastaların yürümeleri tavsiye edilir ve hastada ağrının ve ödemin daha azaldığı gösterilmiştir. Nüks oranlarında da artış olmamıştır. DVT oluşumunun engellenmesi ise derin ven trombozu ve pulmoner emboliyi önlemek amacı ile yüksek riskli hasta grubunda uygulanmaktadır. Bütün cerrahi işlemler, cerrahi teknik, yandaş hastalıklar, trombofili ve fiziksel durumlar venöz tromboemboli riskini artırır. Cerrahi hastalardaki risk seviyeleri sadece uygulanacak ameliyata bağlı değildir. Hem ameliyata bağlı risk faktörü hem de hastanın kendine ait risk faktörleri önemlidir.
DERİN VEN TROMBOZU SIKLIĞI NEDİR?
Her yıl populasyonun ‰3'ü pulmoner emboli nedeniyle göğüs semptomlarından şikayet etmekte ve derin ven trombozu (DVT) prevalansının Amerika Birleşik Devletleri'nde yılda 2 milyon kişi olduğu tahmin edilmektedir. Bu kişilerin %30-50'sinde aynı anda pulmoner emboli (PE) bulunmakta ve %10'u semptomların ortaya çıkışı ile ilk saatlerde ölmektedir. Amerika'da PE trafik kazalarından daha fazla ölüme neden olmaktadır ve sayısı 1993'de 43.536'dır. Takip eden dönemde iliofemoral venöz trombozlu hastaların %50'sinde post-trombotik sendrom gelişir. İspatlanmış PE'li hastaların %70'inde bacak venlerinde gösterilebilen DVT vardır ve DVT'li hastaların %50'sinde sessiz PE bulunur. DVT ve PE aralarındaki ilişki nedeniyle bileşik bir medikal durum olarak ele alınmalıdır. Tanı ve proflaksi yöntemlerinin gelişmesi ile venöz tromboembolik (VTE) hastalık üzerine olumlu gelişmeler elde edilmiştir.
DERİN VEN TROMBOZUNDAN KORUNMA
Venöz tromboz en sık bacak derin venlerinde görülür. Venöz tromboemboli; post trombotik sendrom, pulmoner emboli ve pulmoner hipertansiyona bağlı ciddi morbidite ve ölüme kadar yol açabilir. VTE de semptom ve bulgular, venöz akımın duraklaması, damar duvarı ve çevre dokuda enflamasyon ve pulmoner dolaşıma emboli atılması sonucu gelişir. VTE'nin yıllık insidansı genel popülasyon içerisinde 100.000 de 69-139 arasındadır. Amerika birleşik devletlerinde hastanede yatan hastalarda bu nedenden dolayı yaklaşık olarak her yıl 250.000 kişi kaybedilmektedir. VTE çeşitli profilaksi yöntemleri ile önlenebilir bir durumdur. Bu makalemizde cerrahi ve medikal hasta grubunda venöz tromboemboli için risk faktörleri, görülme oranları ve profilakside kullanılan yöntemler anlatılacaktır.
DERİN VEN TROMBOZUNDA HASTANIN ŞİKAYETLERİ NEDİR?
En sık karşılaşılan damar hastalıklarından biri olan derin ven trombozunun (DVT) oluşumunda kan akımında durgunluk, damar duvarı bozulması ve pıhtılaşmada artış suçlanmaktadır. En önemli DVT şikayetleri bacakta ağrı, şişlik ve hassasiyettir. Hiçbir semptom veya muayene bulgusu bu hastalığa spesifik olmadığından, DVT'unun ayırtedici tanısı çok kolay değildir. Doğru tanı konamaz ve doğru tedavi uygulanamaz ise; pulmoner emboliye sebep olarak mortaliteye, post-trombotik sendrom ve venöz ülsere sebep olarak önemli morbiditeye yol açar.
DERİN VEN TROMBOZU HASTASINDA KAN TESTLERİ GEREKLİ MİDİR?
Klinik belirti ve bulguların tanıyı koymada yetersiz kaldığı venöz trombozda, laboratuar testleri görüntüleme yöntemleri ile birlikte değerlendirilmelidir. Laboratuar yöntemlerindeki gelişmeler hemostazdan sorumlu birçok proteinin tanımlanmasını sağlamış ve bunun sonucunda da venöz tromboz ve bu protein yapılardaki anormallikler arasında bağlantı kurabilmiştir. Laboratuar testleri tek bir tromboz atağında veya ailede tromboz öyküsü olduğunda venöz trombozla ilişkili konjenital veya kazanılmış defektin tanısını koymada önemlidir. Günümüzde istenen testlerinin hastanın tedavisini planlamada kullanılabilirliği çok önemlidir. Yaşam boyu antikoagulan kullanılabilecek bazı hastalar olabileceği gibi, venöz tromboz hastalarının ve aile bireylerinin oral kontraseptif veya hormon replasman tedavisine başlanmadan önce de test edilmeleri gerekebilir.