DVT OLUŞMASINDA EN ÖNEMLİ NEDEN: HAREKETSİZLİKTİR
İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül, bilgisayar başında geçen uzun süre hareketsiz kalma durumunda bacak damarlarında tıkanıklık oluşabileceğini belirtti.
Ünlü kalp ve damar cerrahı Prof. Dr. Ahmet Akgül, bilgisayar başında hareketsizliği bağlı bacak toplar damarlarında pıhtı ve tıkanıklık oluşabileceği konusunda özellikle ebeveynleri uyardı.
Prof. Dr. Akgül şunları kaydetti: "İlk olarak 1950'li yıllarda uçak yolculukları sonrasında havaalanı çevresindeki hastanelerde artan bacak toplar damar tıkanıklıkları görüldüğünden tıp dünyasının gündemine alınmış bir konudur. Hastalar yani yolcular sorgulanmış ve hastaların hemen hepsinin uçağın ekonomi bölümündeki yolcular olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle Symington ve Stark tarafından bu damar tıkanıklığı ile seyreden hastalığa "Ekonomi Sınıfı Sendromu" denmiştir. Aslında bu tanımlama yanlış veya eksik yapılmıştır çünkü hastalığın uçakla veya ekonomi sınıfı ile ilgisi yoktur. Konu tamamen belirli bir süre kişinin hareketsiz kalmasıdır. Yani bu damar tıkanıklığı yani derin ven Trombozu (DvT) yalnızca yolculukta değil, uzun bir süre hareketsiz durulan her ortamda ortaya çıkmaktadır. Bunların başında, son günlerde artan bilgisayar başında saatlerini geçirenler kişilerde, hareketsizliğe bağlı bacak toplar damarlarında tıkanıklıklar oluşmaktadır.
Normalde damar içinde akan kan pıhtılaşmaz ama ne zaman kan damar içinde akışkanlığı azalır ve durağanlaşırsa o zaman pıhtı oluşur. Kanın akışkanlığını sağlayan ise kasların hareketidir. Bu nedenle uzun süre hareketsiz bir şekilde bilgisayar oynayanlarda kanın bacak damarları içerisinde akışkanlığı iyice azalır. Özellikle de bu kişilerde varis ve daha da ciddi olan iç varis varsa kanın ayaklardan kalbe gidişi iyice yavaşlar. Çünkü varisli damarlar genişlemiştir ve içindeki kanın akışı bozulmuştur. Bu duruma bir de dizleri kırıp oturma, bağdaş kurma ve hareketsizlik de eklenince kan bacak damarı içinde pıhtılaşır. Bu pıhtılaşmaya "Derin Ven Trombozu" veya DVT denir. Çok ciddi bir hastalıktır. Damar içinde oluşan pıhtı kopup, damar yoluyla akciğere gelirse hayati risk taşıyan akciğer embolisi olur. Kişide aniden nefes darlığı ve göğüs ağrısı olur. Bu kişi direkt olarak hastaneye yatmalı ve pıhtı eritme tedavisi uygulanmalıdır. DVT oluşan hastada aniden bacak şişer, morarır ve bıçak saplanır tarzda ağrıları olur. Hasta bacağını kullanmaz ve bacağın çapı neredeyse sağlam bacağının 2 katı olur. Bu durumda da vakit geçirmeden hastaneye gitmeli ve pıhtı eritme işlemleri yapılmalı ve kan sulandırıcı tedavileri başlanmalıdır.
Her iki durum yani DVT veya Akciğer embolisi tedavi edilse bile hasta neredeyse ömür boyu doktor kontrolünde olmalıdır.
Çok ciddi sonuçlara yol açan bu durumu yaşamak istemiyorsanız, özellikle ebeveynler dikkatli olmalı, çocuklarının saatlerce bilgisayar başında kalmalarını engellemelidirler. Bilgisayar başında kalma mecburiyeti varsa, çocuk olsun yetişkin olsun her 45 dakikada bir evin veya ofisin içinde en az 5 dakika yürümelidir.
Özellikle doğuştan varisi olan Klippel Sendromlu kişiler, bacağında iç varis olanlar, lenfödem veya lipodem gibi bacakta şişlikleri olanlar için hareketsiz kalmak son derece risklidir. Unutmayın ki, damar pıhtısının oluşmasını engellemek, tedavi etmekten kolaydır. Bol hareketli, sağlıklı günler dilerim"
DERİN VEN TROMBOZU SIKLIĞI NEDİR?
Her yıl populasyonun ‰3'ü pulmoner emboli nedeniyle göğüs semptomlarından şikayet etmekte ve derin ven trombozu (DVT) prevalansının Amerika Birleşik Devletleri'nde yılda 2 milyon kişi olduğu tahmin edilmektedir. Bu kişilerin %30-50'sinde aynı anda pulmoner emboli (PE) bulunmakta ve %10'u semptomların ortaya çıkışı ile ilk saatlerde ölmektedir. Amerika'da PE trafik kazalarından daha fazla ölüme neden olmaktadır ve sayısı 1993'de 43.536'dır. Takip eden dönemde iliofemoral venöz trombozlu hastaların %50'sinde post-trombotik sendrom gelişir. İspatlanmış PE'li hastaların %70'inde bacak venlerinde gösterilebilen DVT vardır ve DVT'li hastaların %50'sinde sessiz PE bulunur. DVT ve PE aralarındaki ilişki nedeniyle bileşik bir medikal durum olarak ele alınmalıdır. Tanı ve proflaksi yöntemlerinin gelişmesi ile venöz tromboembolik (VTE) hastalık üzerine olumlu gelişmeler elde edilmiştir.
DERİN VEN TROMBOZUNDAN KORUNMA
Venöz tromboz en sık alt ekstremite derin venlerinde görülür. Venöz tromboemboli; post trombotik sendrom, pulmoner emboli ve pulmoner hipertansiyona bağlı ciddi morbidite ve ölüme kadar yol açabilir. VTE de semptom ve bulgular, venöz akımın duraklaması, damar duvarı ve çevre dokuda enflamasyon ve pulmoner dolaşıma emboli atılması sonucu gelişir. VTE'nin yıllık insidansı genel popülasyon içerisinde 100.000 de 69-139 arasındadır. Amerika birleşik devletlerinde hastanede yatan hastalarda bu nedenden dolayı yaklaşık olarak her yıl 250.000 kişi kaybedilmektedir. VTE çeşitli profilaksi yöntemleri ile önlenebilir bir durumdur. Bu makalemizde cerrahi ve medikal hasta grubunda venöz tromboemboli için risk faktörleri, görülme oranları ve profilakside kullanılan yöntemler anlatılacaktır.
DERİN VEN TROMBOZUNDA HASTANIN ŞİKAYETLERİ NEDİR?
En sık karşılaşılan damar hastalıklarından biri olan derin ven trombozunun (DVT) oluşumunda kan akımında durgunluk, damar duvarı bozulması ve pıhtılaşmada artış suçlanmaktadır. En önemli DVT şikayetleri bacakta ağrı, şişlik ve hassasiyettir. Hiçbir semptom veya muayene bulgusu bu hastalığa spesifik olmadığından, DVT'unun ayırtedici tanısı çok kolay değildir. Doğru tanı konamaz ve doğru tedavi uygulanamaz ise; pulmoner emboliye sebep olarak mortaliteye, post-trombotik sendrom ve venöz ülsere sebep olarak önemli morbiditeye yol açar.
DERİN VEN TROMBOZU HASTASINDA KAN TESTLERİ GEREKLİ MİDİR?
Klinik belirti ve bulguların tanıyı koymada yetersiz kaldığı venöz trombozda, laboratuar testleri görüntüleme yöntemleri ile birlikte değerlendirilmelidir. Laboratuar yöntemlerindeki gelişmeler hemostazdan sorumlu birçok proteinin tanımlanmasını sağlamış ve bunun sonucunda da venöz tromboz ve bu protein yapılardaki anormallikler arasında bağlantı kurabilmiştir. Laboratuar testleri tek bir tromboz atağında veya ailede tromboz öyküsü olduğunda venöz trombozla ilişkili konjenital veya kazanılmış defektin tanısını koymada önemlidir. Günümüzde istenen testlerinin hastanın tedavisini planlamada kullanılabilirliği çok önemlidir. Yaşam boyu antikoagulan kullanılabilecek bazı hastalar olabileceği gibi, venöz tromboz hastalarının ve aile bireylerinin oral kontraseptif veya hormon replasman tedavisine başlanmadan önce de test edilmeleri gerekebilir.